Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ''Bir kısmı
demokrasi pazarına
ürün getirmiyor, taş getiriyor. Taş atmak adına
siyaset yapıyor. Bu anlayışla nasıl olacak da uzlaşma olacak? Bu anlayışla nasıl olacak da birlikte ana
yasa yapacağız?'' dedi.
Çiçek, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan,
AK Parti Genel Başkan Yardımcıları
Haluk İpek,
Salih Kapusuz ve
Reha Denemeç ile AK Parti
Ankara milletvekili adayı Yalçın Akdoğan, AK Parti Ankara Seçim Koordinasyon Merkezi'nde,
seçim çalışmalarını değerlendirdikten sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cemil Çiçek, bu seçimde iki kavram kullanıldığını, bunlardan ilkinin ''demokratik'' kavramı olduğunu ve en çok da BDP'nin kullandığını belirterek, ''Hiçbir yerde demokratik plastik patlayıcıya rastlamadım, hiçbir yerde demokratik C-4'e de rastlamadım. Bir taraftan biz demokrasi istiyoruz, barış istiyoruz,
özgürlük istiyoruz diyor, bunları götürüyor C-4 patlayıcıya bağlıyor. Yani ne kadar yasa dışı,
terör örgütünün yaptığı eylemler varsa, bunların başına bir demokratik lafını getirerek her şeyi düzelttiğini zannediyor. Onun için istismar edilen kavramların başında demokratik lafı geliyor, bunu BDP çok kullanıyor. Bir
toplumda insanların, kendi kesimlerinin talepleri olabilir. Bunun demokratik kanallardan gündeme getirilmesi lazım'' diye konuştu.
Cumhuriyet Halk Partisinin de ''yeni
CHP'' kavramını kullandığını ifade eden Çiçek, ''Yeni CHP diyor, en çok istismar edilen konu bu. Yani eskisinin üzerine çalı çekiyor. İşine gelirse 'Biz Cumhuriyeti kuran partiyiz',
karnenin zayıf kısımları olursa da 'Biz yeni CHP'yiz' demeye getiriyor. Ama bu CHP, eski CHP'dir, yeni CHP değil. Söylemleriyle aynıdır, olaylara yaklaşımıyla aynı, üslubuyla, hatta bazen cümleleri bile aynen kullanıyor, sadece kullanan kişi değişik. Onun için bu seçim döneminde en çok istismar edilen ve vatandaşa sempatik görünme adına, yanlışları örtbas etmek üzere kullanılan iki kelime, birisi demokratik öbürü de yeni. Ama vatandaşımız, bu CHP'nin eskisinden farklı olmadığını biliyor'' dedi.
Çiçek, seçim dönemlerinin
siyasi partilerin karne dönemleri olduğunu, bütün partilerin kendi geçmişleriyle vatandaşın huzuruna çıkacaklarını belirterek, ''Yeni lafı eskiyi örtmeye yetmiyor'' diye konuştu.
-THE ECONOMİST'İN MANŞETİ-
Cemil Çiçek, ''The Economist'in manşetiyle ilgili soru'' üzerine, ''Biz
halkımızı memnun etmek, halkımızın hoşnutluğunu kazanmak ve onun kararına itibar etmek üzere bir siyaset yapıyoruz. Ne Economist'i ne onu yazanları ne onu yazdıranları ne de onun arkasındakileri memnun etmek üzere siyaset yapmıyoruz. Dolayısıyla biz gücümüzü halktan aldık, bundan sonraki desteğimiz de halkın kendisi olacaktır. O manşetlere bakarak bizim milletimiz karar vermez. O yazının arkasında ne var ne yok ona bakmak lazım'' dedi.
Türkiye'nin uyguladığı
politikaların birilerini rahatsız ediyor olabileceğini ifade eden Çiçek, ''Bizim yerimize, halkımızın yerine başkalarının endişelenmelerine gerek yok. Onların endişelerinin kaynağı başka şeylerdir. Biz bazılarının ayağına basıyoruz uyguladığımız politikalarla'' diye konuştu.
Ali Babacan da aynı soruya şu yanıtı verdi:
''Bu yayın organı, tarafsız bir yayın organı olmaktan ziyade her bir haberi, her bir makalesi mutlaka bir görüş, bir duruş ve bir taraf içerecek şekilde yazılı. Pek çok konuda taraf olmayı
tercih ederler. Ancak bu gelişmelerle ilgili benim dikkatimi çeken bir nokta, bizim muhalefet partilerimiz ki başta CHP olmak üzere böylesine bir yorumun, tarafın arkasına sığınacak ya da bunu dillendirecek, bak işte 'onlar bizi
destekliyor' gibi bir söylemi miting meydanlarında dillendirmeleri. Bu enteresan.
