BURSA (A.A) - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Balkanlarla bu
kadar derin tarihi, kültürel ve insani bağlara sahip olan Türkiyenin bu
coğrafyaya ilgi duyması kadar normal bir şey olmadığını, Türkiyenin Balkanlarda
yaşayan ulusların refah ve esenliğinden başka hiçbir önceliğinin bulunmadığını
belirterek, Saraybosnanın, Tiranın, Zagrebin, Sofyanın, Priştinanın,
Üsküpün, Bükreşin, Belgradın, Atina ve Ankaranın başarıları ve geleceği
ortaktır. Türkiye, Balkanları barışın, refahın ve güvenin merkezi olarak görmek
istiyor dedi.
Arınç, Rumelili Yönetici İşadamı ve Sanayicileri Derneği (RUMELİSİAD)
tarafından çeşitli kurum ve kuruluşların desteğiyle Atatürk Kongre ve Kültür
Merkezinde düzenlenen RUMELİSİAD Uluslararası Balkan Ekonomi Zirvesinin
açılışında yaptığı konuşmada, yüzyıllar süren göçlerden sonra Türk toplumu ile
Balkanlardaki Müslüman topluluklar arasında sarsılmaz bağların tesis edildiğini
söyledi.
Gerek tarihi gerek insani sebeplerle Balkanların Türkiyede duygusal açıdan
çok yüklü bir coğrafyayı temsil ettiğini dile getiren Arınç, Bazı
istatistiklere göre Türkiyede 20 milyona yakın Balkan kökenli vatandaşımız
bulunmaktadır. Bunlardan önemli bir kısmı da Bursa ve civarında yaşıyor. Öte
yandan 2 milyon kadar Türk de Balkanlar da yaşamaktadır. Bu etkileşimin nasıl bir
fırsata dönüşeceği Balkan ülkelerinde yaşayan sizlerin ve bizlerin elindedir
diye konuştu.
Arınç, Türkiyenin Balkanlara yönelik politikasının başka bir boyutunu da
zirvenin ana teması olan ekonomik ilişkilerin oluşturduğunu belirterek,
Balkanlarla olan ticari ve ekonomik ilişkilerimizin geliştirilmesinin, Türkiye
için sadece tarihten kaynaklanan bir eğilim veya sadece bu ülkelerde ortaya çıkan
yeni pazarlardan yararlanmayı hedefleyen bir yaklaşım olmadığını, aynı zamanda
geleceğe yön veren politikaların da temel taşlarından birisi olduğunu ifade etti.
-Türkiyenin dış ticaretinde Balkanların payı-
Balkan ülkelerinin, toplam nüfusunun yaklaşık 70 milyon olduğunu, gayri safi
yurt içi hasılalarının toplamının ise 2011 yılında 762 milyar doları bulduğunu
anlatan Arınç, şunları kaydetti:
Bu ülkelerin dış ticaretlerine baktığımızda ise 2011 yılında ihracatları
toplamı 184 küsur milyar dolar, ithalatları toplamı ise 265 küsur milyar
dolardır. Dolayısıyla 2011 yılında bölge ülkelerinin toplam ihracat hacmi, 450
milyar dolara yakındır. Görüldüğü üzere, günümüzde Balkan ülkeleri, Avrupanın
ortasında fırsatlarla dolu, büyük bir potansiyel barındıran pazarlar olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu gerçeğe rağmen, balkan ülkeleriyle ticaret hacmimiz,
her geçen gün geçmişe göre daha da gelişmekle birlikte, Türkiyenin dış
ticaretinde Balkanların payı hala düşük düzeyde seyretmektedir. 2002 yılında 3,5
milyar dolar olan Türkiyenin bölge ülkeleriyle ticaret hacmi, 2011 yılında 18,5
milyar dolara ulaşmıştır. 2002 yılında bölge ülkelerine 2 milyar dolara yakın
olan ihracatımız, 2011 yılına gelindiğinde yaklaşık 4,5 katlık bir artış
sergileyerek 8,5 milyar dolara ulaşmıştır. Aynı şekilde Balkan ülkelerinden bizim
ithalatımız, 1,5 milyar dolar seviyesindeyken, bu rakam 2011 yılında yaklaşık 7
katlık bir artışla 10 milyar doları bulmuştur. Bu veriler ışığında 2002 yılında
Balkanların dış ticaretimizdeki payı 3,6 iken 2011 yılında bu oran yüzde 5e
yükselmiştir.
