BBP Genel Başkanı Yalçın
Topçu,
Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopter
kazasında hayatını kaybetmesinin kendilerinde büyük bir üzüntü meydana getirdiğini söyledi. Topçu, "Rahmetli Genel Başkanımızın ve devamındaki kardeşlerimizin bu hadiseyle ilgili hayatlarını kaybetmesi camiamız için gerçekten büyük bir travmaydı." dedi.
BBP Kurucusu ve eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nu ve kaza sonrası hukuki süreci ''Muhsin Başkanın''
ölümünün ikinci yılında Cihan Haer Ajansı (Cihan)'na anlattı. Genel başkanlarının helikopter kazasında hayatını kaybetmesinin Yazıcıoğlu'nu tanıyan herkeste büyük bir üzüntü oluştuğunu vurgulayan Topçu, olayın Türk
İslam coğrafyasında da büyük bir şaşkınlıkla ve acıyla üzüntüyle karşılandığına işaret etti. 35 yıllık
dava arkadaşını kaybettiğini söyleyen Topçu, kendisinin genel sekreterliğini yaptığını, halen büyük bir dava ve gönül insanını kaybetmenin hüznü içinde olduğunu vurguladı, mekanının
cennet olmasını diledi.
"DEVLET VE MİLLETİ SOKAKTA KARŞI KARŞIYA GETİRMEK İSTEDİLER"
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünü kaşıyanların devlet ile milleti sokakta karşı karşıya getirmek için yoğun bir çaba verdiğini söyleyen Topçu, ancak tüm yaşananlar karşısında soğukkanlılıklarını koruduklarını belirtti. Topçu şöyle konuştu: "İçeriden ve dışarıdan bu işi kaşıyanlar oldu. Onların emeğine yağ sürmek ve neticed
e devleti ve milleti sokakta karşı karşıya getirmeden hukuk içerisinde kalarak aileyle birlikte eşleri hanımefendi ve ağabeyi ile birlikte bir hukuki süreç takip etmeye başladık. Takibatlarımız hep hukuk zemininde oldu."
Helikopter kazasına ilişkin kuşkuların ortadan kalkması ve ortaya atılan ihmaller zincirinin tam olarak aydınlatılması için mücadelelerini sokakta değil hukuk zemininde verdiklerini belirten Topçu, "Olayın hemen ertesinde
Kahramanmaraş başsavcılığına yaptığımız başvurular bunun akabinde Devlet Denetleme Kurumu'nun bu hadise ile ilgili hemen harekete geçmesini sağlamak için çabalarımız ve uğraşlarımız aynı zamanda
Meclis Araştırma Komisyonu'nun harekete geçmesi için çaba uğraşlarımız netice verdi." dedi.
"MÜCADELEMİZ VİCDANLARI YARALAYAN OLAYLARDA REFERANS OLACAK"
Verilen hukuk mücadelesinin Türk milletinin vicdanını yaralayan bu tür hadiselerde ''referans oluşturacağını'' bildiren Topçu, ''
Türkiye'de millet vicdanında
şüpheli olan hadiselerden birisi olan bu meseleyle ilgili BBP'liler Muhsin Yazıcıoğlu'nun arkadaşları ve ailesi hukuk içerisinde kalarak bu tip mevzularda ciddi referans oldu." şeklinde konuştu.
Topçu,
Hrant Dink cinayetinin tam olarak aydınlatılmasını isteyenlerin; Bülent Ecevit'in yaşarken başına gelenlerin ve Turgut Özal'a suikast ve Özal'ın ölüm olayında varsa sır perdesinin aralanması noktasında kendilerinin yürüttüğü davanın hep örnek alınacağını vurguladı.
"BAŞBAKANLIK TEFTİŞ KURULUNU HAREKETE GEÇİRMEK İSTİYORUZ''
Bu işin peşini bırakmayacaklarına dikkat çeken BBP lideri Topçu sözlerini şöyle sürdürdü: "
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu,
Meclis Araştırma Komisyonu ve
Maraş Cumhuriyet Başsavcılığı devreye sokuldu. Özel Yetkili
Savcılık talebimiz ortada. Şimdi de
Başbakanlık
Teftiş Kurulu'nun harekete geçmesi için Başbakan ile görüştük. Cumhurbaşkanlığı raporunda '
toplum vicdanında şüpheli karşılanan bu hadiseyle ilgili adli ve idari
soruşturma gereklidir' deniliyor. Biz de bu çerçevede K.Maraş
Cumhuriyet Başsavcılığı'na adli soruşturma kısmının özel
yetkili savcı tarafından yürütülmesini idari kısmını da
Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından yürütülmesini istedik. K.Maraş Cumhuriyet Başsavcılığı isteğimize olumlu
yanıt verdi. Cumhuriyet Başsavcılığı özel yetki ile savcıya
havale etti. Ve aşağı yukarı 1 ay sonra inşallah neticesi çıkacak kanaatini taşıyorum. Biz sayın Başbakan'a daha evvel bu idari soruşturma kısmını
Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından olayın hassasiyeti toplum vicdanındaki şüphe ve raporlarda o şüphelere yakın, paralel şeyler söylenmesi hasebiyle, Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun harekete geçmesini istemiştik. İnşallah önümüzdeki günlerde sayın Başbakan onaylar. Başbakan Teftiş Kurulu da idari noktada harekete geçer."