Cumhuriyet Halk Partisi derken yani adında halk kelimesi geçerken, dışardaki bir desteği, tutup içerde, mitingde bir
propaganda malzemesi haline getirmeleri enteresan, dış destek arayışı olması enteresan. Yine dış politikada da
İsrail'e göz kırpan, 'Siz merak etmeyin
iktidar olursak İsrail ile ilişkilerimizi düzeltiriz' gibi söylemler, bütün bunları enteresan olarak görüyorum. Çünkü halka hitap eden, halktan güç alan bir politika yerine, dışarıdaki yorumlardan ya da başka devletlerden bir destek, güç arayışı, en azından adında halk ibaresi olan bir siyasi partiye yakışmıyor diye düşünüyorum.''
-''DAVUL BİZDE ÇOMAK BAŞKASINDA OLMAZ''-
Cemil Çiçek, bir soru üzerine, 8.5 yıllık sürede çok kolay iktidar olmadıklarını, birçok konuda nasıl engellendiklerini çok açık olarak görmenin mümkün olduğunu söyledi.
Türkiye'de anayasaya uymanın bile bazen tek başına yetmediğini anlatan Çiçek, şöyle devam etti:
''Demokratik bir ülkede böyle bir şey olabilir mi? Bir iktidar, iş yaparken, işlem yaparken, yasa çıkarırken, karar alırken dikkat edeceği husus, yürürlükteki yasalardır, anayasadır. Ama öyle bir süreçten geçtik ve yaşadık ki anayasaya uygun işlem yapmanız bile, hareket etmiş olmanız bile bu ülkede bazen anayasa dışı müdahalelere, çağ dışı müdahalelere sahne oldu.''
27
Nisan sürecini hatırlatan Çiçek, ''Bu anlayışların 12 Haziran'la birlikte geride kalması lazım. Sizin anayasaya uymanız yetmez, yasaya uymanız yetmez, bize de uyacaksınız tarzındaki anlayışın günümüz Türkiye'sinde ve dünyada itibar görmesi, kabul görmesi mümkün değil'' dedi.
Kendilerinin milletin iradesine sahip çıktıklarını ve bundan sonra da çıkmaya devam edeceklerini ifade eden Çiçek, ''Davul bizde çomak başkasında demokrasi olmaz. Halk kimi istiyorsa getirir kimi istiyorsa götürür'' diye konuştu.
-''MİLLET MAĞDURA DEĞİL DELİKANLIYA OY VERİYOR''-
Ankara milletvekili adayı Yalçın Akdoğan da bir soru üzerine, ortamı terörize etmeye çalışan, doğrudan şiddet uygulayan bir
takım marjinal gruplar olduğunu belirterek, ''(BDP siyaset ile şiddeti birlikte götürüyor, terörden ve şiddetten medet umuyor) dedik. Bugün maalesef bir takım sol marjinal örgütlerin CHP'nin ekmeğine yağ sürecek şekilde sürecin içine girdiğini görüyoruz ve siyaset ile şiddet sarmalına teslim olmaya başladıklarını görüyoruz. Daha önce BDP ekseninde dönen bu şiddet sarmalı, CHP'yi de içine alacak şekilde genişlemiş durumda'' diye konuştu.
Son dönemlerde AK Parti'yi güçten düşürmeye dönük ''
sivil dikta,
vesayet rejimi'' gibi şeylerin pompalanmaya başladığını anlatan Akdoğan, ''Bunlar sadece Türkiye'ye değil dışarıya da pompalandı ve dışarıdakiler üzerinden hükümetin
baskı altına alınmaya çalışıldığını gördük'' dedi.
Milletin ''mağdura'' değil ''delikanlıya'' oy verdiğini de belirten Akdoğan, ''Haksızlığa uğradığınız zaman dik duruyorsanız, gereğini yerine getiriyorsanız o zaman millet size oy veriyor'' şeklinde konuştu.
-YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI-
Cemil Çiçek, yeni anayasa ile ilgili sorular üzerine, şunları kaydetti:
''Biz yapmak istiyoruz, bu bizim taahhüdümüz. Aslında siyaset kurumunun taahhüdü. Bu konu hem seçim beyannamemizde var hem de Başbakanımız her mitingin sonunda, bu seçimlerle ilgili mesajları verirken 'İleri demokrasi, yeni anayasa için sizden oy istiyorum' dedi. Bu anayasayı birlikte yapacağız. Geçmişte anayasa yapma çalışmaları söz konusu olduğunda bu işe girmek istemeyenlerin, nasıl kaytarıp, neleri bahane yaparak, arkaya dolamaya çalıştığını gördük. Yeni bir anayasa siyaset kurumunun, bu millete borcudur. Böyle bir anayasayı milletine armağan edemeyen bir siyaset, gerçekten ağır aksak bir siyasettir. Biz bunu çok açık ortaya koyduk. CHP de dedi ki 'Ben de anayasaya varım.' Bazı siyasi partilerimiz bu konuda görüş bildirmedi.''
Bu konuda kimin samimi olup olmadığını kamuoyunun şimdiden mercek altına alması gerektiğini dile getiren Çiçek, şöyle devam etti:
''Bazı partiler, bu konuda taahhütte bulunmak yerine benden kendisini tanımlamaya çalışıyor. Siyasetin en üzücü yanı burasıdır. Biz o 26 maddelik değişiklik gündeme geldiğinde, partilere, sivil toplum kuruluşlarına gittik.
