Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan,
Türkiye'nin ne kadar döviz borcu varsa, elinde o kadar döviz varlığı olduğunu belirterek, ''Dolayısıyla kur hareketlerinden hazine de etkilenmiyor. Eskiden öyle değildi'' dedi.
Babacan,
Antalya Ticaret ve
Sanayi Odası'nda (
ATSO) iş adamlarına yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, küresel karar mekanizmalarının içerisinde olduğunu,
ülkelerdeki gelişmeleri çok yakından takip ettiklerini, çok sık
telefon trafiği yaptıklarını anlattı.
Başbakan Yardımcısı Babacan, şunları kaydetti:
''
Merkez Bankası Başkanımız, diğer ülkelerin merkez
bankası başkanlarıyla çok sık bir araya geliyor. Çünkü bakıyorsunuz resmi açıklamalara, resmi söyleme, hani olumlu,
dayanışma, birliktelik, gerekeni yapacağız ama kapalı kapılar ardında yapılan toplantılarda endişeli bakışlar var, bir yönsüzlük var ve bu da bizi ürkütüyor. Dünya şu anda gerçekten güçlü siyasi liderlere muhtaç. Büyük ekonomilerde, büyük ülkelerde güçlü liderlik gerekiyor. Biz bunu yakından gözlüyoruz. Çok
şükür kendi içimizde
siyasi istikrar çok çok sağlam. Türkiye'de güven ortamı çok çok iyi noktada. Halkımızın geleceğe güveni, halkımızın hükümete güveni çok çok iyi noktada. Bu güven ortamı ile siyasi istikrar ortamı ile biz bu türbülans ortamına girmiş bulunmaktayız. Bu konuda da dünyada sıkıntılı dönemler olabileceği zaman, bu konularda uyarılar yapmak bizim görevimiz. Çünkü uçağa bindiniz, ara ara gerektiğinde
kaptan pilot ne yapar,
anons yapar. Der ki 'Hava şartları ileride biraz sıkıntılı, fazla koridorda dolaşmayın, ayakta durmayın, oturun
emniyet kemerinizi bağlayın'. Bu, kaptanın
doğal görevidir. Bunu yapmadığı zaman görevini yerine getirmemiş olur. Tabii ki biz kendi içimizdeki güven ortamını kuracağız, böyle devam edeceğiz ama dünyada olup bitene de
kayıtsız olmayacağız. Dünyada olup bitenin farkında olacağız, bununla ilgili de tedbirleri alacağız.''
-''BU ORTAMIN ORTA VE UZUN VADEDE TÜRKİYE'YE KALICI BİR ETKİSİ OLMAYACAKTIR''-
Hükümet olarak, devlet olarak gerekli tedbiri alacaklarını, iş dünyasının ona göre tedbirlerini alacağını söyleyen Babacan, ''
İş adamları, sanayiciler ona göre tedbirlerini alacak ki mümkün olan en az zararla bu günleri geçirebilelim. Biz şuna da inanıyoruz ki bu ortamın orta ve uzun vadede Türkiye'ye kalıcı bir etkisi olmayacaktır. Gün gelir bu sorunlar inşallah çözüm yoluna girdiğinde, Türkiye yine her zaman olduğu gibi sapasağlam yolunda gidecektir. Biz bunu 2008-2009'da yaşadık. 2008-2009 döneminde bir türbülans yaşandı ama ne oldu? Türkiye en hızlı çıkan ülke oldu. Hele hele bu sefer biz daha farklı bir yapıyla giriyoruz.
Bankacılık sistemimiz çok çok sağlam.
Amerika ve Avrupa'daki sorunun önemli bir kaynağı da bankaların zayıf oluşu'' diye konuştu.
Piyasa dalgalanmalarından bankaların bilançolarına bir şey olmayacağını ifade eden Babacan, ''Kur hareketi tamam ama bizim bankalarımızı kurdaki iniş çıkışlar etkilemiyor'' dedi.
-''BİZ NET DIŞ BORCUMUZU HEMEN HEMEN SIFIRLAMIŞ DURUMDAYIZ''-
Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan, tüm kamunun net dış borcunun hemen hemen sıfırlanmış durumda olduğunu bildirirken şöyle devam etti:
''Devletin, hazinenin bilançosuna baktığınızda, çok şükür şu anda geldiğimiz noktada hazinenin ne kadar döviz yükümlülüğü varsa yin
e devletin elinde o kadar döviz varlığı vardır. Biz net dış borcumuzu hemen hemen sıfırlamış durumdayız.
