Türkiye dürüst, namuslu ve helal kazanç peşinde olanlar için nefes almanın bile zor olduğu bir ülke haline geldi. Cezaevine doldurulan ve işkencelere maruz kalan binlerce insan dünyanın gündeminde. BBC daha yeni cezaevlerindeki işkenceleri anlatan haberler yayımladı. Avrupa Birliği mülteci şantajına rağmen restini çekti. AKP'lilerin alkışlarla karşıladığı ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump AKP yönetimi ve cumhurbaşkanının IŞİD terörünü nasıl desteklediğini adım adım takip ediyor ve hesap sormaya kararlı.
Şimdi karşımızda bir de Suriye bataklığı var. Saraydaki zata göre Esed'i devirmek için Suriye'ye giren Türk ordusu orada kimlerle çarpışıyor? Rusya, Suriye, İran, PYD. Türkiye'yi Avrupa ve Amerika'dan koparan Erdoğan, bir yandan mecburen yakınlaşmak zorunda olduğu Putin'e gülücükler dağıtırken, bir yandan da Rusya'nın açıktan desteklediği Esed'i devireceğini söylüyor.
Nasıl?
Her gün Suriye bataklığında verilen ve sayısının gerçekte kaç olduğunu bilemediğimiz şehitlerle.
Peki Türkiye göz göre göre gerçekten neden girdi bu bataklığa? Sadece sarayın ihtirası mı her gün gelen şehit haberleriyle yürekleri dağlayan? Elbette değil.
Erdoğan bu savaşa muhtaç.
Hatırlayın, 15 Temmuz öncesi Türkiye'de bütün zulümlere rağmen yavaş yavaş muhalif sesler yükselmeye başlamıştı. Gerçek gazeteciler ve sağduyulu isimler artık bu durumun sürdürülemez olduğunu haykırıyordu. Saraydaki zatın kendisini cumhurbaşkanı zannetmesine karşılık üniversite diplomasının bile olmadığı ortaya çıkmış, ne yapacağını bilemez halde ona buna saldırıyordu. Diktatör bozuntusunun bunların üstünü örtebilecek, istediği soykırımı rahatlıkla yapabilmesini sağlayacak bir şeye ihtiyacı vardı.
Erdoğan, bugün dünyanın bir senaryo nazarıyla baktığı bu başarısız darbeye muhtaçtı.
Aradan dört buçuk ay geçti. Darbeyi gerçekleştirenlerin kim olduğu hala bilinmiyor. Çakma bir araştırma komisyonu kuruldu. Orada da gerçekler ortaya çıkmasın diye asıl dinlenmesi gerekenler dinlenmiyor. Her şey zulmü meşrulaştırmak için yapıldı. Güya ordu, emniyet, adliye, eğitim, sağlık, iş dünyası temizlendi.
Bütün bunlardan sonra Türkiye'nin çok daha gelişmiş, aydınlık bir ülke olduğunu görmemiz gerekmiyor muydu?
İyiye giden ne var?
Kaos kaos üstüne. Şehirlerde canlı bombalar cirit atıyor. Dünyanın bir numaralı hedefi olan IŞİD terör örgütünün militanları ellerini kollarını sallayarak adam devşiriyor. Dolar almış başını yürümüş. Millete dolarlarınızı bozdurun, yurt dışındaki paralarınızı getirin, yatırım yapın diyenler dolar istiflemeye devam ediyor.
Dünyaya kapılarını kapatmış bir Türkiye'nin bu karışıklıktan kurtulması mümkün değil.
İşte bu yüzden sadece kendini ve sarayını düşünen zat, Suriye bataklığındaki bu savaşa muhtaç.
Sonucu vatanın bölünmesi, binlerce insanın hayatını kaybetmesi olsa da bu savaşın can simidi olduğuna inanıyor.
Çünkü savaş varsa hiçbir şeyi konuşmanız mümkün olmaz. Terör deseniz... Savaş var. Ekonomi deseniz... Savaş var. İnsan hakları, işkenceler, vicdan, adalet deseniz... Savaş var.
Korkarım 15 Temmuz gerçeğini göremeyen Türkiye, bu savaşın gerçeğini çok acı faturalar ödeyerek görecek.