Basında Sansürün Kaldırılışının 103. Yıl Dönümü

Basında Sansürün Kaldırılışının 103. Yıl Dönümü

Antalya'daki gazeteci örgütleri, Basından Sansürün 103'üncu kuruluş yıl dönümünü, Türkiye'de basın özgürlüğünün önüne konulan engeller yüzünden bayram olarak kutlayamamanın burukluğunu yaşadıklarını bildirdiler. Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni, basında sansürün kaldırılışının 103. yıl dönümü dolaysıyla yaptığı yazılı açıklamada, her yıl 24 Temmuz'u coşku ve olgunluk içinde bir bayram havasında geçirmenin, basında çalışan herkesin içten dileği olduğunu ifade ederek, ''Ancak 24 Temmuzları tam bir bayram olarak soluma imkanından yoksunuz. 103 yıl önce artık tamamen tarihe gömülmüş olması gereken sansür olgusu, ne yazık ki zaman zaman biçim değiştirerek yeniden karşımıza çıkmaktadır'' görüşünü dile getirdi. Bugün yalnız Türkiye'de değil tüm dünyada basının üzerinde ağır bir baskı olduğunu belirten Yeni, örnek gösterilen demokratik ülkelerde bile basın üzerinde açık ya da gizli biçimde etkin olmak isteyen basın dışı güçlerin varlığının tartışıldığını kaydetti. Bu güçlerin ekonomik olduğu kadar siyasal alanda da basını yönlendirmeye ve kendi denetimlerine almaya çabaladıklarını anlatan Yeni, bazı basın patronlarının da bu müdahaleleri adeta meşrulaştıracak tutum içine girdiklerini belirtti. Yeni, Türkiye'de basının 103 yıl öncesine göre çok daha ileri konumda bulunduğunu belirterek, açıklamasında şunları kaydetti: ''O günlerin özgürlük anlayışıyla şimdiki arasında elbette uçurumlar var. Fakat üzülerek belirtmeliyiz ki, konunun diğer boyutlarından bakıldığında, bugün dünyada medyası en çok tartışmaya açık hale gelen ya da getirilen ülkeler arasında Türkiye en ön sıralarda yer alıyor. Türkiye'nin bu olumsuz konuma itilmeye hakkı olmadığını bütün gücümüzle haykırıyoruz. Basının özgürce çalışması herkes için hayati önemdedir. Siyasi otorite her zaman aynı ellerde kalmaz. Ekonomik ve mali gücü her zaman aynı insanlar elinde tutamayabilir. Herkesin, basın özgürlüğünün asıl kendisi için vazgeçilmez olduğunu kavraması gerekir. Sansürün belki de en ağır olanı otosansür, yani gazetecinin yazmaktan çekinmesi, korkması ve kaçınmasıdır. Ülkemiz basını için bundan daha tehlikeli bir durum olamaz. İşinden olma korkusu, her an yargılanma endişesi gazetecinin beyninden atılmadıkça özgür basın bir hayal olarak kalır.'' -ÇGD'NİN AÇIKLAMASI- Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Akdeniz Şubesi, basından sansürün kaldırılışının 103'üncü yıl dönümünde, Türkiye'deki gazeteci ve yazarların bir ayağının cezaevlerinde, biri ayağının mahkemelerde, kafalarının otosansür kıskacı içinde olduğunu bildirdi. ÇGD Akdeniz Şubesi'nden yapılan ''Siz hala bayram mı kutluyorsunuz'' başlığıyla yapılan yazılı açıklamada, 24 Temmuz'un, Türkiye'de basında sansüre ilk direnişin yıl dönümü olarak kutlandığı belirtilerek, ''Oysa, sansürün kaldırılmasından 103 yıl sonra bugün Türkiye'de cezaevlerinde 70 gazeteci yazdıklarından, hatta yazmadıklarından ötürü cezaevlerinde tutuluyor. Binlerce gazeteci-yazarın da yargılanmasına devam ediliyor'' denildi. Henüz basılmayan kitaplara ''bomba'' muamelesi yapılarak, toplatıldığı, yayımı, dağıtımı durdurulup, yasaklandığı ifade edilen açıklamada, Hükümeti eleştiren, birçok gazete ve derginin yayınının durdurulduğu, muhalif gazete ve dergilerin çalışanların olmadık bahanelerle gözaltına alınıp, tutuklandığı belirtildi. İktidarın baskı ve tehditlerine maruz kalan basın patronlarının, baskılardan kurtulmanın yolunu otosansürde bulduğuna işaret edilen açıklamada şöyle denildi: ''Bu baskı sürecinin doğal sonucu olarak, halkın bilgi ve haber alma hakkı, düşünce, basın ve ifade özgürlüğü, kültür ve sanat yaşamı ağır bir otosansür iklimi altında. Böyle bir ülkede demokrasiden, insan haklarından, özgürlüklerden söz edilebilir mi? 