Dış borç, yani
Türkiye Cumhuriyeti devletinin ne kadar döviz borcu varsa, elinde o kadar döviz varlığı vardır. Dolayısıyla kur hareketlerinden hazine de etkilenmiyor. Eskiden öyle değildi. Biz devraldığımızda devletin borcunun 3'te 2'si döviz borcu idi. Biz ne yaptık, sürekli döviz borcumuzu kapattık, Türk lirası borçlandık. Türkiye Cumhuriyeti hazinesi ve tüm kamu sistemi olarak, bunun içine KİT'leri de katıyoruz, belediyeleri de katıyoruz, çünkü kamuya bütün olarak bakmak lazım, tüm kamunun net dış borcu hemen hemen sıfırlanmış durumda bugün. Dolayısıyla yapımız bugün eski dönemlere oranla çok daha sağlam. Bu sağlam yapı ile böyle bir ortamdayız ama geminiz ne kadar sağlam olursa olsun, ne kadar güçlü olursa olsun, eğer denizde dalga varsa, denizde
fırtına varsa, bu güçlü gemi biraz sallanır bunu hissedersiniz.
Hani böyle gündüz denizin sakin olduğu dönemdeki gibi bir
yolculuk olmaz ama önemli olan bu fırtına, sarsıntılar, biraz sallanır ama sağlam bir şekilde yola devam edebilmektir. Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu pozisyon odur, yaptığı odur.''
Türkiye'nin yanı başında olan
depremin çevrede hissedildiğini belirten Babacan, ''Ama önemli olan deprem olduğunda, binamız sağlam mı, binamızı güçlendirdik mi, kolonlarımız, betonarmemiz, kirişlerimiz sağlam mı, önemli olan bu. İşte Türkiye bunu gerçekleştiriyor. Şimdi yanı başımızda deprem var. Bu depremi hissediyoruz ama çok şükür binamız sağlam. Bu şartlarda bu ortamda, bu küresel ortamda Türkiyemiz devam ediyor'' dedi.
-CARİ AÇIK-
Türkiye ekonomisinin geçen yıl dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olduğunu kaydeden Ali Babacan, cari açıkla ilgili şunları söyledi:
''Bu sene ilk çeyrekteki
büyüme oranımız yüzde 11. Dünyanın en hızlı büyüyen ülkesiyiz.
İşsizlik o
kriz ortamından, 2008-2009 kriz ortamından, mukayese ettiğimizde 4 puan çok şükür düşmüş durumda.
Enflasyon hedeflerle uyumlu seyrediyor. Bakıyoruz, pek çok
ekonomik gösterge hamdolsun Türkiye ekonomisinin çok iyi bir noktada olduğunu bize söylüyor ama bir gösterge var, o da bizim de çok dikkat ettiğimiz ve üzerinde durduğumuz bir gösterge, o da cari açık. Türkiye'ye giren dövizle çıkan döviz arasındaki dengeyle ilgili bir konu biliyorsunuz cari açık.
Bütçe açığı ayrı, cari açık ayrı. Bütçe açığı devletin gelir gideri ama cari açık Türkiye'nin tümü, devletiyle özeliyle sınırları çiziyorsunuz. O sınırlara giren dövizle alakalı bir konu. Cari açığımız var ama öte yandan da
finansman fazlamız var. Yani ihracat, ithalat, turizm... Bakıyoruz o dengede açığımız var ama finansmanda fazlamız var. Bir yandan cari açık var ama nasıl döviz rezervi yükseliyor sorusunun cevabı yani bu. Finansmanda fazlamız var.''
-LİKİDİTE SORUNU-
Dünyada likiditenin çok bol olduğu, finansman sorununun da pek olmayacağı bir dönemin yaşandığına dikkati çeken Babacan, ''Bol likidite dünyada dolaştığı sürece bizim inşallah çok ciddi bir sıkıntımız bu konuda olmaz. Ancak gün gelip de bu likiditenin piyasadan çekildiği günler de gelecek. Bu artık 2013 mü olur, 2014 mü olur, 2015 mi olur onu da kestirmek kolay değil. Dolayısıyla bizim şu andaki bakışımız, bu cari açığımızı basamak basamak tedbirci bir şekilde nasıl aşağı doğru çekebiliriz ki hani gün gelip de dünyadaki bol likidite döneminin bittiği günlerde, geri çekildiği günlerde bir problemimiz olmasın'' değerlendirmesinde bulundu.
