Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün (OECD) üç yılda bir hazırladığı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2015 sonuçları etkisini sürdürüyor.
Haberlere göre Türkiye bu sınavda bilim, matematik ve okuma alanlarında OECD ortalamasının altında kalarak 2003 yılı gerisine düşmüş. Türkiye 72 ülke arasında fen bilimlerinde 52, matematikte 49, okumada da 50'nci sırada yer almış.
Türkiye, PISA 2015'te, PISA 2012 ye göre her üç alanda da ortalama 7 sıra geriye gitmiş ve alınan puan ortalamaları 2003'ten beri OECD ülkelerinin altındaymış.
Sonuçlar hakkında yorum yapanların bazıları 'yüz kızartıcı, utanç verici' bir tablo derken bazıları 'ülkenin eğitim gemisi karaya oturmak üzere' , bazıları da 'bu sonuçlar ülkenin eğitim seviyesini göstermez' demiş.
İnsanlar haberlerde verilen 2003 tarihine bakarak;
'AKP dönemi, işte eğitimde yaptıkları' ya da 2012 tarihine bakarak; 'Başarılı olan hizmet okullarını ve dershanelerini kapattılar sonuç ortada' gibi yorumlar yapabilir.
Bu yorumlar tamamen yanlıştır demesek de rahatlıkla eksiktir diyebiliriz.
Eğitim Türkiye'de siyasilerden çok çekmiştir ve çekmeye devam etmektedir.Her gelen siyasi iktidar hemen kendine ait kadroları oluşturmuş, kadro değişiklikleri bakanlık düzeyinden öğretmen düzeyine hatta okulda çalışan hademe seviyesine kadar etkili olmuştur.
Türkiye'de uzun yıllarını eğitime vermiş birisi olarak bu değişikliklerin öğrenciler üzerinde ileride yapabileceği olumsuz etkiyi düşünerek, ülkenin geleceği olan bu genç kuşaklar hakkında hep üzüntü duymuşumdur.
Şimdi isterseniz bir taraftan bu sonuçları düşünürken bir taraftan da hizmet okullarının hem Türkiye'de hem de Dünya çapında yapılan yarışmalarda başarılı olduğu sahaları bir aklınıza getirin; hemen matematik ve fen bilimleri (fizik, kimya, biyoloji) diyeceksiniz.
Daha bir çok şeyde olduğu gibi göğsümüzü kabartıp bizi gururlandıran bu başarıları hatırlayıp, Türkiye adına 'hey gidi günler' deyip bir şey yapamamanın üzüntüsünü içimizde hissediyoruz.
Tabii ki bu başarılar kendiliğinden gelmedi, kendini iyi yetiştirmiş öğretmenlerin öğrencileri yetiştirme adına gece demeden, gündüz demeden, tatil demeden göstermiş oldukları üstün gayretlerin neticesiydi.
Fen bilimleri öğretmeni olarak göreve başladığım ilk yıllardan itibaren idarecilerimizin, 'Hocam haftada bir akşam evde olacaksınız diğer günler öğrencilerinizle ilgileneceksiniz' dediğini daha dün gibi hatırlıyorum dersem abartmış olmam.
Bu işin bir tarafı, şimdi gelelim devlet yetkililerimizin üç yıldan beri yaptıkları ve yapmaya çalıştıklarına;
Türkiye'de bütün yetkilerinizi kullanıp hizmet okul ve dershanelerini kapattınız, hatta bu yetmedi yine bütün devlet imkanlarını kullanarak başarılarıyla kendilerini ispat etmiş olan dünyanın dört bir yanındaki okulları kapattırmaya uğraşıp diyorsunuz ki;
'Kapatın onları biz size devlet olarak daha başarılı okullar açacağız'
Ama hazırlıklı olun bir gün bu ülkelerden eğitimle ilgisi olan birileri önünüze 2003'den beri olan PISA sonuçlarını çıkarır ve der ki;
'Önce bir kendi ülkenizdeki eğitim ve okullarınızı düzeltin de sonra bize gelin'