AK Parti Grup
Başkanvekili ve
Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ, "Demokrasisi güçlü olmayan bir ülkede
büyüme olmaz. Bu yüzden
Türkiye'nin büyümesi için
demokrasinin güçlendirmesi gerekir." dedi.
Yozgat Çalışanları
Yardımlaşma Derneği (YOCAD) ve Yozgat
Aktif ve
Sanayici İşadamları Derneği (YASİAD) tarafından düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katılan AK Parti Grup Başkanvekili
Bekir Bozdağ, 'Nasıl Bir Ana
yasa Olmalı' konulu konferans verdi.
İl Özel İdaresi Sosyal Tesisleri'nde düzenlenen konferansa YOCAD Yönetim Kurulu Başkanı Halil Ceylan, YASİAD Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Nazlıoğlu, AK Parti İl Başkanı Fahri Açıkgöz,
sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri,
dernek üyeleri, iş adamları ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Türkiye'de çeşitli dönemlerde demokrasinin sürekli
darbelerle önünün kesildiğini belirten Bozdağ, "Yıl 1980, 12 Eylül'de bizim demokrasimiz yine
kazaya uğradı. Bizim demokrasimiz çok kaza geçiriyordu. O zaman Türkiye adeta kan gölüne dönmüştü. Darbenin olduğu gün kan da
gözyaşı da bitti, silahlar da sustu şimdi herkes şaşırdı. Bir gün önce kan gövdeyi götürüyordu. Bir gün sonra hiçbir şey olmamış gibi her şey kesildi. Baktığınız zaman Kenan Paşa diyor ki 'biz darbenin olgunlaşması için bekledik' diyor. Bu ülkenin evlatları birbirlerini öldürüyor ve bu evlatların birbirine karşı böyle işler yapmasını engellemekle ve evlatlarımızı korumakla görevli olanlar diyor ki biz bekledik diyebiliyor. Bunu anlamak mümkün değil. Sonra bu ülkede Turgut
Özal'la yeni bir dönem başladı." diye konuştu.
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'la Türkiye'de değişim yaşandığını ifade eden Bozdağ, "Türkiye'de rahmetli Özal'la birlikte değişim süreci yaşadı. Bu ülkeye Özal'ın çok büyük hizmetleri, emekleri geçti. Özal'a kadar Türkiye dünyaya tek gözle bakıyordu. Ama rahmetli Özal'la birlikte değişim başladı ve Özal, tüm pencereleri açtı. Ülkemizde değişim süreci yaşandı.
Bilgisayar Özal'la birlikte ülkemize onun döneminde geldi. Amerika'ya bile 60'lı yıllarda girmişti. Özel televizyon kanalları bile Özal döneminde kurulmuştur. O gün ülkemizde bu gelişmeleri istemeyen kişiler bugün hepsi birer patron oldu. Özal'dan sonra
koalisyon hükümetleri ve krizlerle sıkıntılı süreçler yaşayan Türkiye üzerinden 28
Şubat süreci buldozer gibi geçmiştir. Hukuk ayaklar altında. Hak ayaklar altında. O dönemde ülkemiz çok bedel ödedi. Niye ödedi, milletin emanetine sahip çıkamadığından, siyasilerin dik duramadığından. Milletin sesine sahip çıkmadığımızdan oldu. Eğer milletin iradesine sahip çıksaydık o zaman o durumlar yaşanmazdı. 2002 yılında milletimiz yepyeni bir süreç yaşadı. Eski siyasileri tashih etti. Yepyeni insanları bu ülkenin
iktidarına taşıdılar ve o günden bugüne de Türkiye başka bir noktaya geldi. Buna rağmen cumhuriyet yürüyüşleri, şuanda
dava süreci devam eden darbe teşebbüsleri muvaffak olunamadı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi 27 nisan muhtırası bir dönüm oldu ondan sonra bambaşka bir Türkiye'ye geldi. 27
Nisan muhtırası 71 muhtırası gibiydi. Aradaki fark ise 71 deki muhtıranın karşısında esas duruşta duran siyasi bir irade vardı ama bugün milletin iradesi ile dik duran bir siyasi iktidar var." diye konuştu.
Türkiye'deki demokrasi açığının
bütçe açığından daha fazla olduğunu vurgulayan Bozdağ, şöyle konuştu: "Demokrasisi güçlü olmayan bir ülkenin ekonomisin güçlü olma şansı asla yoktur. Demokrasi güçlü olmayan bir ülkenin eğitiminin, kültürünün güçlü olma şansı asla yoktur. Demokrasi güçlü olmayan bir ülkede hiçbir alan güçlü olamaz, güçlü kalamaz. Örneğin bir kişi Türkiye'ye yatırım yapacaksa önce o ülkenin demokrasisine bakacak. Buraya trilyonlarca yatırım yapacak insan benim başım belaya girdiğinde beni koruyacak bir hukuk var mı? Bir şeffaflık var mı? Buna bakıyor. Bizim anayasamız der ki '
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.' Ama buna rağmen milletimize ait olan
egemenliği milletimiz kullanmıyor. Kimler kullanıyor.
Vali,
kaymakam, mal müdürü odalar ve borsalar,
diyanet, YÖK hatta
RTÜK egemenlik kullanıyor. Herkes egemenlik kullanıyor. O zaman millete ait olan egemenliğin ne anlamı var. Halbuki egemenliği millet adına millet doğrudan kullanamayacağı için seçtikleri kullanmalı. Fakat millet, yanlış kişiyi iktidara getirebilir ve istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilir. Onun için iktidar kim olursa olsun. O yüzden biz eğitimdeki egemenliği YÖK'e verelim.
Yargı konusundakini yargıya verelim. Diğer konulardakini oralara verelim ve herkes egemenliği kullansın. Milletin kullanacağı egemenlik sınırlı kalsın. Hatta meclis
kanun çıkardığı zaman anayasa mahkemesine gidiyor. Bizim istemediğimiz bir şeyi milletin temsilcilerin yapma şansı da yoktur. Zaten anayasa mahkemesi ona göre yapılandırıyor. Türkiye'de milletin egemen olmadığı yerde demokrasi olmaz. Dünyanın hiçbir yerinde gerçek anlamda demokrasi olmaz. Bizim anayasamızda bir sürü haklar var, siyasal haklar, düşünce hürriyeti ne istiyorsanız var. Fakat, bu özgürlüklerin hepsi kullanılmaz hale getirilmiş. O yüzden bizim anayasamızı eleştirenler anayasaya, ama yasa derler. Bunun için ülkemizin amasız, fakatsız, lakinsizlik bir anayasaya ihtiyacı var. O yüzden Türkiye'mizin gelişmesi milletimizin kendi haklarını sonuna kadar kullanabileceği bir anayasaya ihtiyacı var. İnşallah sivil anayasayı hep birlikte çıkaracağız."