"AMACIMIZ DEVLETİN İTİBARINI KURTARMAK, VİCDANLARI RAHATLATMAK''
46 saat boyunca helikopterin bulunamadığını söyleyen Topçu, bunun millette derin bir acıya neden olduğunu belirterek, hukuk mücadelesindeki bir diğer amacın da karlar altında kalan devletin itibarını kurtarmak ve vicdanları kısmen de olsa rahatlatmak olduğunu söyledi. Topçu, "Rahmetli genel başkanla beraber hayatlarını yitiren kardeşlerimizin üzerinden ne yazık ki bu çürümüş sistemin çürümüş kurumları devletin itibarını Keş dağlarında kar altında 46 saat tuttular. İsmail, çığlık çığlığa orada can verdi. Benim istediğim bu itibarı oradan kurtarmak." şeklinde konuştu.
"O BİR DAVA ADAMIYDI"
Topçu, Yazıcıoğlu ile birlikteliğini ise şöyle anlattı: "Rahmetli genel başkanım hayatı boyunca hep milleti için var oldu. İfade ettiğim gibi ben her yerde söylüyorum iftiharla. Biz onunla bir hadisenin neticesinde Ankara'daki bir hastanenin acil servisinde kafamızı kaldırdığımız zaman o günkü şartlarla
yurt başkanıydı.
Ülkü Ocakları yönetim üyesiydi. Aynı zamanda öyle tanıştık. O tanıştığımız gün, halbuki o günün şartlarında bir sürü
yönetici vardı. Ama Muhsin başkan bizim yanımızdaydı. Bu hassasiyeti, bu duyarlılığı millete karşı vatana karşı, arkadaşlarına karşı aynıydı. Yoldan geçen bir insan kolaylıkla Yazıcıoğlu'na derdini anlatırdı.
Milletvekili olduğu dönemde millet tarafından daha çok izlendi ve görüldü. Ama
gençlik yıllarında da Muhsin Yazıcıoğlu'nun yurtta kaldığı oda, oturduğu ev hep eksiği gediği işte ihtiyacı olan insanların açtığı kapıydı adeta. Daha sonraki hayatını milletvekili olarak geçirdiği günlere bakıyoruz. Yazıcıoğlu Meclis'te koltukta oturan birisi değil. Kosova'da
bağımsızlık mücadelesi verilirken,
Bosna Hersek'te bağımsızlık mücadelesi verilirken, oralardaki komutanın kendi ifadeleriyle anlattıkları anılarıyla cephede bizzat olan oradaki komutanlarla birlikte sabaha kadar cephede
vakit geçirecek kadar duyarlı. Türkistan coğrafyasının her tarafında Kırım'da, Suriye'de Ermenistan'da neticede Türkistan Coğrafyası'nın her tarafında
Anadolu'da adeta kimsesizlerin kimsesi gibi hiçbir siyasi menfaat ya da kaygı düşünmeden milletin meseleleri noktasında doğruysa doğru demiş yanlış ise çıkmış yüreklilikle yanlışı ortaya koymuş. Demokrasiyle alakalı kesindi heveslere karşı hiç kimse sorumlu çıkartamazken kendi şahsıyla alakalı en ufak bir zarar ziyan söz konusu olmamasına rağmen çıkıp o anda demiş ki, namlusunu milletine doğrultan tanka
selam durmam demiş. Bu tip duruşlar tabi milletin gönlünde yer etmiş. Yazıcıoğlu katıksız, dupduru, natural bir Anadolu çocuğuydu. Ve ömrü hayatı boyunca hep amatör ruhla
siyaset yaptı. Siyaseti millete
hizmet ederek, hakkın rızasını kazanmak için yaptı. Biz buna şahidiz,
Allah için. Sevginin bu denli olması onun içindir inşallah onun hayali vuslatında gerçekleşti. İşte bir hayalim var diyordu. Kürdü, Türkmeni, Alevisi, lazı, Çerkezi, Arabı, başı açığı başı kapalıyı ay
yıldız altında doğsun. Başı dik karnı tok olsun kıyamete kadar tam bağımsız güçlü bir Türkiye olsun. Hayali buydu. Onun için Anadolu insanının her bir ferdi eşrefimahluktu. Sevgisinin nedeni buydu. 1 milyon oy almış ve şu anda bunun en az 5-6 kat sempati alanının olduğunu anketler söylüyor. Böyle bir partinin ve Muhsin Yazıcıoğlu'nun emanetinin genel başkanıyım. Sorumluluklarımı biliyorum."