Sibel Ertürk Kurtoğlu -
İstanbul Valiliğinde 14 yıldır
Basın Müdürü olarak görev yapan Nazır
Şentürk, ''Hayatta olan başbakanlarla söyleşi yaparak, 'Cumhuriyetin Başbakanları' kitabını hazırlamayı düşünüyorum. Yaşam öykülerini biriktirdim, ama birebir
röportajları da koymak istiyorum'' dedi.
Yazar Şentürk,
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından
Sultanahmet Parkı'nda düzenlenen 4. Babıali Günleri kapsamında
imza gününde okurlarıyla buluştu.
Aralarında ''Babıali Vakanüvisleri'', ''Babıali Sadrazamları'' ve ''İstanbul Valileri'' ile hikaye kitapları ''Kırmızı Karıncanın Anıları'' ve ''Kel Kedi''nin de bulunduğu kitaplarını imzalayan Şentürk, okurlarıyla da keyifli sohbetler yaptı.
İmza gününde AA muhabirinin sorularını
yanıtlayan Şentürk, 1948 yılında Ardahan'da doğduğunu, 1969'da
Kırşehir Lisesinden
mezun olduğunu, üniversiteyi
Ankara'da okuduğunu belirterek, lisedeyken
duvar gazetesi çıkarmaya başladığını, öyküler yazdığını, ancak bir yerlerde yayınlatamadığını söyledi.
Üniversitede okurken yüksek, miktarda
harç istenildiğini ifade eden Şentürk ''O zaman babamın
ekonomik durumu çok zayıf olduğu için harcı ödeyemedim ve 'kaydınızı sileceğiz' diye tehdit etmeye başladılar. Hasan Pulur'a durumu dramatize eden bir yazı yazdım. Pulur da yazımı yayımladı.
Ulusal basında adım ilk kez 1970 yılında Hasan Pulur'un köşesinde duyuldu.
Okul bitince bu kez de 'Harç paran birikti, diploma veremeyiz' dediler. Pulur, bu olay üzerine gönderdiğim 'Ah benim ekmek teknem diplomam' başlıklı taşlamaya da yer verince diplomama kavuştum'' diye konuştu.
Yedek subaylıktan memuriyete girdiğini, ekonomik nedenlerden ötürü memuriyetten ayrılarak Ankara Maltepe'de
bakkal işletmeye başladığını anlatan Şentürk, ''Bu sırada Eminönü'nden bir satıcı geldi. Bana paket içinde dibek kahvesi sattı. Kahveyi Hıfzıssıhha'ya gönderdim, sahte raporu geldi. Bu sefer 'Nefis Dibek Kahvesi neymiş' diye Hasan Pulur'a bir taşlama daha gönderdim. Ulusal basındaki adımın duyulması için hep Hasan Pulur pencere oldu'' dedi.
Nazır Şentürk, 1984'te
Anadolu Basınını Özendirme Yarışması'nda, ''Boyayan Eller, Büyüyen Eller'' röportajıyla Türkiye ikinciliği, ''Pazarcı Analar'' röportajıyla mansiyon ödülü aldığını belirterek, televizyon programları da yaptığını, medyanın hep içinde olduğunu söyledi.
-BAKKAL DÜKKANINDAN BASIN MÜDÜRLÜĞÜNE-
Bakkal dükkanında iflas edince memuriyete dönerek, Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumunda göreve başladığını anlatan Şentürk, 1979 yılında İstanbul'a gelerek,
Çatalca Tarım Kredi Kooperatifinde çalışmaya başladığını anlattı. Şentürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Aziz Nesin ile Çatalca'daki Vakfına geldiğinde karşılaştım. Kendisine biraz iltifat ettim. Aziz Nesin bana, 'Kamuda beni böyle karşılayan adamlardan kuşkulanırım' dedi. 'Neden' diye sordum. Nesin 'Ben sakıncalı bir yazarım' dedi. Ben de 'Burası kamuya açık bir yer. Siz de
halk adamısınız' dedim. O zaman sordum, 'Üstadım öykü yarışmalarına yazıp yazıp gönderiyorum, hiç yanıt gelmiyor. Kazandın ya da kaybettin diye' dedim. Bana, 'Eğer siz öykü yazmaya, yarışmalarda derece alayım diye başladıysanız, hemen vazgeçin. Yazmayı bir tutku olarak sürdürecekseniz, o zaman o sizi bırakmaz siz de onu bırakmayın' dedi. Ondan sonra, hep yazmayı sürdürdüm. Yazdım bir köşeye koydum.''
Nazır Şentürk, kooperatifte 2 yıl çalıştıktan sonra, Kırşehir
Sanayi ve
Ticaret Müdürlüğüne geçtiğini, orada da bir yıl çalıştığını belirterek, valilik görevlerine geçişini şöyle anlattı:
''Devletle beni hep kitaplar buluşturdu. Kırşehir'de bir kitapçıda Kırşehir Valisi Aydın Özakın'ın bir kitabını buldum ve okudum. Valiye kitabı imzalatmaya götürdüm ve Vali Özakın çok mutlu oldu. Bir süre sonra İdare Kurulu Şefliğine müracaat ettim ve Vali, başvuranlar arasından beni
tercih etti. Valilik'te 17 yıl çalıştım.''