Arınç, Türk iş adamlarının ve taahhüt sektörünün de Balkanlara ilgisinin her
geçen gün arttığını belirterek, Türkiyenin üçüncü ülkeler üzerinden gelen
sermaye ve ortak yatırımlar da dahil olmak üzere, bugün Balkanlardaki
yatırımlarının miktarının 10 milyar doları aştığını bildirdi.
Balkanlarda faaliyet gösteren Türk iş adamlarının sayısının 10 bine
ulaştığını, yine Balkan ülkeleri menşeli olup, Türkiyede faaliyette bulunan
yabancı sermayeli firma sayısının ise bin 400ü aştığını kaydeden Arınç,
Türkiyenin geçen dönem zarfında, Balkan ülkelerinin birçoğuyla vize muafiyetini
gerçekleştirdiğini ve serbest ticaret anlaşmaları imzaladığını anlattı.
-Balkanlardaki uluslararası mevcudiyet-
Arınç, bugün açılışını yaptıkları ekonomi zirvesinin mevcut ekonomik ve
ticari ilişkileri, daha da geliştirmesini umduğunu ifade ederek, konuşmasını
şöyle sürdürdü:
Türkiyenin Balkan politikasının özünü sahiplenme ve kapsayıcılık ilkeleri
şekillendiriyor. Ülkemiz tıpkı başka coğrafyalarda olduğu gibi Balkanların
sorunlarını en iyi bu coğrafyada yaşayan ülkelerin ve halkların anlayabileceği
inancındadır. Bu itibarla bölgenin sorunlarına en iyi bölgeden kaynaklanan
girişimlerle cevap verilebileceğine inanıyoruz. Bölgede hiçbir ülke azınlık veya
etnik grubun dışlanmaması gerektiğini düşünüyor ve politikaların sonuç alıcı
olabilmesi bakımından insan odaklı olması gerektiğini savunuyoruz. Bu bağlamda
Türkiye, bölgenin ortak iradesini ve özgür sesini yansıtan tek Balkan İşbirliği
Forumu olması hasebiyle ayrı bir önem taşıyan Güneydoğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği
Sürecine ön ayak olmuş ve sahiplenmiştir. Sürecin, günümüz şartlarına uygun bir
şekilde güçlendirilmesi amacıyla üye ülkeler arasında bir tartışmanın
başlatılmasına öncülük etmiştir. Ayrıca sürecin operasyonel kolu olan Bölgesel
İşbirliği Konseyinin çalışmalarına katkıda bulunmaya devam ediyoruz. Türkiye,
Balkanlardaki uluslararası mevcudiyetin, özellikle Kosova ve Bosna Hersekte hem
bu ülkelerin devlet yapılanmasının güçlendirilmesi hem de bölgesel istikrar
açısından önemli ve gerekli olduğuna inanmakta, bu anlayışla Balkanlardaki tüm
uluslararası mevcudiyet ve girişimlere de katılmaktadır. Bosna-Hersek' class='textetiket' title='Bosna Hersek haberleri'>Bosna Hersekte ve
Kosovada uluslararası mekanizmalara etkin desteğin bir yansıması olarak, Türkiye
uluslararası askeri ve sivil mevcudiyetlere, asker ve emniyet personeliyle
katkıda bulunmaktadır.
