Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demir, mimar ve mühendislerin görevlerini yerine getirirken, 12 yıl önce meydana gelen 17
Ağustos 1999
Marmara Depremi'ni hiç bir zaman akıllarından çıkarmamasını istedi.
Antalya'nın
Manavgat ilçesine bağlı
Side beldesi Sueno Hotel'de 3–5
Mart 2011 tarihleri arasında sürecek Bayındırlık ve İskân Müdürleri toplantısına katılan Bakan Demir, mimar ve mühendislere uyarılarda bulundu.
Bakan Demir,
yurt genelinde gelen müdürlere yaptığı konuşmada mimar ve mühendislerin bir binaya ruhsat verirken Marmara Depremi'ni yaşanan acı ve sıkıntıları hiç bir zaman unutmamaları gerektiğini söyledi.
Resmi kayıtlara
17 Ağustos depreminde 17 bin insanın hayatını ve binlerce binanın yerle bir olduğunu belirten Demir, yıkılan binaların çoğununda ruhsatlı olduğunu kaydetti.
Demir, "Mühendislik ve mimarlık mesleği tıpkı doktorluk gibi hata götürmez mesleklerdir. Doktorun yanlış teşhisi hastanın hayatına mal olduğu gibi mimar ve mühendislerinde yeterince
kontrol yapmadan verdikleri ruhsatla aynı
apartman ve işyerinde yaşayan kişilerinin canlarını tehlikeye atabilir. Marmara Depremi'nde yıkılan çoğu binalar ruhsatlıydı. Bu ruhsatlar bir mimar ve mühendisin onayıyla değil, kurul onayıyla verilmişti. Kurum olarak plan, proje, malzeme ve bilgi teknolojisini kullanmada dünya standartlarını yakaladık. 9 yıllık iktidarımız döneminde bayındırlık ve iskân işlerinde yaptığımız işlerle Anadolu'yu bir kanaviçe gibi işledik. Bizim için insan can güvenliği birinci önceliğimizdir. Dönemimizde geçmişte ruhsat verilmiş kamu binalarına bile bugün güçlendirme çalışması yapıyoruz." diye konuştu.
Daha etkin
hizmet vermek için Bayındırlık ve İskân Bakanlığı kurum müdürlüklerine geçen yıl bin 100 mimar ve mühendis atadıklarını belirten Demir, vatandaşa, 2011'de dünya standartlarında hizmet vermek için 600 mimar ve mühendis daha atayacaklarını kaydetti.
MİMAR VE MÜHENDİSLER GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİNİ YOK ETMEDE İRADE GÖSTERSİN
Antalya
Valisi Dr. Ahmet Altıparmak da yaptığı konuşmada, bir şehrin
estetik dokusu ve güzelliğini mimar ve mühendislerin şekillendirdiğini belirtti.
Turistlerle yüz yüze yapılan anketlerde Antalya'ya gelen
yabancı konukların yüzde 80'nin şehrin tarihi ve
doğal güzelliği için geldiğine dikkat çeken Vali Altıparmak, şehirlerin görüntü kirliliğinden kurtulması ve estetik dokusunun korunmasında mimar ve mühendislere büyük görevleri düştüğünü dile getirdi.
Dünyaca ünlü İtalyan bir mimarın İstanbul'da yaptığı konuşmada 'Türklerin hizaya getiremediği tek şeyin binalar' olduğunun altı çizilmesi gerektiğini vurgulayan Altıparmak, aynı mimarın konuşmasında en çabuk hizaya getirdiklerini şeyinde 'ağaçlar' olduğu sözünü günümüz şehirciliğinin hangi aşamada olduğuna ayna tuttuğunu kaydetti.
Altıparmak, sözlerini şöyle sürdürdü: Filipinler'de tadı lezzetli ama kokusu kötü olan üryan isimli bir
meyve var. Bu meyve için insanlar kokusuna
cehennem, tadına da
cennet diyorlar. Çok kötü koktuğu için bu meyvenin uluslararası seyahatlerde uçaklara alınması bile
yasak. Antalya'ya uçakla havadan baktığımızda çarpık yapılaşması ve görüntü kirliliğiyle büryan isimli meyvenin kokusunu oluşturuyor. Şehir içinde yaşayınca ve doğa güzellikleriyle baş başa kalınca insan Antalya'da yaşamanın ayrıcalık olduğunu anlıyor. Artık mimar ve mühendislerimiz çarpık yapılaşması ve görüntü kirliliklerini ortadan kaldırarak cennet çevirsin. Görüntü kirliliğini yok etmede mimar ve mühendislerimiz risk alsın. Bu hususta kararlı olsun. İrade gösterilmeden idare olmaz. Siz dere yatağına okul yaparsanız milletin parasını çarçur ederek çamura gömersiniz." diye konuştu.
Altıparmak, 2010 yılında Antalya'ya gelen turist sayısının 10 milyon olduğunu belirtti. Antalya'nın dünyada
Paris ve Madrid'den sonra üçüncü turist çelen şehri olduğunun altını çizen Altıparmak, bu nedenle dünya turizminin göz bebeği şehrin estetik görünümüne özel önem verdiklerini sözlerine ekledi.