Amerika Birleşik Devletleri'nde Donald Trump'ın başkanlık yarışını kazanması Cumhuriyetçilerin bir kısmı dahil büyük kesimlerde şok etkisi meydana getirse de dünyanın siyasi gidişatı ve trendleri düşünüldüğünde çok şaşılacak bir durum değil.
ABD'de de Avrupa'da da ciddi bir milliyetçilik dalgası hakim. Birçok analistin bugüne kadar değindiği ''Beyaz Amerikalılar'' gerçeği de yabana atılacak cinsten değil. Şimdi ben de bu konuda uzun uzun yazıp söylenenleri tekrar eden bir konuma düşmek istemiyorum. Asıl değinmek istediğim konu daha spesifik.
Hürriyet'ten Tolga Tanış bir yazı kaleme almış. Yazıda Türkiye'deki mevcut iktidarın ABD'de lobicilerle anlaşmak üzere görevlendirdiği Türk-Amerikan İş Konseyi Başkanı Ekim Alptekin'in, 20 Ocak'taki yemin töreninin ardından Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı ya da Ulusal İstihbarat (DNI) Örgütü Başkanı yapmasının beklendiği emekli general Mike Flynn'in kurduğu INTEL şirketiyle anlaştığını belirtiyor.
Doğrusu gazetecilik adına daha da önemlisi kendi şahsı adına tehlikeli denilebilecek bir yazı. Hele bir de havuzun amiral gemisi haline gelen Hürriyet'te çalıştığı göz önüne alınacak olusa daha da tehlikeli olduğu düşünülebilir. Ancak Tolga Tanış zeki bir gazeteci. Yazdıklarının başına dert açmaması için bazı emniyet subaplarını yazının içine gömmüş.
Birincisi lobiciliğin ABD siyasetinin bir gerçeği olduğunu ve nasıl cemaat kendini tanıtmak için lobicilerle anlaşılıyorsa Türkiye'deki iktidarın da lobicilerle anlaşmasının çok doğal olduğunu vurgulamış.
Yazısına ikinci bir emniyet subabı daha koymuş Tanış. Mike Flynn'in başından beri cemaati terör ağı olarak değerlendirdiğini yazmış. Buraya kadar Tanış'ın hakkını verelim ancak gerçek bir gazeteci olarak Flynn'e, bu kanaate hangi somut delillere dayanarak vardığını sormamış olması bir art niyet göstergesi.
Eğer sordu ve gerçekten tatmin edici cevaplar aldı ise okurlarıyla paylaşmasında herhalde sakınca yoktur. Yoksa General Flynn kendisine ''sizin hükümetinize lobi yapmak için ne söylemem gerekiyorsa onları söylüyorum'' dedi de Tanış bunu yazmayı kendi akıbeti açısından tehlikeli gördüğü için mi yazamadı?
Diğer taraftan Flynn'in, Türkiye'deki iktidarın kendisine ulaştırdığı dezenformasyon ile böyle bir şey söylemesi de elbette mümkün.
Burada da, çok kısa bir süre içinde ABD Başkanı'nın ulusal güvenlik danışmanı olması beklenen koskoca bir generalin, hiçbir filtre ve doğrulamaya tabi tutmadan duyduğu, gördüğü, okuduğu her şeye inandığını düşünmek gerekiyor ki; kurumlarıyla yerli yerine oturmuş ABD'de başkanın, herhalde böyle birini Ulusal Güvenlik Danışmanı ya da Ulusal İstihbarat Örgütü Direktörü yapmasını beklemek biraz naiflik olur.
Lobicilik yapmaya karar vermiş General Flynn'in A takımı listesine girememesinin ardında da bu söyledikleri olabilir. General Flynn bugüne kadar aldığı ve ileride alacağı dolarların hakkını verebilmek için bundan sonra, zaten kendisine söylenen her şeye inanmaya hazır Türkiye'deki kitleye istediğini söyleyebilir.
Ancak Amerika'daki, Avrupa'daki, Asya'daki ve Afrika'daki siyasi liderlerin ve analistlerin neredeyse hiçbiri cemaati terör örgütü olarak görmüyor. Hatta Türkiye'de Erdoğan'ın zulmü meşrulaştırmak adına Allah'ın bir lütfu olarak değerlendirdiği darbenin de bizzat Erdoğan eliyle hazırlanmış bir senaryo olduğuna inanılıyor.
20 Ocak'ta yemin ederek göreve başlaması beklenen seçilmiş başkan Donald Trump ve ekibinin de -eğer siyasi beklentiler ve çıkarlar kenarda tutulabilirse- eğitime gönül vermiş ve yaşatmak için yaşama idealini benimsemiş bu cemaatin, bölük pörçük İslam dünyasında gelecek vaadeden yegane topluluk olduğunu görmesi çok uzun sürmez.