-Barış kuşağı oluşturma çabası-
İyi komşuluk ilişkileri ve bölgesel işbirliğine yaptıkları katkıların, en
somut örneğini, Türkiyenin katkılarıyla gerçekleştirilen Türkiye, Hırvatistan,
Bosna Hersek ve Türkiye, Sırbistan, Bosna Hersek üçlü danışma
mekanizmalarının oluşturduğunu vurgulayan Arınç, bölgede kısa sürede kayda değer
güven artırıcı önlem olarak kabul gören bu işbirliği mekanizmalarıyla bir yandan
Bosna Hersekte barış, istikrar ve refahın pekiştirilmesine çalışıldığını, diğer
yandan tüm Balkanların daha istikrarlı hale gelmesinin amaçlandığını ifade etti.
Arınç, hükümetin bölgeyle mevcut derin tarihi, kültürel ve insani bağların
doğal bir yansıması olarak son dönemde başta Türk İşbirliği Kalkınma Ajansı
(TİKA) olmak üzere, Yurt dışında Yaşayan Türkler Başkanlığı, Yunus Emre Kültür
Merkezleri aracılığıyla özellikle kültürel eğitim ve sosyal işbirliği alanındaki
faaliyetlerini artırdığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bugün TİKAnın Arnavutluk, Bosna Hersek, Karadağ, Kosova, Makedonya,
Sırbistanda program ofisleri bulunmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşları,
üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör arasında işbirliği
mekanizması görevini yürüten tüm bu aktörleri, ortak paydalarda buluşturan ve
Türkiyenin kalkınma yardımlarını kayıt altına alan TİKAnın balkan ülkelerine
yönelik olarak yaptığı çalışmaların temelinde bir barış kuşağı oluşturma çabası
yatmaktadır. Bu vesileyle çarpıcı bir veriyi de paylaşmak istiyorum. 2002 yılında
ülkemizin yurt dışı kalkınma yardımları sadece 85 milyon dolar iken,
hükümetimizin kararlı ve azimli adımları neticesinde bu rakam 2011de 1 milyar
273 milyon dolara ulaşmıştır. Hükümetimizin yurt dışında yaşayan insanlarımıza
verdiği önemin bir göstergesi olarak da nisan 2010da kurduğumuz, Başbakanlık
Yurt dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı özellikle sunduğu eğitim
burslarıyla ve bu kapsamda Balkanlardan ülkemize gelen binlerce gence tanıdığı
imkanlarla Balkanlardaki barış ve kardeşlik ortamına da bir katkı sağlamaktadır.
Yine hükümetimiz döneminde 2007 yılında kurulan Yunus Emre Vakfı ve Yunus Emre
Enstitüsüne bağlı olarak bugüne kadar açılan 25 kültür merkezimizden 10u
Balkanlarda yer almaktadır. Bu bizim ülkemizin ve milletimizin Balkanlara yönelik
ilgisinin farklı bir tezahürüdür.
-Balkanlarda yaşayan ulusların refah ve esenliği-
Başbakan Yardımcısı Arınç, ekonomi zirvesinin hem bölgedeki dostluk,
kardeşlik ve istikrar ortamına katkıda bulunmasını hem de ekonomik ve ticari
işbirliğinin geliştirilmesine ivme kazandırılmasını temenni ettiğini
vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
Balkanlarla bu kadar derin tarihi, kültürel ve insani bağlara sahip olan
Türkiyenin bu coğrafyaya ilgi duyması kadar normal bir şey olamaz. Türkiyenin
Balkanlarda yaşayan ulusların refah ve esenliğinden başka hiçbir önceliği yoktur.
Saraybosnanın, Tiranın, Zagrebin, Sofyanın, Priştinanın, Üsküpün,
Bükreşin, Belgradın, Atina ve Ankaranın başarıları ve geleceği ortaktır.
Türkiye Balkanları barışın, refahın ve güvenin merkezi olarak görmek istiyor.
Türkiye acıları ve trajedileri geride bırakmış, geleceğe birlik ve istikrarla
bakan, huzurlu bir Balkanları arzulamaktadır. Türkiye ekonomik açıdan kalkınarak,
halklarının daha müreffeh bir yaşam sürdüğü Balkanları özlüyor.
(Bitti)
Muhabir: Haluk Yüksel
Yayıncı: Doğan Sarıtaş