Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, Erzurum'da gençlerle buluşmasında
protestoların şeklini eleştirdi. İstanbul'da yaşanan polis-protestocu görüntülerinin Türkiye'nin gerçeğini yansıtmadığını ifade eden Erdoğan, "Bir hafta önce aynı gruplar polisin sağladığı güvenlik içinde
Beşiktaş meydanında kendilerine gösterilen yerde eylemlerini yaptılar, içlerinden temsilciler gelip
Başbakanlık ofisine taleplerini içeren yazılarını teslim ettiler. Hiçbir nahoş görüntü ortaya çıkmadı. Ama bazı örgütler bundan rahatsız oldular, bir hafta sonra farklı taktiklerle hareket ettiler, olay çıkarmak, görüntü vermek için yol kestiler, polise saldırdılar. Sonuçta hepimizin rahatsız olduğu, üzüldüğü görüntüler ortaya çıktı.'' dedi.
Başbakan Erdoğan,
gençlik temsilcileriyle gerçekleştirdiği toplantıda yaptığı konuşmada, gençlerin yaptığı
gösterilerle ilgili değerlendirmelerde de bulundu. Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, itirazlarının her zaman yıkıcı eleştiriye, hakarete olduğunu belirterek, ''Benim itirazım, cam çerçeve kıran, polise taşla saldıran, araçlara zarar veren, belediye otobüslerini kullanılmaz hale getiren, o otobüslerde Seraplar'ı kaybettiğimiz taarruzlara karşıdır.'' dedi.
6-7
Ekim 2009 tarihlerinde, IMF-
Dünya Bankası Yıllık Toplantısının İstanbul'da yapıldığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''Dünyanın en büyük
finans kuruluşlarının temsilcilerine, bankacılara, sigortacılara, ekonomistlere orada hitap ettim ve ben o gün onlara şunu söyledim, yine bazı sendikalar vesaire falan gösteriler yapıyorlar. 'Dışarıya
kulak verin' dedim. 'Dışarıdaki protestoları duyun' dedim. Sadece İstanbul'da değil, dünyanın her köşesinde gençleri, sendikaları duyun, dinleyin, onlara kulak verin dedim. Çünkü, yapıcı eleştirinin, insanı yücelttiğini, doğruya yönelttiğini, insana yol gösterdiğini biliyorum. Benim itirazım her zaman yıkıcı eleştiriye, hakarete oldu. Benim itirazım, cam çerçeve kıran, polise taşla saldıran, araçlara zarar veren, belediye otobüslerini kullanılmaz hale getiren, o otobüslerde Serap'ları kaybettiğimiz taarruzlara karşıdır. İçindeki
yoksul kız çocuklarının canına kasteden anlayışadır." diye konuştu.
Bu olayların ardından, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün öğrenci temsilcileriyle buluşmasında da yine bazı gruplarla, görüşmeye gelen gençler arasında sıkıntılar yaşandığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Dert
üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Oysa bugün gençliğin sesine kulak veren, onların sorunlarını çözmeyi varlık sebebi sayan bir
iktidar var, bir siyasi irade var.
AK Parti'nin siyasi görüşünü kabul edip etmek ayrı bir konudur ama AK Parti hükümeti, Türkiye'de yaşayan herkesin, 73 milyonun hükumetidir. Hükumetin samimi girişimlerini, iyi niyetli adımlarını boşa çıkararak, gerilim üretmeye çalışmak, başka siyasi hesaplar içine girerek
diyalog süreçlerini gölgelemeye çalışmak kimsenin yararına olmayacaktır.
Benim itirazım, bir üniversite anfisinde, öğrenmek için, dinlemek için, anlamak için toplanmış kitlenin, bir avuç öğrenci tarafından dinlemekten, anlamaktan, tartışmaktan mahrum bırakılmasına olmuştur. Öyle olaylar yaşadık ki, dünyanın en ünlü simaları, politikacıları ülkemize geliyor, üniversitelere davet ediliyor ama oradaki bir avuç
militan tarafından o kişinin konuşması engelleniyor.
Üniversiteler politikacıları davet ediyor, salon hınca hınç doluyor, ama sesi gür çıkan bir avuç
azınlık, çirkin eylemleriyle tüm o öğrencilerin hakkına
tecavüz ediyor. Bunun neresi
demokrasi, bunun neresi
ifade özgürlüğü, bunun neresi protesto hakkı?"
Medyanın ve bazı siyasilerin, sırf protestolar iktidara yönelik diye, ilkesizce bu eylemleri, eylemcileri
teşvik ettiğini savunan Erdoğan, "Düşünün, öğrenciler, gençler çıkıyor, her türlü otoriteye, her türlü kurulu düzene, her türlü iktidara karşı olduklarını haykırıyor; sonra
takım elbise kravat takarak
Meclis koridorlarında, kimi partilerin grup toplantılarında basına poz veriyorlar. Burada ilkeden, tutarlılıktan söz edebilir misiniz? Burada, birileri tarafından kullanılma, istismar edilme yok mu? Bugün hala 68'lerin söylemini kullanarak eğitime
bütçe diye slogan atıldığın duyuyoruz. Milli eğitim bütçesi 2002 yılında 7.5 milyar
Türk Lirasıydı. 2005 yılından itibarin ilk kez eğitime ayrılan bütçeyi diğer tüm kalemlerin üzerine çıkardık. 2011 yılında eğitime ayrılan bütçe 34 milyar Türk lirası oldu. Yani 8 yılda tam yüzde 357 oranında artış bağladık.'' ifadelerini kullandı.