Ana
yasa Mahkemesi Başkanı
Haşim Kılıç, "
Yargı organlarına yapılan seçimleri, kimin seçtiği ya da kimin seçildiği gözetilerek bir yerleri ele geçirme planı olarak nitelemek,
demokrasi ahlakı ile bağdaşmadığı gibi yargı mensuplarına yapılan büyük bir saygısızlıktır." dedi.
Başkan Kılıç,
Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen Prof. Dr.
Erdal Tercan'ın ant içme töreninde, yargıyla ilgili tartışılan konularda önemli mesajlar verdi. Kılıç, 12
Eylül 2010 günü yapılan ve
halk oylaması sonucu kabul edilen Anayasa değişiklikleriyle yargıda gerçekleştirilen yapısal değişikliğin bir sonucu olarak yasal düzenlemelerin hızla yapıldığı bir sürecin yaşandığını söyledi.
Kılıç, yargıda yaşanan olağanüstü sorunların, anayasada ve yasalarda zorunlu ve kaçınılmaz değişikliklerin gerekçesini oluşturduğunu belirterek, "Anayasa değişiklikleriyle ilgili yapılan
tartışmalar, eleştiriler ve ortaya konan demokratik tepkiler artık geride kaldı. Yapılan değişiklikleri hayata geçirecek olan uyum yasalarıyla ilgili tartışma ve eleştirilerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Yapılan eleştirileri, ortaya konan demokratik tepkileri anlayışla ve sabırla karşılamak demokratik tavrın vazgeçilmez gereğidir. Hakaret ve şiddet içermeyen her türlü tepki modeli, Anayasa'nın tanıdığı hak ve özgürlüklerin güvencesi altındadır. Bu kapsamda yaşananlardan kaygılanmak değil, demokratik
sistemin sağlığına yapılan katkı nedeniyle güven duymalıyız. Muhalefetin, eleştirilerin, şok düşünce ve sarsıcı ifadelerin olmadığı bir sistemi, demokratik düzenle tanımlamak mümkün değildir. Demokratik sistem kendine güvenen, risk alan ve sonuçta sorunlara çözüm üreten bir siyasi rejimin adıdır." dedi.
"HAKKINI ALAMAYANLAR DEMOKRATİK REJİMLERİ TEHDİT EDER"
Kılıç, yargının, bir toplumu arındıran, hak ihlalini ortadan kaldıran, güçlü ve zorbalar karşısında güçsüzün ve mağdurun hak
arama kapısı olduğuna işaret etti.
Haşim Kılıç, şunları şöyledi:
"Bu kapıdan hakkını alamadan eli boş dönenler, bilinmelidir ki demokratik rejimlerin geleceğini tehdit eden en ciddi
tehlike grubunu oluşturur. Tıkanmış, hantal, işlemeyen, çağdışı bir yargı sistemi ile geleceğe umutla yürüme imkanı kalmamıştır. Bu sistem bu büyük
ülkeye yakışmıyor. Halkımız yasamadan, yürütmeden ve yargının kendisinden sorunlarının acil çözümünü bekliyor. Suçlu aramanın anlamsızlığı açıktır. Bu sorunlara çözüm üretmesi gereken herkes oluşan tablodan sorumludur."
"KİMSENİN YÜKSEK YARGININ DURUMUNU SAVUNACAK DURUMU YOK"
Yüksek yargı mensuplarının, özeleştirisini cesaretle yapma erdemini göstermelerini isteyen Kılıç, "Yıllardır yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı örtüsü altında
yüksek yargının içine düşürüldüğü durumu kimsenin savunacak mecali yoktur. Yargı organlarına yapılan seçimleri, kimin seçtiği ya da kimin seçildiği gözetilerek bir yerleri ele geçirme planı olarak nitelemek, demokrasi ahlakı ile bağdaşmadığı gibi yargı mensuplarına yapılan büyük bir saygısızlıktır. Dün olduğu gibi, bugün de her yargı mensubu namusuna emanet edilen görevini onurla sürdürmeye devam edecektir. "
Yüksek yargı organları mensuplarının, önerilen her çözümü "
kaos yaratır" nitelemesiyle peşinen reddetme alışkanlığından vazgeçmelerini isteyen Kılıç, şöyle devam etti: "Yargı gücünü vesayete dönüştürerek bunu yargı bağımsızlığıyla meşrulaştırmaya çalışmanın hukuk devletinde yeri olamaz. Yargının asli görevi, gücü elinde bulunduranları hukukun sınırları içine çekerek, onların makul ve ölçülü davranmalarını sağlamaktır.
