Balyoz davasının
tutuklu sanığı Tümamiral
Ramazan Cem Gürdeniz,
savunması sırasında hak ihlalleri yaşadığı iddiasıyla AİHM'e başvurduğunu açıkladı. Gürdeniz'in avukatı Şule Nazlıoğlu
Erol da savunma haklarının ellerinden alındığını belirterek AİHM'e ikinci bir başvuruda daha bulunacakları bilgisini verdi.
İstanbul 10.Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görülen
Balyoz davasında Korgeneral Ayhan Taş savunmasında iddianamede yer alan suçlamaları hazırlayanların, TSK'yı güçsüz bırakacaklarını düşündüklerini ileri sürdü. Sanık Korgeneral Ayhan Taş, bu kişilere "Kendi ordusunu sevmeyen uluslar, bir gün
yabancı orduları beslemek zorunda kalır." şeklinde
cevap vermek istediğini söyledi.
Diğer tutuklu
sanık Tümamiral
Ramazan Cem Gürdeniz ise savunmasında davanın Türk hukuk tarihinin
ders kitaplarına emsali görülmeyen bir ucube dava olarak geçeceğini savundu. Balyoz davasının siyasi bir dava olduğunu belirten Gürdeniz, "
Türkiye gibi melez demokrasilerde görülmekte olan siyasi davalarda hukuki ve bilimsel bulgulara dayalı savunma yapmanın boşa bir gayret olduğunun da yaşadıklarımız paralellerinde farkındayım." ifadesini kullandı.
BALYOZ SANIĞI, AİHM'E BAŞVURDU
Gürdeniz savunmasında
mahkeme heyetine hitaben "Sahte Balyoz davası gibi dijital
terör ürünü davalarla
adalet sistemimizin lekelenmesine izin vermeyiz." dedi. Gürdeniz savunmasının sonunda yaşadığı hak ihlalleriyle ilgili olarak uluslararası hukuk platformunda da mücadelesine üzülerek devam ettiğini belirtti. Gürdeniz AİHM'ne yaptığı başvurunun kabul edildiği ve incelemenin başlatıldığı bilgisini verdi.
Eski 1.
Ordu Kurmay Başkanı
emekli Tuğamiral
Süha Tanyeri de, "Son kez ifade ediyorum. Ben Balyoz
Harekat Planı diye bir planı ne hazırladım ne de basında yer alıncaya kadar duydum. O dönemde planlı bir faaliyet olan 1'inci Ordu Plan Semineri kapsamında icra edilen faaliyetlere iştirak ettim. Ancak yasal olmayan hiçbir oluşumda yer almadım. Böyle bir oluşum olduğuna dair de hiçbir bilgim olmamıştır. İddia edilen
darbe teşebbüsü ile ilgili hiç kimseyle ne yazışma yaptım ne koordinasyonda bulundum ne de bir başkasından bu konuda bir
belge alıp sakladım. Ne bana ait ne de bir başkasına ait bir bilgisayarda darbe teşebbüsüne veya planına ait ne bir
hazırlık yaptım ne de bir evrak kaydettim. Özetle bana yöneltilen suçlardan bir tanesini bile işlemedim. Zaten kanıt olarak ileri sürülen belgelerin ihtiva ettiği bilgiler nedeniyle iddia edilen suçları işlemem madden de mümkün değildir. Buna rağmen hiç hak etmediğim halde tutuklandım." dedi.
Tutuklu sanık emekli
Tuğgeneral Süha Tanyeri, savunmasında Balyoz davasının açılmasına sebep olan plan seminerinde geçen bazı konulara cevap verdi. Planın "Düşman Durumu" başlığı altında geçen "Mevcut iktidarın uygulamalarından cesaret bulan irticai grupların, devlet düzenimizin temelini oluşturan
laiklik ilkesini kendi çıkar ve amaçlarına göre yorumladıkları görülmektedir." ifadesiyle ilgili olarak "
Tarih 2
Aralık 2002.
Hükümet henüz 4 gün önce görev almış. Bu kadar sürede hükümet ne gibi uygulamalar yapmış da irticai gruplar cesaret bulmuş. Bu süre içerisinde böyle bir cümle yazılmış olamaz." dedi. Ancak Tanyeri bu suçlamayı kabul etmese de "Evet bu hükümetin icraatlarından cesaret alarak bazı davranışlarda bulunan gruplar daha sonra olmuştur ve hatta hükümet bu uygulamalarından dolayı yargılanmış ve cezalandırılmıştır fakat hükümetin kuruluşundan 4 gün sonra değil." ifadesini kullandı. Tanyeri, planda
AK Parti hükümeti aleyhine geçen suçlayıcı iddiaların, 4 günlük bir hükümet için söylenmesinin mümkün olmadığını dile getirdi.