Emin olun birçok kuruluşun size vereceği raporu var, metni var. Hiçbir hazırlığı olmayan ve zihni tembellik içerisinde olan bir tek kesimi gördük o da siyasi partiler, meclistekiler. Yani ne CHP ne de MHP, ne iki satır metin koydu orta yere ne de bu işlere destek verdi. Onun için herkesin bu ikiliye dikkat etmesi lazım.
MHP, kendi tavrını ortaya koyacağına 'Şurayı nasıl düzenleyecek, burayı nasıl düzenleyecek.' Ya sen kendi işine bak, ben kendi işime bakayım. Sen MHP olarak benim anayasa taslağım budur de, ben de koyayım, başkaları da koysun, vatandaş görsün. Bir kısmı demokrasi pazarına ürün getirmiyor, taş getiriyor. Taş atmak adına siyaset yapıyor. Bu anlayışla nasıl olacak da uzlaşma olacak. Bu anlayışla nasıl olacak da birlikte anayasa yapacağız. Tek başımıza yapmaya çalışıyoruz,
kıyamet kopuyor, olmaz. Hadi birlikte yapalım, biz 'Kapağını açmayız, çay içer, gelir giderler.' Şimdi bunları anayasa hükmü haline ben nasıl getireceğim. Kapağını açmayız lafını bir anayasa hükmü haline ben nasıl getiririm. Çaylarını içerler, geldikleri gibi giderleri nasıl bir anayasa hükmü haline getireceğim.''
Çiçek, kendilerinin yeni anayasa için hazırlıklarını yaptıklarını, şu anda da çalıştıklarının söyledi.
-''İŞ ADAMININ CHP'YE DESTEĞİ''-
Ali Babacan, ''Ünlü bir iş adamının CHP'ye oy vereceğini açıklamasının, Başbakan Erdoğan tarafından risk almak olarak değerlendirildiği'' şeklindeki soruyu ''
İş adamları, bir siyasi duruş ortaya koyup da şimşekleri üzerine çekecek bir çizgi, iş adamlarının genelde tasvip etmediği ya da izlemediği bir çizgidir diye bir genelleme, tanımlama yaptı Başbakanımız. Çoğu iş adamı için de bu zaten geçerlidir. Ama iş idamlarımızın da kendi tercihidir, çok kuvvetli bir siyasi pozisyonu varsa, bunu da ilan etmek istiyorsa hatta ileride siyasetle ilgili hesapları varsa bu da tabii, herkesin kendi seçimi'' diye yanıtladı.
Bunun ''tehdit olduğu yönündeki eleştirilerin'' hatırlatılması üzerine ise Babacan, ''Sayın Başbakanımızın böyle bir tehdit, bir kişiyi
hedef alarak böyle bir şey söylemesi mümkün değil. Ama sadece Türkiye'de değil dünyada belli başlı firmaların, belli başlı şirketlerin bunu yapmadığıyla ilgili bir tespittir ve bir genel gözlemdir'' dedi.
-ANKARA'DAKİ BAZI KURUMLARIN İSTANBUL'A TAŞINMASI-
Babacan, ''Ankara'daki bazı kurumların İstanbul'a taşınması'' konusundaki soru üzerine, konuyla ilgili bilgi vererek, ''İstanbul'u biz dünyanın 10 büyük
finans merkezlerinden birisi haline getirmek istiyorsak, bu Türkiye'yi aynı zamanda finansta bir dünya gücü haline getirecekse, bu aynı zamanda Ankara'yı çok daha güçlü bir başkent haline getirecekse bunlardan çekinmemek lazım. İstanbul'un dünyaca kabul edilmiş bir finans merkezi olması, Ankara'nın siyasi gücünü de etkinliğini de dünyanın her tarafında artıracaktır'' diye konuştu.
Cemil Çiçek de ''Bu konuyu genelde CHP'liler gündeme getiriyor. İş Bankası yönetiminde Cumhuriyet Halk Partisi var. Niye
İş Bankası İstanbul'a geliyor, daha bu kararlardan evvel, eğer böyleyse bunun bir hesabının verilmesi lazım. Ancak belirleyici olan
ekonomik kuraldır,
nehir neredeyse
baraj oraya yapılır. Bu kadar basit'' dedi.
''İstanbul'un başkent yapılacağı'' iddiasıyla ilgili de Çiçek, ''Ankara'nın başkent olduğu, bir anayasa hükmüdür. İlk üç maddede yazılan bu milletin ortak paydasıdır ve değiştirilemeyeceği bir anayasa hükmüdür. Bütün bunlar ortadayken söylenen lafların hepsi, seçim öncesi kafa karıştırmak, ön yargı.
Proje yoksa, fikir yoksa, siyaset yapanlar bu manada zihni tembellik içerisindeyse kalitesiz yol ve yöntemlere itibar eder. Bunların hiçbirisi doğru değil'' dedi.
(ESA-ERD)04.06.2011 14:15:42