Doğuştan
kemik yapısındaki bozukluk nedeniyle cam kadar kırılgan bir vücuda sahip 23 yaşındaki
Zekeriya Ünal'ın
okuma azmi, görenleri hayrette düşürüyor. Tam olarak gelişmeyen kemiklerinin 'kırılgan' özellikte olmasından dolayı
halk arasında 'cam kemik' diye bilinen, hastalıktan bünyesi tam gelişmeyen Ünal'ın tedavileri devam ediyor. 107 cm'lik boyu ile tekerlekli
sandalyede sevimli bir çocuk tablosu çizen Ünal, kıvrak zekâsı ve hazır cevaplılığıyla dikkat çekiyor.
Fiziksel özelliklerinden dolayı kendisini 'engelli' olarak görmeyen Ünal, toplumun bu bakış tarzından da rahatsız. Annesi Didem Sürenler'in tüm çabalarına rağmen Adana'da okula
kayıt yaptırma imkânı bulamadığını belirten Ünal, ilkokulu ve ortaokulu dışarıdan bitirmiş. Açık liseye devam eden Ünal, her çocuk gibi okul sıralarında oturup okumak istemiş. Ancak bu hayali gerçekleşmeyen Ünal, "Annemin girişimlerine rağmen 'sınıfın düzeni bozulur, çocuklar eller, acaba kırılır mı?' diye hiç bir okul almak istemedi. Hala hastalığımı keşfedemeyen çok donanımlı insanlar var. Okuma imkânı sağlanmadı. Biraz geç de olsa şu anda açık lise 1. sınıftayım." dedi.
Üniversiteyi açıktan okumak istemeyen Ünal, her öğrenci gibi aktif bir şekilde sınıflara girerek
felsefe veya sanat tarihi fakültelerini okumayı düşünüyor.
Kitap okumayı çok seven ve
bilişim teknolojisiyle yakından ilgilenen Zekeriya Ünal, üç yıl aylık bir gazetede yazarlık ve editörlük yapmış. Yazılarını "Yoksa engel siz misiniz?" şeklinde e-kitap olarak internet ortamında yayınlayan Ünal, kendisiyle barışık ve neşeli tavırlarıyla çevreye pozitif enerji yayıyor. Gözlük kullanan birisi gibi
tekerlekli sandalyeyi benimseyen Ünal, "Kabul etmemek diye bir şey yok. Zaten kendini kabul etmemenin sonu intihardır. Ben hayata pozitif değil; gerçekçi bakıyorum. Bardağın hem boş hem dolu tarafını görüyorum.
Sabah pencereyi açıp 'dünya ne güzel' deyip evin içinde dans etmediğim gibi, 'Of bugün de uyandık' da demiyorum." ifadelerini kullandı.
Sokakta tekerlekli sandalye ile gezen, görmeyen, duymayan, baston kullanan birileri görüldüğünde 'acınmamasını' ve 'aaa bu engelli' diye farklılaştırılmamasını isteyen Ünal, engelliler için yapılan çalışmaların 'eşitlik,
insan hakları' açısından değerlendirilmesini gündeme getiriyor. Her engelli bireyin de böyle düşünmesini arzuladığına işaret eden Ünal, "Ama edindiğim tecrübeler, benim gibi düşünen çok az insan olduğunu fark ettim." eleştirisinde bulundu.
Yaygın görüşün aksine, her insanın engelli adayı olmadığını savunan Ünal, "Her insandan kiminin ruhunda, kiminin bedeninde veya beyninde zaten bir engel var. Ya herkes ya da hiç kimse engelli değildir. Benim engelim gözle görülür olduğu için farklı.
Engelli kavramı soyuttur. Kime, neye göre engelli. Ünlü fizikçi Stephen Hawking'e şimdi 'engelli mi' diyeceğiz?" diye konuştu.
Fiziksel bir
takım eksiklikleri olan bireylerin, sosyal hayata dahil edilmesinin en önemli şartının 'sokağa çıkmak' olduğunu düşünen Ünal, bu konuda hazırlayacağı 'çılgın proje' için yerel yöneticilerin kapılarını çalacak. Zekeriya'nın yetişmesinde en büyük destekçisi annesi Didem Sürenler. Ailenin ilk ve tek çocuğu olan Zekeriya'nın fiziksel 'farklılığını' engel olarak görmediğini belirten Sürenler, herkesin de böyle hareket etmesi gerektiğini vurguladı.