-BÜYÜME RAKAMI DÜŞÜK OLACAK-
Türkiye'nin 2011 yılı için büyüme rakamının geçen yıla göre daha düşük olacağını söyleyen Babacan, şunları kaydetti:
''2012'deki büyüme rakamımız da 2011'e kıyasla biraz daha düşük bir rakam olacak. Çünkü otobanda giderken artık yoğun inşaatların olduğu, hatta yolun yer yer tek şeride düştüğü bir dönem var önümüzde. Şimdi otobanda 120 ile gittiğiniz hızla, yol tek şeride düşerken aynı hızla gideyim derseniz
Allah korusun yol kazası olur. Dolayısıyla vites düşürerek, biraz hızımızı düşürerek ama bu önümüzdeki dünya konjonktürünün nispeten sıkıntılı olduğu dönemde ihtiyatlı bir şekilde ama yine mesafe kaydederek, yine büyüyerek, daha makul oranlarda büyüyerek bu önümüzdeki birkaç yılı geçirmeliyiz.''
Babacan, buna rağmen Türkiye'nin Avrupa'nın en hızlı büyüyen ülkelerinden birisi olacağını ifade etti.
9 yıldır işin başında olan bir
iktidar olduğunu, Türkiye'de 9 yıldır tüm dünyanın takdirini, sevgisini kazanmış bir başbakan bulunduğunu kaydeden Babacan, ''Ve bizler
ekip olarak yine, ta partimizin kurulduğu günden beri olan kişileriz. Başbakanımızın tabiri ile artık bugün ustalık dönemi. Tabii büyük konuşmamak lazım ama bu bir avantaj. Bilgi tecrübe bir avantaj. G20 masasına liderler oturuyor bakıyorum, arasında en kıdemli başbakanımız. Bir Suudi
Arabistan kralı var, tabii o ayrı bir sistem. Monarşi ülkesi olduğu için oradaki sistem farklı ama etrafında oturanların en kıdemlisi
Suudi Arabistan'dan sonra en kıdemlisi başbakanımız'' dedi.
Borç stokunun düşeceğini bildiren Babacan, türbülansa rağmen hazinenin borçlarının faizlerinin de düştüğünü ifade ederek, ''Türkiye'nin
bütçe açığı çok düşük, inşallah daha da düşüreceğiz'' dedi.
Bir ülkenin en önemli risk göstergesinin faizler olduğunu da vurgulayan Babacan, ''Bir şeyler kötü gidiyor diye algılamamak lazım. Çünkü en önemli risk göstergesi bir ülkenin faizleridir. Fiyatlar isterseniz
hisse senedi deyin, isterseniz döviz fiyatı deyin, fiyatlar arz talep ve diğer şartlarda oluşur ama risk göstergesi o ülkenin faizidir. Dolayısıyla çok şükür Türkiye ekonomisinin sağlamlığının en önemli göstergesi bu'' diye konuştu.
Türkiye'nin bu süreçten nispeten az etkilendiğini kaydeden Babacan, bunda
Merkez Bankasının doğru ve zamanında attığı adımların etkili olduğunu söyledi.
-''HALKIMIZ KAZANMADAN HARCIYOR''-
Tüketici
kredilerinin geçen yıl 43 milyar lira, bu yıl Temmuz ayı sonuna kadar 34 milyar arttığına işaret eden Babacan, ''Eskinin üzerine ilave borçtan bahsediyorum
tüketici kredilerinde. Halkımız daha kazanmadan harcıyor. İki bin lira maaşı var üç bin lira harcıyor ve borçlanıyor, borç biriktiriyor, buna dikkat etmek lazım'' uyarısında bulundu.
-''AYAĞINIZI YORGANINIZA GÖRE UZATIN''-
Günlük hayatın gereği harcama yapılabileceğini, bu konuda en ufak bir yavaşlamaya, tedirginliğe gerek olmadığını vurgulayan Ali Babacan, sözlerini şöyle tamamladı:
''Çünkü bizim ekonomik altyapımız sağlam. Dışarıda fırtınalar kopar, deprem olur ama biz yapıyı sağlamlaştırdık çok şükür. Korkmamak lazım ama ölçülü gitmek lazım. Türkiye'de israf ekonomisi değil, verim ekonomisi görmeyi arzu ediyoruz. Herkes ayağını yorganına göre uzatırsa inanın Türkiye'de hiçbir problem olmaz. Sadece ayağınızı yorganınıza göre uzatın. Türkiye olarak, devlet olarak, hükümet olarak biz devlet bütçesinde ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız inşallah. Formül bu, reçete bu.''
