Muğla'nın Bodrum ilçesinde, Bodrum Demokratik Düşünce Platformu'nun evsahipliğinde, Yeni Anayasa Platformu tarafından, ''Katılın, Talep Edin, Anayasamızı Birlikte Yapalım'' adlı panel düzenlendi. Bodrum Belediyesi Nurol Kültür Merkezi Salonu'nda düzenlenen panele Doç. Dr. Osman Can, yazar ve yayıncı Zülfü Dicleli ile aktivist Hayko Bağdat konuşmacı olarak katıldı. Salonun büyük bir çoğunluğunun boş kaldığı panelin açılış konuşmasını yapan Engin Sezgin, Yeni Anayasa Platformu olarak 20. toplantılarını Bodrum'da yaptıklarını söyledi. Sezgin, bu güne kadar yaptıkları toplantılarda dile getirilen görüşlerden çıkaracakları en önemli sonucun, Ankara'nın halkın görüşlerine başvurmadan yeni bir anayasa yapmaması gerektiği olduğunun altını çizdi. Yüksek Seçim Kurulu (YSK)'nun, BDP'nin desteklendiği bağımsız adayların bazılarını eski mahkûmiyetlerini gerekçe göstererek veto etmesini hep birlikte izlediklerini hatırlatan Sezgin, "Toplumun vicdanını yaralayan ve esasen demokratik değerlere bir saldırı niteliği taşıyan bu karar, sivil toplum örgütlerinden siyasi partilere kadar hemen hemen bütün çevreler tarafından tepkiyle karşılandı. Bu tepki, tek yanlı bir tepki değildir. Salt bu bakımdan ele alındığında, tepkinin çok önemli olduğunu söyleyebiliriz. Buradaki demokrasi isteği çok önemlidir. Karar, evvela toplum vicdanında mahkûm edildi. YSK ise bir bakıma geri adım atmak zorunda kaldı. Buradan çıkaracağımız en önemli sonuç şudur: Sorunlarımızı çözmek ve yeni bir toplumsal sözleşmeye kavuşmak için ortak hareket edebiliriz, etmeliyiz. İnsan merkezli, özgürlükçü ve çoğulcu bir anayasamız mutlaka olacaktır." dedi. Av. Veysel Uçum moderatörlüğündeki panelde ilk konuşmayı yapan Dicleli, yeni anayasanın herkesin katılımı sağlanarak oluşturulması gerektiğini vurgulayarak, ''Türkiye, 1982 Anayasası'nın belirlediği en önemli politik kararlar devlet kurumları içinde yer alan ve ekonomisi, siyaseti, ideolojik hayatı, kültürel hayatı, sosyal hayatının merkezi olarak yönlendirilmek istendiği bir kurumsal yapıya sahip liderlerle buna karşılık tamamen apolitik tutulmak istenen bir toplum. Politika yapan devlet, politikadan uzak tutulmaya çalışılan, politikaya karıştırılmasını mümkün olduğu kadar asgaride tutulan bir toplum yapısıydı.'' ifadelerini kullandı. Aktivist Bağdat ise ülke içindeki bazı etnik grup mensuplarının eleştirildiğini ifade ederek, ''En çok bu ülkenin mağdurlarına kızgınız. Son dönemlerde bir şey değişmeye başladı. Etnik grup ve kesimler, birbiriyle merhabalaşmaya başladı. Mesela bir müslüman başörtülü kadınla bir Ermeni biraraya gelmeye başladı ama bu iyi oldu. Biz artık birbirimizle sohbet etmeye başladık.'' diye konuştu. Anayasa hukukçusu Doç. Dr. Can da kurumların Anayasa'da düzenlenmiş olan kurumlar olduğuna işaret ederek, ''Fakat o kurumlar, verdikleri kararlar ile sizin hayatınızı zehir edebiliyor ya da sizin özgürlük alanınızı genişletebiliyor. Türkiye'de bu toprakların aşağı yukarı 100 yıllık siyasi tarihi, kurumsal haritanın ortaya çıkardığı özgürlüksüzlük pratikleri gibi çalışmıştır. Bu kurumlar, toplumlar üzerinde istedikleri gibi tasarrufta bulunabilmiştir.'' dedi. Toplumun farklı kesitlerine devlet kademelerine geçiş imkanı oluşturulması gerektiğini aktaran Can, sözlerini şöyle tamamladı: "Devletin bütün kademelerinde başörtülü, başörtüsüz, Süryani, Alevi, dindar ayrımı bütünüyle ortadan kaldırılmalı. Devlet kademelerine katılım, mümkün olduğunca azamileştirilmeli. Devletin karar mekanizmaları, mümkün olduğunca yerele yaklaştırılmalıdır. Devleti öyle bir şekilde yapılandırın ki bireylerin özgürlük tercihleri hakkında hiçbir karar verebilme imkânına sahip olamasın." Panelistlerin konuşmasından sonra söz alan BDP'nin desteklediği Muğla bağımsız milletvekili adayı Şehbal Şenyurt ise bu tür toplantıları çok önemsediğini belirterek, "Soykırımlarla başlayan bir cumhuriyet, soykırımlarla devam ediyor. Ermeni, Yahudi ve daha birçok etnik grupların hepsi gitti. Bir tek Kürtler kaldı. Onları da sürmeye çalışıyorlar." dedi. Daha sonra toplantıya katılanlar, görüşlerini ve taleplerini dile getirdi.