İstanbul 10. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görülen
Balyoz davasında
tutuklu sanık eski 1.
Ordu Komutanı
emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın çapraz sorgusuyapıldı. Balyoz
darbe planı kapsamında ilk kapatılacak ve yöneticileri tutuklanacak kurumlar arasında yer aldığı iddia edilen Özgür-Der'in yöneticisi
Hamza Türkmen, çapraz sorgusu sırasında Çetin Doğan'a bazı sorular yöneltti. Türkmen'in, Balyoz davasında iddia edilen darbede 28
Şubat post
modern darbesinin izleri bulunduğunu iddia edince Doğan'ın avukatının da itirazı ile Başkan
Ömer Diken, 28 Şubat'ın dava konusu olmadığını belirterek bu konudaki soruyu reddetti.
Üye hakim Ali Efendi Peksak ilk olarak Doğan'a 17
Mart 2011 tarihindeki ifadesinde dönemin Genel Kurmay Başkanı
Hilmi Özkök'e
Harp Akademileri'nde söylediği belirtilen 'Orduda kıpırdanmalar var' sözünü hatırlatarak "Kıpırdanmadan ne kast ettiniz? Bu görüşmeye şahidiniz var mı?" diye sordu. Aralarında geçen konuşmanın şahidi olmadığını belirten Doğan, her nedense
hedef seçildiğini, generalliğe terfisinde de sıkıntılar yaşadığını aktardı. Günlük siyasete de katılmadığını ama hep engellenmeye çalışıldığını savunan Doğan, "Mustafa
Balbay ve dönemin
MİT Müsteşarı (Şenkal Atasagun) arasındaki konuşmalarda da dile getiriliyor. Hatıra defterindeki kayıtlardan biliyoruz. O dönemde kuvvet komutanlıklarına, Genel
kurmay nezdinde ihbar mektupları da gitmiş. Bu bana
Hilmi Özkök tarafından sorulunca ben biraz fevri davrandım. Aklımdan dahi geçmeyen konuyla ilgili olarak suçlandım. Elinde bir şey olup olmadığını sordum. Yani dedikodu. Üzüldüğümü söyledim. O samimi arkadaşlığımız da bitti. Onu da bu konuşmanın üzdüğünü anladım." dedi.
Üye hakim Peksak, sanık Doğan'ın 2002-2003 yılında
toplum ve siyasi alanda duyduğu endişeyi
Genelkurmay Başkanı hatta
Başbakan ve Milli
Şura üyelerine ilettiği şeklinde ifadesi bulunduğunu belirterek "Bu sizin şahsi fikriniz miydi ya da bir grup askeri kesimi de yansıtıyor muydu?" diye sordu. Doğan ise bunun kendi fikri olduğunu söyledi.
Doğan,
Ağustos 2003'te emekliye ayrılırken Başbakan,
Milli Savunma Bakanı ve diğer Şura üyelerine adet gereği bir
hediye verdiğini anlattı. Bu hediyenin kendisi tarafından hazırlatılan bir madalyon olduğunu aktaran Doğan, "Madalyonu verirken 'Ben İstanbul dukasıyım. Para pul oldu. Size
altın para getirdim. Bu madalyonu altın yapan üzerindeki yazılardır." dediğini anlattı. Doğan, hediye ettiği madalyonların bir yüzünde Atatürk'ün "Gerçekte bütün amacımız bu milli sınırlar içindeki milletimizin rahatını, refahını ve bu milli sınırlar ile belirlenmiş vatanımızın bütünlüğünü korumaktan ibarettir." sözlerinin, diğer yüzünde ise "
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir." ifadesinin yer aldığının altını çizdi.
Kafes,
Poyrazköy ve Balyoz davalarıyla askeri personelin hedef alınıp yıpratıldığını bunun da belirli bir grup tarafından yapıldığını
savunmasında söylediğini belirten Peksak, "Neden bu durum son 3-4 yılda ortaya çıkmış? 2002- 2003'de Genelkurmay'a yansımış ihbar mektupları var. Bunun o dönemde olması daha mantıklı değil miydi?" diye sordu. Doğan bu soruya da "Türkiye'nin nereye gittiği bakalım emekli olduktan sonra yazmaya başladım. Ateş ve İhaneti gördüm adlı bir kitap yazdım. Bunu dosyaya da
koyun. Benim insan haklarına ve
demokrasi karşıtı tek bir görüşüm var mı bir bakın." şeklinde
cevap verdi.
