Vatani görevini yaparken
arkadaş kurşunu, deprem,
orman yangını,
uçak düşmesi ya da
trafik kazası sonucu şehit olan askerlerin yakınları, evlatları şehit kabul edilmediği için
kanuni haklardan yararlanamamaktan ve ilgisizlikten şikayetçi. Evlatlarının askeri törenle şehitliğe defnedildiğini hatırlatan yakınları, törenlerde "Hep yanınızdayız" mesajları veren askeri erkanın bir daha ne arayıp sorduğunu ne de bayramlarda ziyaret ettiğini belirtiyor.
Piyade Er
İlhan İbiş, Tabip Üsteğmen Murat Özkan, Jandarma Çavuş
Mustafa Mutlu, Muhabere Er Nihat Ünlü, Jandarma Er İskender Hakan Girgör, Denizci Er
Tolga Tanış ve Jandarma
Onbaşı Murat Özdal,
İzmir'in
Konak ilçesindeki Kadifekale Hava Şehitliği'nde yatıyor. Buraya defnedilmelerine rağmen şehit kabul edilmiyorlar. Gerekçe ise
teröristlerle çatışmada ölmemeleri. Bu askerlerin yakınları, evlatları şehit kabul edilmediği için kanunun tanıdığı haklardan da yararlanamıyor.
Yılmaz İbiş,
Kasım Mutlu, Faik Ünlü, Hasan Girgör,
Mehmet Kaya Tanış, Ali Rıza Özdal'ın oğulları, Cüneyt Özkan'ın da kardeşi
şehitlikte gömülü. Evlatlarını, kardeşlerini İzmir
Valisi'nin, Büyükşehir Belediye Başkanı'nın ve Ege
Ordu Komutanı'nın da hazır bulunduğu askeri törenle son yolculuğa uğurladılar. Sonra da çocukları şehit kabul edilmediği için ne
maaş alabildiler, ne sağlık
hizmetinden yararlanabildiler, ne elektriği, suyu indirimli kullanabildiler, ne de birinci dereceden bir yakınlarını kamuda iş sahibi yapabildiler. Çocuklarını Peygamber ocağına vatana hizmet için gönderen aileler yetkililere, "Çocuklarımız şehit değilse neden şehitliğe defnettiniz?" diye soruyor.
Yılmaz İbiş, oğlu İlhan İbiş'i 1994 yılında Şanlıurfa'da askerliğini yaparken kaybetti. Baba İbiş'e, oğlunun
nöbet yerinde arkadaşı tarafından vurulduğu söylendi. Oğlunu kendi imkanlarını kullanıp özel uçakla
Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi (
GATA)'ne götürdüğünü söyleyen dertli
baba, 1,5 ay sonra hayatını kaybettiğini belirtti. Oğlunun şehit kabul edilmediğinden yakınan İbiş,
Milli Savunma Bakanı'ndan
yardım istedi.
Ağabeyi Tabip Üsteğmen Murat Özkan'ın
İstanbul GATA'da görevli olduğu sırada Antalya'daki bir seminere giderken
Konya Seydişehir'de trafik kazası geçirip hayatını kaybettiğini hatırlatan Cüneyt Özkan, ne anne ve babasının ne de kendilerinin şehitlik haklarından yararlanabildiğini dile getirdi. Ağabeyiyle birlikte aynı araçta bulunan Tabip Üsteğmen Asım Bayraktar'ın da hayatını kaybettiğini anlatan Cüneyt Özkan, "Ağabeyim 10 yılını doldurmadığı için annem ve babam hiçbir hakkından yararlanamadı. Axa Oyak'tan kesilen bir miktar parası geldi. Hastaneden arkadaşları para gönderdi. Ellerinde görev izin belgesi vardı. Biz bu vatan için seve seve askerlik görevimizi yerine getiriyoruz. Devletimizden, ordumuzdan gerekli yakınlığı göremiyoruz." dedi.
Oğlu Jandarma Çavuş Mutlu'nun 2003 yılında Hatay'ın Serinyol beldesinde çıkan orman yangınına müdahale ederken hayatını kaybettiğini ifade eden Kasım Mutlu, şehitlik haklarından yararlanabilmesi için eşinden ayrılmasının kendisine önerildiğini ileri sürdü. Oğlunu şehitliğe defnettikten sonra yalnız kaldıklarını anlatan baba Kasım Mutlu, "Emekli maaşı alabilmemiz için eşimden ayrılmam istendi, kabul etmedik. Kızımıza iş istedik, o da verilmedi. Hep boynumuz bükük geziyoruz. Neden başımız dik gezemiyoruz? Şehit ailesi
kartımız bile yok." şeklinde konuştu.
