DİYARBAKIR (A.A) - Sema Kaplan - Dicle Üniversitesi (DÜ) Hukuk
Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın Diyarbakırı ziyaretinde müjdesini verdiğini anadilde savunma hakkına
ilişkin düzenleme ile ilgili, Yasanın ilgili hükmünün aleyhte yorumlanması
nedeniyle böyle bir tıkanıklık yaşandı, siyasi bir restleşmeye dönüştü. Yargı
hükümeti de zor duruma düşürdü, ortamı gerdi dedi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçekin, Yeni Anayasa yapımında yöntem konusunda
görüşlerini aldığı 24 akademisyenden olan Prof. Dr. Erdem, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, bugüne kadar mahkemelerde anadilde savunma yapılabildiğini, herhangi
bir problemin de yaşanmadığını hatırlatarak, bunun KCK davaları vesilesi ile
yargı ile KCK tutuklularının bir anlamda restleşmeleri sonucunda yargının
takındığı olumsuz tavır nedeniyle ortaya çıkan bir sorun olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Erdem, bu sorunun aşılması için yasal bir değişiklik yapılmasına
dahi gerek olmadığını savunarak, Yargı maalesef bir direnç gösterdi, ideolojik
bir tavır içerisine girdi. Böyle olunca da sonuçta bir tıkanma yaşandı. Artık bu
tıkanmanın aşılabilmesi için bugün hükümet bir yasa değişikliği yoluna gidiyor
ifadelerini kullandı.
Anadilde savunma yapılmasını öngören bir düzenleme olmadığı gibi yasaklayan
bir düzenlemenin de olmadığını vurgulayan Erdem, yargının burada kötü bir sınav
verdiğini ileri sürdü.
Erdem, yaşanan sürecin, sonuçlanabilmesi muhtemel KCK davalarının da
sonuçlanmamasına neden olduğunu öne sürerek, Yasanın ilgili hükmünün aleyhte
yorumlanması nedeniyle böyle bir tıkanıklık yaşandı, siyasi bir restleşmeye
dönüştü. Yargı hükümeti de zor duruma düşürdü, ortamı gerdi. Belki tutuklu olan
birçok insanın tahliyesi gündeme gelecekti. Bütün bunlar yargının bu anlamsız ve
gereksiz tavrı nedeniyle gerçekleşmedi. Türkiye gerildi, bölge gerildi, bundan
herkes zarar gördü. Yasal değişikliğin yargılamaların süresini de olumlu yönde
etkileyeceği beklentisini taşıyoruz diye konuştu.
-Kürtçe için anlaşılamayan dil ifadesi-
Prof. Dr. Erdem, mahkemelerin bugüne kadar Kürtçe için, bilinmeyen bir
dil veya anlaşılamayan bir dil gibi ifadelerin kullanıldığını anımsatarak,
bu ifadelerin son derece aşağılayıcı ifadeler olduğunu, yargının bu tavrının Kürt
meselesinin çözümünü de güçleştiren kabul edilemeyecek bir tavır olduğunu
savundu.
Yasal düzenlemede Kürtçeye değil, tüm ana dillere atıf yapılacağına dikkati
çeken Erdem, yasal değişikliğin ardından yargının hemen buna uyum sağlamasının
sözkonusu olduğunu dile getirdi.
-Yargılamanın gecikmesi-
DÜ Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun ise, anadilde
savunmanın son dönemlerde KCK davalarında görülen Kürtçe savunma talebi krizinin
aşılmasında yol açıcı olacağını söyledi.
Mahkemelerde savunmada anadilin kullanılmasına engel olunmasının dile karşı
bir tavır olarak da algılandığına dikkati çeken Coşkun, bunun özellikle anadilde
savunma talebinde bulunan vatandaşlar olmak üzere toplumun bir kesiminde
rahatsızlığa sebebiyet verdiğini bildirdi.
Savunmada anadilin yasaklanması KCK davalarında olduğu gibi hem davaların
uzamasına yol açarak yargılamayı geciktiriyor, hem de adalete erişimi olumsuz
etkiliyor. Anadilde savunma hakkının hayata geçirilmesi hem hukuken yaşanılan bir
rahatsızlığı giderecek, hem de siyaseten kişilerin kendi dillerini ve böylece
demokratik haklarını kullanabilmelerinin önünü açacak diyen Coşkun, Türkiyenin
bunu gerçekleştirmesinin önemli bir adım olduğunu belirtti.
Coşkun, önceleri mahkemelerin kişilerin bu tür talepleri olduğunda buna
karşı bir tavır almadığını, Diyarbakırda şimdi anadilde savunma yapmaya izin
verilmeyen mahkemelerde bile daha önce Kürtçe savunma yapılmasına izin
verildiğini hatırlattı.
KCKdan yargılananların bunu siyasi bir talep olarak dile getirmeleri
karşısında mahkemelerin bu siyasi talebe karşı bir refleks geliştirmiş
olabileceğini vurgulayan Coşkun, şöyle dedi:
Sanıyorum talepleri bu manada kabul etmediler. Hatta bu süreçte ilginç
olaylar da yaşandı. Mardinde görülen bir KCK davasında aynı davada yargılanan
sanıklardan biri, Anadilim Arapça, Arapça savunma yapmak istiyorum dediğinde
mahkeme bunu kabul etti, ama Kürtçe savunma yapmak istiyorum diyen başka bir
sanığın talebini kabul etmedi. Hükümetin getirdiği uygulamanın hayata geçmesi
halinde artık sanıklar, Kürtçe savunma yapmak istiyorum dediğinde mahkemenin
buna karşı herhangi bir ret cevabı vermesi söz konusu olamayacak. Çünkü
değişiklik kişinin kendisini daha iyi savunacağını düşündüğü dille savunma
yapmasını öngörüyor. Ceza Muhakemeleri Kanunda şöyle bir ifade vardı, sanık eğer
derdiğini anlatabilecek kadar Türkçe biliyorsa savunmasını Türkçe yapacak ama
Türkçe bilmiyorsa savunmasını tercüman aracılığıyla yapabilecek gibi bir hüküm
vardı. Şimdi bu değiştirildi. Sanığın kendisini daha iyi ifade edebildiğini
düşündüğünü dille savunma yapma şartı getirildi. Bu düzenleme hem hukuki hem de
siyasi olarak ciddi bir rahatlama yaratacaktır. Bundan sonraki süreçte Türkiye
zannederim ana dilde kamu hizmetlerinin verilmesi ve ana dilde eğitim konusunu da
ciddi bir şekilde tartışacak.
Yayıncı: Behçet Güngör