Yargının sorunları için önerilen çözüm yollarının, konjonktürel dalgalanmalara, değişen ve seçilen kişilerin kimliğine bağlı olarak sürekli revize edilmesi endişeyle izlenmektedir. Bu tutarsızlıkları sürdürenler hangi düşünce ve öğreti adına yaparsa yapsın,
adalet ve vicdan olgusuna beslenen güven duygusunu ortadan kaldırmaktadır. Adına karar verilen milletimiz, karşı çıkılan çözüm önerilerinin yerine ne istendiğinin samimiyetle ortaya konulmasının ve bu utanç tablosunun ortadan kaldırılmasının beklentisi içindedir."
ZAMAN AŞIMI ELEŞTİRİSİ
Yargıda yaşanan gecikme ve
zaman aşımını da eleştiren Kılıç, çözüm önerilerinin, hak arama yollarını kolaylaştıran, alternatif sunan, imkan yaratan nitelikleriyle sunulması gerektiğini ifade etti. Zorlaştıran, biriktiren süreci uzatan ve sonuçta zamanaşımına sığınan yaklaşımların hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmayacağının açık olduğuna dikkat çeken Başkan Kılıç, "Yargı sistemi yeniden oluşturulurken, iktidarın ve muhalefetin siyasi umut kapısı olmasına imkan verilmeden, evrensel standartlara göre
yapılandırma amacı güdülmeli, siyasi düşüncelerdeki farklılıklar sonucu oluşan dostluk ve karşıtlık duyguları, yargısal sorunların çözümlerine yansıtılmadan, adil bir yargı düzeni için reformlar hayata geçirilmelidir." şeklinde konuştu.
Kılıç, dünyadaki gelişmeler dikkatle izlendiğinde, bireyleri bir araya getiren, siyasi veya ideolojik ortaklıklar yerine, 'din, dil ve ırk farkı gözetilmeksizin' hakları ihlal edilenlerin biraraya gelerek oluşturdukları
sivil insiyatiflerin önplana çıktığını söyledi. Kılıç, konuşmasına şöyle devam etti:
"Hak ihlalinin yarattığı bu ortak duygunun gücü, karşısında hiçbir engel başarılı olamıyor. Demokratik, laik bir hukuk devletinin kaderi, hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılmasına bağlı olarak şekilleniyor. Bu bağlamda yargı düzeni içinde hayata geçirilen "hak arama özgürlüğü" hayati bir önem taşımaktadır. Bu nedenle yargı öncesi, yargı aşaması ve yargı sonrası için önerilen çözüm yolları hukuksal sınırlar içinde tartışılmalıdır. Anayasa değişiklikleri sonucunda uygulamaya geçecek olan "
Ombudsmanlık" sisteminin fiil ve işlemler yargıya intikal etmeden önce, sorunların çözümünde olumlu etkileri olacaktır. Ancak, hak ihlallerinde yargı öncesi alternatif çözümlerin acilen çoğaltılması, yargının yükünü önemli ölçüde azaltacak niteliktedir."
Yargı süreci içinde en sorunlu aşamanın yüksek yargıda yapılan temyiz incelemesi olduğunu belirten Kılıç, bunun herkes tarafından bilindiğine dikkat çekti. Kılıç, şunları ifade etti:
"2010 yılında yirmi bine yaklaşan, 2014 yılında elli bini aşacağı tahmin edilen zamanaşımına uğramış
dosya sayısı; bir türlü hayata geçirilemeyen
bölge mahkemeleri; yaşanan adli tıp ve bilir kişi faciaları, uzun süren yargılama nedeniyle tutukluluk konusunda sınır getiriliyor görüntüsü altında 10 yılı "makul süre" diye kabul eden usul yasaları, yüksek yargıda (Başsavcılıkları dahil) temyiz incelemesi bekleyen milyonlarca
dava dosyası; adil yargılama konusunda Türk yargı sisteminin içinde bulunduğu durumu ortaya koyan, kara bir bilançodur. Bu tablo ile mahkeme kapısında hak arayan vatandaşların vicdanlarını sakinleştiremezsiniz. Anayasanın 90. maddesinde 2004 yılında yapılan bir değişiklikle temel haklar konusunda milletlerarası andlaşmalarla-ulusal yasa arasındaki farklı düzenlemelerde milletlerarası andlaşmaların esas alınacağına ilişkin kuralın imkanlarından halkımız yoksun bırakılmıştır. Hem yerel mahkemeler hem de temyiz makamları bu kuralı uygulamamak için ciddi bir direnç göstermişlerdir. Evrensel yargı standartlarının hayata geçirilmesinde büyük imkan sağlayacak bu madde adeta yok sayılmıştır. Bu nedenledir ki
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesin'de adil yargılama hakkının ihlali konusunda, Avrupa Konseyi'ne üye 47 ülke arasında
Türkiye birinci sırada yer almaktadır."