Faik Ünlü, 1989 yılında Ankara Muhabere Okulu'nda vatani görevini yapan oğlunu ziyarete gittiğinde dönüşte İzmir'e cenazesini getirmiş. Menenjit teşhisi konulan oğlunun GATA'ya kaldırıldıktan bir süre sonra hayatını kaybettiğini anlatan baba Faik Ünlü, oğlunu normal bir vatandaş gibi kendi tuttuğu cankurtaranla İzmir'e getirdiğine dikkat çekiyor. Cumartesi günü görüştüğünde oğlunun hiçbir şeyi olmadığını,
pazar günü tekrar ziyaretine gittiğinde hastaneye kaldırıldığını anlatan Ünlü, şunları söyledi: "Ne ordu ne d
e devlet kapımı çaldı. Oğlumun üzerine Tük bayrağı bile sermediler. Çocuğumun asker olarak doğuya gönderilmesine 'hayır' demeye hakkım var mı? 22 yıl oldu, neden kimse başsağlığına gelmiyor? Ben evladımı orduya, vatana emanet ettim."
Jandarma Er Girgör, Van'ın Muradiye ilçesindeki görev yerine 29
Aralık 1994 tarihinde dönerken uçağın düşmesi sonucu hayatı kaybetti. İskender'in de şehit kabul edilmemesine tepki gösteren babası Hasan Girgör, çocuğunu seyahate değil, göreve gönderdiğini söyledi. "İkinci çocuğunu isterseniz askere göndermeyebilirsiniz." denildiğini belirten Girgör, "İskender'i hem şehit kabul etmiyorlar hem de Ömer'i istersek askere göndermeyebileceğimizi ifade ediyorlar. Bu tezat niye? Ben çocuğumu, bir an evvel vatan hizmetini yapması ve daha güvenli olduğu için uçakla gönderdim. Uçak düşmüşse bizim suçumuz ne?" dedi.
17
Ağustos 1999'daki
Gölcük depreminde hayatını kaybeden Denizci Er Tanış'ın babası Mehmet Kaya Tanış da oğlunu İzmir'e, kendi imkanlarıyla buldukları bir cankurtaranla getirdiğini kaydetti.
Depremde hayatını kaybeden subaylara her türlü haklarının verildiğini vurgulayan Tanış, şunları dile getirdi: "Tam teşekküllü çalışamaz raporu alırsak, malullük aylığı bağlayacaklarını söylediler. Belediyeye serbest kart için gittik, 'Ameliyat olun' dediler."
Oğlu Murat Özdal'ın, Sakarya'da
jandarma onbaşıyken alay
komutanının verdiği görevden dönerken uzman
çavuşun özel aracıyla kaza yaparak hayatını kaybettiğini anlatan Ali Rıza Özdal, kendisine bağlanan şehit aylığının
Genelkurmay Başkanlığı tarafından iptal ettirildiğini öne sürdü. Bu vatan için okuttuğu çocuğunun görevi başında şehit olduğunu dile getiren Özdal, "Milletvekillerine sesleniyorum. Vicdanları varsa, vicdanlarının seslerini dinliyorlarsa bizim için Şehit Yasası çıkarsınlar." çağrısında bulundu.
DAVUL ZURNAYLA GİTTİLER CENAZELERİ GELDİ
Davul zurnayla askerliğe gönderilen birçok gencin cenazelerinin geldiğini vurgulayan İzmir Şehit Aileleri İnsan Hakları ve
Yardımlaşma Derneği Başkanı
Yavuz Alphan, şehit kabul edilmeyen bu askerlerin neden şehitliğe defnedildiğini sordu.
Cenaze törenlerine İzmir'de Vali, Büyükşehir Belediye Başkanı, Ege Ordu Komutanı ve üst düzey komutanların katıldığına dikkat çeken Alphan, tepkisini şöyle dile getirdi: "Askeri törende
tabut Türk bayrağına sarılıp önüne de 'Şehit' yazıldı. Bu bayrağı asker sardı, önündeki yazıyı asker yazdı. Devlet töreni yapılarak Kadifekale Şehitliği'ne defnedildi. Vali, belediye başkanı, komutan ölse şehitliğe defnedilir mi? Edilmez. Bu vatan için canını feda edenler şehitliğe defnedilebilir. Bu kardeşlerimizin çocukları şehit değilse neden şehitliğe defnedildi? Bu ailelerin birçoğunun
emekli maaşı bile yok. Bu insanlara yazık değil mi? Bu çocuklar oraya
çiçek toplamaya gitmedi. Bunlar asker elbisesinin altında oldu. Şehit sayılmaları için terör kurşunu mu yemeleri gerek? İzmir'de bir asker hayatını kaybetse, sokağa mı atılacak? Ben çocuğumu askeriyeye teslim ettim, geri versinler. Askerin orman yangını söndürmede ne işi var, babası mı gönderdi?"