Planda, "Şehit sayısının artamaya başladığı" şeklinde ifadelerin de bulunduğunu belirten Tanyeri, "İstatistiklerde planın hazırlandığı iddia edilen yıl şehit sayısında bir önceki yıla göre azalma var. Artış, 2007 ve 2008 yıllarında yoğunlaşmıştır. Bu da planın 2007 ve sonrası yıllarda yazılmaya ve bizlere bir tuzak hazırlanmaya başlandığını göstermekte." diye konuştu.
Görevlendirme belgesinde yetkili
personel olarak harekat başkanlığından 4
subay isminin yer aldığını belirten Tanyeri, "Harekat başkanlığında emredilen görevler için daha uygun subaylar varken ve bu personel özel olarak seçilmiş sınırlı sayıda personelin katılımı ile sözde
darbe planının müzakere edildiği iddia edilen toplantının planlanmasında görev almalarına rağmen bu listede görev almamışlardır." dedi.
O dönemde görevinin harekat başkanlığı olduğundan makamına tahsis edilmiş bir odada görev yaptığını belirten Tanyeri, "Askeri hiyerarşi açısından hiçbir personel resmi arzlar dışında benim odama gelip herhangi bir belge hazırlayamaz, işlem yapamazlardı. Plan subayları veri hazırlama uzmanları hiçbir zaman benim odama gelip evrak yazmamışlardır. Örnek olarak bir kısmını verdiğim belgeler incelenecek olursa, plan subaylarının mesailerini benim odamda yapmış olmaları gerekecektir." ifadesini kullandı.
Sanık Süha Tanyeri, 2003 yılında hazırlandığı ileri sürülen planda 2005 ve 2006 yıllarına ait bilgilerin bulunduğunun, davaya dayanak gösterilen 11 nolu CD'nin de aynı gerekçe ile sahte olduğunun mahkemede tespit edildiğini savundu. Tanyeri, 2005 yılında
Haydar Baş tarafından yapılan konuşma metni ile Balyoz Plan ve eklerinde bire bir uyuşan bölümlerinin olduğu göz önünde bulundurulursa, bu notların da Balyoz Planında geçen ifadelerle örtüşmesi
doğaldır. Çünkü söz konusu sahte plan bu notların da ele geçirilmesini müteakip yazılmıştır.
El yazısı notlarında 12
Eylül dönemine ait ellerindeki mevcut dokümanların listesinin yazılı olduğunu belirten Tanyeri, "İncelendiği iddia edilen dosyaların hepsi
sıkıyönetim icrasına yönelik evraklardır. Yani 1nci Ordu ve İstanbul sıkıyönetim Komutanlığının evraklarıdır.
12 Eylül darbe planı değildir. Sıkıyönetim planlarının görüşülmesi planlanan bir seminerden önce, daha önceden hazırlanmış ve uygulaması yapılmış sıkıyönetim planlarının incelenmesi en doğal faaliyettir." dedi. Tanyeri, bu açıklamasının yanında 12 Eylül Sıkıyönetimine ait çok sayıda evrak bulunmadığını, bunun da 12 Eylül Sıkıyönetiminin fazla incelenmediğinin kanıtı olduğunu iddia etti.
Sanık Tanyeri, savunmasının sonunda "Delillerin toplanmamış olması ve
delilleri karartma ihtimalimiz bulunduğu için
tahliye talebimizi reddediyorsunuz. Madem deliller tam olarak toplanmadı bizi niye tutukluyorsunuz? Yani siz baştan diyorsunuz ki 'Lehinize deliller önemli değil, biz aleyhinize delil bulacağız, buna inanıyor ve bunu bekliyoruz. Onun için siz biraz daha eziyet çekin nasılsa aleyhte bir delil bulunacaktır.'" yorumunu yaptı.
Sanık Tanyeri, Balyoz Planının yazıldığı tarihte planda yazılı hususların yazılıp yazılamayacağını, ayrıca planda yer alan hususların gerçek olup olmadığı konularının teyit edilebilmesi için, Mahkeme heyetince hükümetten
özelleştirme faaliyetleri ve Büyük
Ortadoğu Projesi kapsamında 2 Aralık 2002 tarihine kadar icra edilen faaliyetler hakkında bilgi alınmasını talep etti. Tanyeri, dönemin Başbakanı ile ilgili Bakanlarının ve Bürokratlarının da ifadelerine başvurmak ve
tanık olarak dinlenmek üzere mahkemeye davet edilmelerini istedi.
Delillerin gerçeklik ve hukukilik vasfı kazanması maksadıyla
Gazeteci Mehmet Baransu'nun dinlenmek üzere mahkemeye davet edilmesini de isteyen Tanyeri, konuşmasının sonunda tahliye talebinde bulundu. Sanık Tanyeri'nin savunmasının ardından
duruşma, 2
Mayıs 2011 tarihine ertelendi.