Şentürk, 1997 yılında İstanbul Valiliğine gelmek için müracaat ettiğini, o dönem Valilik'te basın merkezi olmadığını belirterek, ''Kırık dökük bir
fotoğraf makinesi vardı. Şimdi ise mükemmel bir basın merkezi oldu. O gün bugün 14 yıldır Kutlu
Aktaş,
Erol Çakır,
Muammer Güler ve son olarak Hüseyin
Avni Mutlu ile çalıştım. Kırşehir'de de 7 valiyle çalışmıştım. Toplam 11 vali ile çalıştım. 'İstanbul Valilileri' kitabımda, hayatta olan valilerin 9'u ile röportaj yaptım'' dedi.
Nazır Şentürk, 1997 yılında TGC'nin yayın organı ''Bizim Gazete''de insan öyküleri yazmaya başladığını ve 2 yıl sonra da yazdıklarını bir kitapta topladığını anlattı.
Çocuk öyküsü ''Kırmızı Karıncanın Anıları'' ile 2005 yılında
UNICEF Emek Ödülü'nü aldığını ve verilen 10 bin lira ödülü ''Haydi Kızlar Okula Kampanyası''na aktardığını kaydeden Şentürk, ''Çelik Gülersoy, yaptığım röportaj sırasında 'Kısa öykü yazmak zordur, bir de araştırmaya dön. Babıali serisini hazırla' dedi ve 'Babıali'nin Sadrazamları' kitabını Çelik Gülersoy'un yönlendirmesiyle hazırladım. Sonra 'Babıali Vakanüvisleri' adlı kitabı çıkardım'' diye konuştu.
-PROJELER-
Nazır Şentürk, şimdilerde ise ''Cumhuriyetin Başbakanları'' adlı kitabı hazırlamaya başladığını ifade ederek, şöyle konuştu:
''Süleyman
Demirel'e 82 soru gönderdim, ama hala yanıtını göndermedi. Demirel ile 2008 yılında gittim, görüştüm. Fakat bana randevu veremedi. Hayatta olan başbakanlarla söyleşi yaparak 'Cumhuriyetin Başbakanları' kitabını hazırlamayı düşünüyorum. Demirel ile görüşmemde, 'Git benim hakkımdaki eserleri oku, sana
tam gün randevu vereceğim' dedi. Ben de 2008 yılından bu yana Cumhuriyet'in başbakanlarıyla ilgili 53 kitap okudum, yaklaşık 10 bin sayfayı buldu. Yaşam öykülerini biriktirdim, ama birebir röportajları da koymak istiyorum. Zamanımı alıyor.
Araştırmalar yoğun bir
emek istiyor. Hedefim şimdi 'Cumhuriyetin Başbakanları' adlı seriyi çıkarmak.
Bunun dışında Babıali'de görev yapan 48 reis-ül-küttabı (divan katiplerinin başı - dışişleri bakanı) kitaplaştırmak istiyorum. Osmanlının ilk dışişleri bakanları Babıali'de görev yapmışlar. 48 reis-ül-küttabın 28'inin mezarı İstanbul'da. Onların fotoğraflarını çekip, onları da kitaba koyacağım. Onların da bilgileri tamam.''
-''AŞK-I MEMNU'NUN KİTABINI DA YAPMIŞLAR''-
Nazır Şentürk, ''Gençlere bir tavsiyeniz var mı'' sorusu üzerine şunları söyledi:
''Geçenlerde,
İstiklal Caddesi'ndeki bir kitabevine üniversiteli
genç kızlar geldi, kitaplara bakıyorlar... Birisi 'Aaa Aşk-ı Memnu'nun kitabını da yapmışlar' dedi. Ne düşünürsünüz? İnanın içim acıdı. İnsanlar, içinde bulundukları durumun insanlarıdır. Gençleri suçlamıyorum. Sorun, eğitim sisteminden mi bilmiyorum? Dilerim gençler, İstanbul'u merek eder okurlar. Türkiye'deki tarihi eserlerin yüzde 75'i İstanbul'da, ama tarihi eserlerin nerede, nasıl ve ne durumda olduğunu bilen yok. Çünkü araştıran az, okuyan az. Okumamanın bir başka nedeni de kitapların fiyatları. Bir yazar olarak, yüzde 35
vergi ödüyorum. Çocuk edebiyatında, o kadar içi boş eser var ki inanılmaz derecede. Bu çok tehlikeli. Bir virüs gibi taklitlerle, çocuğa hiçbir şey vermeyen, bir yığın
renk cümbüşüyle çocukların düşünme yetisini yok ediyoruz.''
(SBE-DÜR-EAY)17.09.2011 14:48:07