İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş, kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin önüne geçilememesinde yargının da payı olduğunu söyledi. Pekdaş, Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un,
Avrupa Birliği ülkelerinden de önce, 1998 yılında yürürlüğe girdiğini ancak tam olarak uygulanamadığını belirterek, "Hakimlerimiz, tembellikten ve alışkanlıklardan
facia kararlara
imza atıyor. '
Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyin' gibi ifadelerin yer aldığı kararlar var. Aile mahkemeleri uzaklaştırma cezası verirken, 'O erkek şimdi ne yapacak?' diye düşünülüyor. Eşine şiddet uygulayan erkeğin, 3 ya da 6 ay uzaklaştırma cezası bittikten sonra neler yapabileceği ise düşünülmüyor. Oysa bu
kanun, hakimlere geniş yetkiler ve geniş yorum hakkı tanıyor.
Şiddet yapanın, bunun bir bedeli olduğunu bilmesi gerekir. Bu da yargı kararlarıyla olur." dedi.
Baro Başkanı Pekdaş, 8
Mart Dünya
Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında
Gediz Üniversitesi'ne
misafir oldu. Akademik ve idari personelle öğrencilere, "Anayasa'nın 10. Maddesi Çerçevesinde Kadına Yönelik Olumlu Ayrıcalıklar" konulu bir konferans verdi. Şiddet ve
tacize yönelik ağır
yaptırımlar olduğunu vurgulayan Sema Pekdaş, örnek olarak laf atmanın cezasının 2 yıl hapisten başlamasını gösterdi. Kâğıt üzerinde koruma altındaki kadınların, savcı ve hakimlerce de korunmasını isteyerek, "Sadece eğitim yeterli değil, ceza da caydırıcı ve önemli. Taciz ve dayağın bedeli var, mutlaka uygulanmalı. Eğitimle birlikte cezai tedbirler de uygulanırsa bugünkü olumsuz tablo düzelir." şeklinde konuştu. İzmir Barosu Başkanı, Anayasa'da son yapılan düzenlemelerle ve özellikle 10. maddeyle kadına olumlu ayrıcalıklar tanındığını, bunların hayata geçmesini sağlayacak kanunların da bir an önce hazırlanması gerektiğini ifade etti. Pekdaş, şunları söyledi: "Kadınlar, seçilmiş bazı erkeklere göre daha iyi eğitimli olmalarına rağmen söz sahibi olamıyor. Yerel yönetimlerde kendilerine yer bulabilen kadınların oranı sadece yüzde 1,23; onlar da erkek egemenliğinden dolayı zamanla erkekleşmek, öyle düşünmek zorunda kalıyor. Barolarda da durum farklı değil. Avukatların yüzde 36'sı kadın olmasına rağmen ülkemizdeki 78 barodan sadece dördünde kadın başkan var. Kadınlar bu yaşamın bir parçasıysa
toplum,
siyaset ve çalışma hayatına katılmalarını sağlayacak düzenlemeler yapılmalı. Bizlerle siyasetin de, iş dünyasının da dili değişiyor, daha barışçıl ve hoşgörülü ortamlar oluşuyor. Ayrıca İzmir'de şu anda 10 bin kadından birine yetecek kapasitede sığınmaevi var. Bu tablonun belediyeler tarafından düzeltilmesi şart."