Üye hakim son olarak da
seminerin neden sesli olarak kayda alınırken görüntü kaydının olmadığını sordu. Doğan, "Görüntü kaydı pahalıydı." cevabını verdi. Ardından da seminerin neden ses kaydının alındığını aktardı. Doğan, "Seminerin sonuç
raporu hazırlanacaktı yaptığımız konuşmaya sahip çıkılması, katılmayanların da faydalanması için ve son dönemde TSK'ya girmiş bir hastalık var. Abdülhamit'in jurnalcileri gibi. Bu konuda herhangi bir şey olmaması için elimizde
belge olsun diye kayda alındı. Maşallah çok iyi muhafaza edilmiş. Ne amelle kullanıldığı ortada." dedi.
Diğer üye hakim Murat Üründü ise Doğan'a "
1. Ordu Komutanlığı'nın görüntü kaydı alamayacak
ekonomik sıkıntısı mı vardı" diye sordu. Bu soruya Doğan "Söylemek istedim ama şimdi sordunuz, açıklayayım. O dönemde 1. Ordu'nun böyle bir imkan ve kabiliyeti yoktu." cevabını verdi.
Hakim Üründü, "5-7 Mart ve diğer seminer planları hayali değildir herhalde?" demesinin ardından Doğan, "Hayali olmaz olur mu" şeklinde tepki gösterdi. Ardından Türkiye'nin sadece darbeler tarihi olmadığını pek çok
isyan da yaşadığını hatırlatarak "Bunlar olmadan, olursa nasıl önlerimin çalışması yapılıyor" dedi.
Sanıkların hükümeti devirmeye kalkışma ile suçlamasıyla karşı karşıya olduklarını belirten müdahil Özgür-Der ve yöneticilerinin avukatı Mehmet Alagöz, 2002 yılında Çetin Doğan'ın da katılımıyla "
İrtica ile mücadele" konulu bir rapor hazırlandığını hatırlatarak "
Hükümetin baştan beri tehdit olarak görüldüğü anlaşılmıyor mu?" diye sordu. Hükümetin hedef alınmadığını belirterek konuşmasına başlayan Doğan, "
İmam Hatip Okulları,
İstiklal Marşı'nın okutulmaması bir tehdit olarak değerlendirilmiştir. Belli çevrelerin irticai faaliyetlerine yönelik müteyakkız davranılması, böyle bir durum hissedildiğinde törenin bir an önce terk edilmesi konusudur. Hükümet hedef alınmamıştır. Zaten daha 15 günlük bir hükümetti.
Haksöz yayıncılığın sahibi ve Özgür-Der'in yöneticisi olduğunu belirten müdahil Hamza Türkmen ise başında bulunduğu Haksöz dergisi ve üyesi olduğu Özgür-Der'in düşman konsept içine alınarak hedef gösterildiğini söyledi. Türkmen, "Bu emir-komuta şeklinde bir plan mıdır yoksa jenerik
harp oyunu mudur? Bu şekilde olsa bile iç düşman tehdidi neye göre yapılmaktadır? İç düşman ve iç tehdit,
gazete haberleri, yorumlar ve dedikodulara göre mi, polis
jandarma teşkilatı gibi devlet kurumlarından gelen istihbari bilgilere göre mi belirlenir? Bugün iddia edilen
darbe planında Çetin Doğan ve onun içinde olduğu 28 Şubat post-modern darbesinin izleri vardır. Yoksa bu darbenin
yasa dışı bilgi ve belgelerine mi dayanmaktadır? Çünkü bu davada 2003 sonrası tarihlerin tartışması yapıldı ancak 2003 öncesi hiç tartışılmadı. Bu belgeler, 28 Şubat'ın izlerini taşıyor. Özellikle bu konunun açıklanması istiyorum."
Doğan'ın avukatı Ülgen'in itirazı üzerine
mahkeme başkanı da 28 Şubat'ın bu davanın konusu olmadığı ve iç düşman tabirinin de bulunmadığı için soruyu reddetti.