-ATSO BAŞKANI BUDAK-
ATSO Başkanı Çetin Osman Budak da toplantının açılışında yaptığı konuşmada, dünya ekonomisinin her gün yeni sürprizlerle karşı karşıya olduğunu belirterek, ''Bugüne kadar sorun edilmeyen devlet borçları, artık finans piyasalarının hedefi haline geldi'' dedi.
Yaşanan gelişmelerin dünya ekonomisinin mevcut borç dengesizliği ve ticari dengesizliklerle daha bir süre çalkantılar yaşamaya devam edeceğini gösterdiğini ifade eden Budak, ''Durgunluk artık dünya ekonomisinin dönemsel değil, yapısal bir sorunu haline geldi. Belki de ilk kez bu kadar zor bir durgunluk kısır döngüsü içine girdik. Çünkü durgunluktan çıkış için gerekli maliye politikası aracı kalmamış gibi gözüküyor. Para politikası ise günlük çözüm olmaktan ve spekülasyonu artırmaktan başka bir işe maalesef yaramıyor'' diye konuştu.
Artık sıcak para değil, adeta deli para döneminin başladığını ifade eden Budak, şunları söyledi:
''Bugün bütün ülkeler dev küresel finans
sektörünün, finansal yatırım şirketlerinin eline rehin düşmüş gibi. Artık bir ülkedeki her zayıflık bir anda finans piyasalarının hedefi haline gelebiliyor. Aslında devlet başkanlarının toplanıp yeni bir finans düzeni, hatta yeni bir ticaret düzenini konuşması gerekiyor ama böyle bir liderlik göremiyoruz. Bu ortamda Türkiye ekonomisi mali göstergelerdeki olumlu yönüne rağmen, yapısal zayıflıklarıyla öne çıkmaya başladı.
Cari açık sorunu, yüksek büyüme, düşük kamu borcu ve sağlam banka sistemi gibi başarıları ikinci plana itti, gölgede bıraktı. Dolayısıyla artık mali temeller kadar reel temellere bakmanın ne kadar önemli olduğunu görüyoruz.''
Ekonomide reel temellere daha fazla bakılması gerektiğini vurgulayan Budak, sosyal güvenlik
reformu, e-devlet uygulamaları, altyapı hamlesi gibi ilerlemeler dışında eğitim sistemi,
kayıt dışı ekonomi,
vergi sistemi, hızlı yargılama, kamu kurumlarının performansının yükseltilmesi,
özel sektörde kurumsallaşma ve halka açılma konularında yeterli ilerleme sağlanamadığını ifade etti.
Cari açık karşısında tek önlemin büyüme hızının düşürülmesiymiş gibi bir bakış görüldüğünü söyleyen Budak, şöyle konuştu:
''
Tasarruf oranının artırılması, uzun vadeli finansmanın gelişmesi, doğrudan
yabancı sermaye yatırımlarının özendirilmesi, ihracatta Çin ve
Hindistan pazarları için ticari iş birliği ve diğer yapısal reformlar ve mikro reformlar konusunda daha hızlı bir gelişmeye ihtiyacımız var. Türkiye olarak sektörel ve bölgesel yatırım projelerini kamu-özel sektör iş birliğiyle geliştirmemiz gerekiyor. Oysa bazı bakanlıklarımız, bakanlarımızın dinamizmine rağmen halen ağır, geleneksel bürokratik anlayış ve yapıda kalmaya devam etmektedirler. Katı bürokratik anlayış devam ettikçe arzulanan gelişmeyi de sağlamakta gecikiyoruz.''
Antalya ekonomisiyle ilgili de bilgi veren Budak, ''Antalya'da bir taraftan bu yıl turizmde yüzde 13 artışla rekora gidiyoruz. Kredi kullanımında dördüncü il durumundayız ve geçen yıla göre yüzde 50'ye yakın artış var. Sosyal güvenliğe kayıtlı şirket ve istihdam sayısı ve bizim üye sayımız artıyor'' dedi.
(VHD-FÜ-FAL-ARD)12.08.2011 20:51:56