'İleri demokrasi'yi kurma görevinin kendisine verildiğini iddia eden ''Ustalık dönemi hükümeti''nin totoliter tutumları yüzünden halkın haber alma hakkı gasp ediliyor. Sadece İstanbul'daki Bakırköy Adliyesinde gazeteciler hakkında açılmış 2000'den fazla dava bulunduğuna işaret edilen açıklamada, gazetecilerin, yaptıkları haberler ve röportajlar, yayımladıkları veya hiç yayımlamadıkları kitaplar, haber kaynaklarıyla yaptıkları telefon görüşmeleri, haber kaynaklarından elde ettikleri bilgi notları veya belgelerden hareket edilerek, suç örgütlerinin üyesi olmakla suçlandığı bir ülkede, demokrasi mücadelesi vermenin ''cesaret'' gerektirdiği vurgulandı. Açıklamada şu görüşlere yer verildi: ''Türkiye, işini iyi yaptığı için gazetecilerin yargılandığı ''ileri demokratik bir ülke"ye dönüştü. Türkiye bu muameleleri hak ediyor mu? ÇGD olarak, haksız, adaletsiz ve hukuksuz şekilde cezaevlerinde bulunan gazetecilerin derhal serbest bırakılmaları, tutuksuz yargılanmalarını istiyoruz. Başta Terörle Mücadele Yasası olmak üzere, TCK ve Basın Yasası, 'Uluslararası basın özgürlüğü ölçütleri' temelinde derhal değiştirilmelidir. Sansürün kaldırılışının 103. Yılında Türkiye'deki gazeteci ve yazarların bir ayağı cezaevlerinde, biri ayağı mahkemelerde, kafaları otosansür kıskacındadır.'' -ALANYA GAZETECİLER CEMİYETİ BAŞKANI DİM- Alanya Gazeteciler Cemiyeti (AGC) Başkanı Mehmet Ali Dim, 24 Temmuz'un sansüre ilk direniş günü olduğunu ancak sansürün değişik biçimlerinin hala Türk basınında varlığını sürdürdüğünü kaydetti. Dim, mesajında şu görüşlere yer verdi: ''Bugünü anlamlı kılan olay, Abdülhamit'in 30 yıllık baskı rejiminin son bulduğu 1908 yılında, o dönemin aydın gazetecilerinin, padişahın adamlarına baskı kalıplarını vermeyi reddederek, 'Sansüre ilk direniş'i gerçekleştirmeleridir. Ancak üzülerek ifade etmeliyiz ki gelişen demokrasimize rağmen, sansürün değişik biçimleri Türk basınında varlığını sürdürmektedir. Geçen 103 yıl içinde, birçok imparatorluklar, diktatörlükler ve baskı rejimleri tarihe karışırken, Türk medyasının örtülü de olsa hala sansür baskısı altında tutulması utanç vericidir. Avrupa Birliği (AB) ile uyum adına çıkartılan Yeni Türk Ceza Yasası da gazetecileri, hapis cezası ile otosansür kıskacında boğmaktadır. Meslek ilkeleri çerçevesinde yapılan haber, eleştiri ve yorumların bile suç sayılabileceği hükümler içeren, ifade özgürlüğünü kısıtlayan, gazeteciyi hapis cezasıyla tehdit eden TCK hükümleri mutlaka değiştirilmelidir.'' Meslek ilkelerine aykırı bazı yozlaşmış yayınlarla mücadelenin, yasa yapıcıların tepkisel düzenlemeleriyle yürütülemeyeceğinin altını çizen Dim, gazetecilerin, kendilerine suç işleme ayrıcalığı istemediklerini, sadece halkın haber alma hakkını ve bireylerin ifade özgürlüğünü kullanmasına aracılık etme işlevinin teminat altına alınmasını beklediklerini vurguladı. Mehmet Ali Dim şöyle devam etti: ''Günümüzde gazeteciler, yasaların zorladığı sansürün yanı sıra medya sahiplerinin doğrudan veya dolaylı yollarla uyguladığı otosansürün altında da ezilmektedirler. Bu nedenle buruk olarak kutladığımız 24 Temmuzlar, bizler açısından da bir iç muhasebe ve meslektaşlarımızla birlikte olmak açısından önem taşımaktadır. Tüm basın mensuplarının bayramını kutlar, başarılarının devamını dilerim.'' (MUH-BNY-ÇAL)23.07.2011 15:09:42
<< Önceki Haber Basında Sansürün Kaldırılışının 103. Yıl Dönümü Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER