Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan,
Türkiye olarak küresel ve bölgesel çapta verdikleri mesajın sadece
adalet ve hak
çağrısı olmadığını aynı zamanda merhamet çağrısı da olduğunu belirtti. Türkiye'nin bu düşünceyle bölgede insiyatif aldığını aktaran Erdoğan, "Her zaman ve her zeminde, merhamet elimizi ateşin düştüğü tüm coğrafyalara uzatmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından
Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin açılışı
Sinan Erdem Kapalı Spor Salonu'nda düzenlenen "Merhamet Peygamberi" adlı programla yapıldı. Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi
Emine Erdoğan ile birlikte katıldığı programa
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu,
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Devlet Bakanı
Faruk Çelik,
Adalet Bakanı Ahmet
Kahraman,
İstanbul Valisi Hüseyin
Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Kadir Topbaş,
Süryani Metropoliti Yusuf Çetin, Türkiye Ermenileri Patriği Vekili
Aram Ateşyan ve çok sayıda davetli katıldı. Programa önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ardından da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geldi. Erdoğan'dan 10 dakika sonra salona giriş yapan Kılıçdaroğlu sırasıyla
protokoldekilerle tokalaştı. Başbakan Erdoğan da oturduğu yerden kalkarak kendisine el uzatan Kılıçdaroğlu ile tokalaştı.
Programda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan katılımcıların yoğun sevgi gösterileri ve tezahüratları eşliğinde kürsüye çıktı.
Kutlu Doğum Haftası'nın tüm insanlığa ve Türkiye'ye hayırlar getirmesini temenni eden Başbakan Erdoğan,
peygamber efendimizin alemlere rahmet olarak gönderildiğini dile getirdi. Tüm insanlığın ve dünyanın o rahmetten, bereketten ve ışıktan
istifa etttiği
doğumun sıradan bir doğum olmasının mümkün olmayacağını belirten Başbakan Erdoğan, "Varlığa anlam kazandıran, zulmeti, yani karanlığı aydınlatan, insanlığı rahmet ve merhametiyle kuşatan bir peygamber, anılmaktan ziyade, anlaşılmayı hak eder. Kutlu Doğum Haftası'nın, hem Peygamber-i Zi Şan'ın anlaşılmasına, hem de O'nun bizlere ilettiği İlahi Mesaj'ın yaşanmasına vesile olacak şekilde idrak edilmesini tüm kalbimle temenni ediyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığımıza, Başkanlığımızın tüm teşkilatına, her yıl Hazreti Nebi'nin farklı bir vasfını öne çıkararak, en güzel etkinliklerle O'nu, özellikle çocuk ve gençlere tüm özellikleriyle anlattıkları için de şükranlarımı sunuyorum." diye konuştu.
Konuşmasına
İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy'un Kutlu Doğum'u anlattığı şiirinden dizelerle devam eden Başbakan Erdoğan, "Ondört asır evvel yine böyle bir geceydi. Lakin o ne hüsrandı ki, hissetmediği gözler, kaç bin senedir halbuki, beklemedelerdi. Neden görecekler, görmezlerdi tabi. Bir kere zuhur ettiği çöl en sapa yerdi. Bir kere Ma'mure-i Dünya o zamanlar, buhranlar içindeydi bugünden de beterdi. Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta, Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi. Peygamber efendimiz işte böyle bir dünyaya gözlerini açtı."
Hz. Muhammed'in, kız çocuklarının diri diri gömüldüğü bir dünyaya geldiğini belirten Başbakan Erdoğan, o dünyada kadınların insanlık dışı muamelelere, istismara maruz kaldığını, köleliğin, imtiyazın, ırkçılığın, ayrımcılığın en sert şekilde hüküm sürdüğünü belirtti.
Kuraklığın dudakları kuruttuğu yeryüzünde, Hazreti Peygamber'in çöle inmiş nur olduğunu belirten Erdoğan "O'nun ehli beyti, Ashabı ise, vahayı, kurtuluşu, teslimiyet yoluyla selameti işaret eden birer
yıldız gibi sahrayı aydınlatıyordu. İnsan, değerleriyle insan; hayat, değeriyle hayattır. O, yaşanmaya değer bir hayatı yaşadı ve bize örnek bir hayat sundu... O, vefatıyla dahi bizi, insanları, tüm insanlığı aydınlattı." şeklinde konuştu.
Konuşmasına
Necip Fazıl Kısakürek'in "Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber, hiç güzel olmasaydı, ölür müydü peygamber" dizeleriyle devam eden Erdoğan, doğumuyla alemlerin susuzluğunu gideren Hazreti Peygamber'in vefatıyla dahi varlığa anlam kattığını vurguladı.
İslam aleminin varlıkların bütününü kuşattığı bir
medeniyet olduğunu aktaran Erdoğan, "Bizim ruhumuzun rengi merhamettir. Bizim, acılarımızın şifası merhamettir. Bu medeniyet öyle bir medeniyettir ki, az önce de söylendi tekrarında fayda var, komşusu aç iken, tok yatmayı elinin tersiyle iter. Bu medeniyet, sadece yanında, yöresinde değil, yeryüzünün herhangi bir coğrafyasında zulüm varsa, o zulmü ortadan kaldırmadan gözüne uyku girmeyen insanların medeniyetidir. Nerede bir yetim varsa, onun başını okşamadan, ona sahip çıkmadan yüreği ferahlamayan insanların medeniyetidir. Çünkü çocuklara evcik yapardı onlarla oynayan bir ümmetin medeniyetidir bu ülkenin insanları. Biz, işte bu merhamet medeniyetinin mensuplarıyız. Merhametin olmadığı yerde insan yoktur, insaf yoktur." diye konuştu.
"NEREDE YANLIŞ YAPTIK VE YAPIYORUZ?"
İslam coğrafyasında yaşayan her bir insanın bu gün dünyanın geldiği noktayı düşünerek kendisine "Nerede yanlış yaptık ve yapıyoruz?" sorusunu sorması gerektiğinin altını çizen Erdoğan şöyle konuştu: "Bu coğrafya, kitaplar coğrafyasıdır, zengin kütüphaneler coğrafyasıdır; bilim insanlarının el üstünde tutulduğu, bilim ve sanatın tarihte en büyük değeri, itibarı gördüğü coğrafyadır. Bu coğrafya, bu medeniyet, dünya bilimine, medeniyetine, kültürüne en büyük ve en hayati katkıları sağlamış bir coğrafya ve medeniyettir. Peki bu coğrafyaya ne oldu da, o kitaplar yakıldı? O zengin kütüphaneler bugün nereye gitti? Hikmetin peşinde bir ömür vakfeden gönül insanları, o güzel insanlar, güzel atlara binerek nerelere gittiler? Bu coğrafya neden kanla,
gözyaşıyla, acıyla anılan bir coğrafyaya dönüştü? Neden her köşeden feryat yükseliyor? Neden, yakın çevremizde, havaya küller savruluyor? Neden çocuklar ölüyor, neden kadınlar umutsuzluk içinde, çaresizlik içinde kıvranıyor? Yoksulluk neden bu coğrafyanın kaderi haline geliyor? Ve,
evet, neden, uzunca bir süredir, farklı ülkelerde, kardeş kardeşi, aynı kıbleye dönenler birbirlerini katlediyor? Neden?"
Bu soruların cevabının uzaklarda olmadığını aktaran Başbakan Erdoğan, cevapların bizzat insanların kendi içinde, nefsinde olduğunu aktardı. Erdoğan, cevapları kalın kitapların derinliklerinde, karmaşık kimyasal denklemlerin içinde aramanın doğru olmayacağını belirtti.
" Bütün insanlığın buz çölüne doğru yol aldığı bir dünyanın istikametini tersine çevirebilecek, katılıkları yumuşatacak, kalplerin buzlarını da ısıtacak yegane değre ve erdem merhamettir" diyen Erdoğan, bunun en güzelini de Hz. Peygamberin hayatından ve mesajında görüldüğünü kaydetti.
Son dönemde özellikle
Ortadoğu ve
Kuzey Afrika'da yaşanan olaylara dikkat çeken Erdoğan, Türkiye olarak hem küresel ölçekte hem de bölgede yaptıkları çağrıların hak, adalet çağrısı olduğu kadar, merhamet çağrısı olduğunu belirtti. "Her zaman ve her zeminde, merhamet elimizi ateşin düştüğü tüm coğrafyalara uzatmaya devam edeceğiz" diyen Erdoğan şunları söyledi: "Bölgemizde yaşanan savaşlar, Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de, Libya'da, Yemen'de ve dünyanın daha birçok coğrafyasında süren çatışmalar, vahşetler, merhametten nasibini alamamış bir zihniyetin sebep olduğu feci sonuçlardır. Biz, merhametin çağrısına
kulak tıkayanlardan olamayız."
Türkiye olarak hem küresel ölçekte, hem de yakın coğrafyada yüreklerini ortaya koyarak yaptıkları çağrıların hak, adalet çağrısı olduğu kadar merhamet çağrısı da olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, "İşte onun için kan akan tüm coğrafyalarda insanî inisiyatif alıyoruz. Uluslararası toplumun insanî duyarlılığının harekete geçmesi için çaba gösteriyor, bulunduğumuz her platformda vicdanlara çağrı yapıyoruz. Özellikle, komşularımız nezdinde, Ortadoğu'da, Kuzey Afrika'da, kardeşin kardeşi katlettiği ülkelerde,
Sünni olsun, Şii olsun, derisinin rengi, dili, inancı, mezhebi, meşrebi her ne olursa olsun, gür bir sesle, cesaretle, merhamet diyoruz. Zira bizim yaradanımız rahmandır, rahimdir. Ve biz ona sığınıyoruz. Çünkü onun bize vaadi var. O diyor ki; "Benim rahmetin gazabımı aşacaktır" diyor bu müjdeyle beraber bu yolda yürüyoruz ve böyle yürüyeceğiz."
ANNE BABALARIMIZI DARÜLACEZEYE BIRAKMAK BİZİM MEDENİYETİMİZ DEĞİLDİR..
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr.Mehmet Görmez'in konuşmasına atıfta bulunan Erdoğan, İslam Medeniyeti anlayışında anne-babaların yaşlanınca darülacezeye gönderildiği bir
yaşam tarzının bulunmadığını aktardı. Erdoğan sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü biz onlara öf bile dedirtmeyeceğiz. Biz böyle bir medeniyetin çocuklarıyız. Biz darülacezelere, huzurevlerine gittiğimiz zaman "evladım beni ziyaret etmedi" diyen anneler-babaları ağlarken çok gördük. Onları ağlatmayacağız, onların gözyaşı adeta kan olup akıyor. Bizim medeniyetimizde bunun yeri yok."
Konuşmaların ardından Başbakan Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun da aralarında bulunduğu protokol üyeleri hep birlikte platoforma çıktı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez'in verdiği güllerle bir süre kameraların katılımcıların ve kameraların karşısında duran Erdoğan ve Kılıçdaroğlu ardından tokalaştıktan sonra platformdan indi.