Mali Eylem Görev Gücü (FATF), geçen yıl 21 Ekim’de Türkiye'yi kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele konusunda "yeterince çaba göstermeyen" ülkelerin bulunduğu "gri liste" ye aldı. Türkiye FATF’a Eylül 1991 tarihinde katıldı ve üyelik gereği Şubat 1996’da Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı’nı (MASAK) kurdu. Türkiye çok erken tarihte üye olduğu FATF'ın gri listesine girmekle tarihinin en büyük itibar kayıplarından birine uğradı. İçişleri bakanı olarak Türkiye’nin bu kara listeye alınmasının baş müsebbibi emniyetten sorumlu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve bu listeden ülkeyi çıkarmak için elinden geleni yapması gereken kişi de kendisi. Öte yandan Soylu ne yaptı? Tam da Türkiye’nin FATF listesine alınışının yıldönümünde, yurtdışında yaşayan Hizmet gönüllülerinin, 15 Temmuz’dan beri devam eden cadı avı kapsamında tutuklananların ailelerine gönderdiği bir kaç yüz doları medyada göstererek, aklınca dünyaya MASAK mali suçlarla mücadele ediyor mesajı verdi.
Uyuşturucu tacirleri ile, mafya babaları ile pozlar vermekten çekinmeyen Soylu, düşman hukuku uyguladığı ve toplumdan tecrit ederek ölüme mahkum ettiği ailelerin bebeklerine giden oyuncaklara, mamalara el koyup, yardım edenleri işkenceden geçirip mahkum ederken, daha geçen ay ülkeye giren 24.4 milyar dolar kara para konusunda tek kelime etmedi. Bloomberg ve Financial Times'ın geçen ayki haberlerinde Türkiye’ye gizemli şekilde milyar dolarlar giriyor ve bu paralarla cari işlemler açığının üçte ikisi finanse ediliyor yazıldı. Al-Monitor’da çıkan yazıda da Erdoğan'ın 2018'de ülkeyi “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adıyla başkanlık sistemine geçirmesinden bu yana Türkiye’ye kaynağı bilinmeyen para girişlerinin arttığını ve bu kara paraların, 2018’den 2022’nin ilk altı ayına kadarki dört buçuk yılda toplamda 98 milyar doları bulan cari açığın finansmanında yüzde 45 pay ile ilk sırada yer alıyor denildi.
AKP iktidarı malum ‘Varlık Barışı’nı 2008’den beri sekizinci defa uzattı ve ülkeye milyarlarca dolar getirmek serbest. Yani iktidar, mafya, hırsız işadamları çaldıkları paraları, değerli eşyaları, mücevheratı valizlerle ülkeye getirebiliyor ve havaalanlarında bir imza ile aklayabiliyor.
Eski Maliye Bakanı ve halen CHP milletvekili Abdüllatif Şener, AKP'yi 2009'dan bu yana Türkiye'yi kara para aklama merkezi olarak kullanmakla suçlayan isimlerin başında. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da uzun yıllardır Türkiye'nin "Avrupa'nın kara para aklama merkezi" haline geldiğini söylüyor. Erdoğan 17-25 Aralık operasyonlarının üzerini örterek, polisleri, savcıları, hakimleri hapsederek iktidarını ve ailesini kurtardı ama en azından, Türkiye’nin kara para aklama merkezi olduğunun en başta Türk yargısı tarafından tescillenmesi, Türkiye devletinin itibarını AKP iktidarından sonra dünya nezdinde kurtaracaktır. ABD'de devam eden Halkbank ve Reza Zarrab davaları da 17-25 Aralık operasyonlarının üzerine inşa edildi.
17-25 Aralık operasyonları AKP’nin İran’ın kara paralarını akladığını ortaya çıkardı. Şimdilerde Erdoğan hükümeti Venezuela’nın paralarını aklıyor. ABD ve Avrupa Birliği, Venezuella'nın terörle mücadelede işbirliği eksikliğine yanıt olarak ve Venezuella Devlet Başkanı Nicolás Maduro ve ekibinin yasadışı altın madenciliği ve petrol ihracatından kar etmesini engellemek için uzun yıllardır Venezuela'ya yaptırımlar uyguluyor. BBC, Batılı diplomatik kaynakların Türkiye'yi Venezuela'nın altınlarını İran'a taşımakla suçladığını ve bunun da ABD'nin bu ülkelere yönelik yaptırımlarını ihlal ettiğini haberleştirdi. Bloomberg, gizemli bir Türk firmasının Maduro'nın, 900 milyon dolarlık altın taşımasına yardım ettiğini bildirdi. Dünya medyasında çıkan haberlerde Türkiye’nin Maduro'yu desteklemek için Rusya, İran ve Çin'e katıldığı ve ABD yaptırımlarının Maduro hükümetinin ABD'ye petrol satmasını engellediği için Erdoğan hükümetinin Venezuela'dan petrol satın aldığını sık sık yazıyor.
Greek City Times’ın Mayıs ayındaki haberinde, Türkiye'nin Latin Amerika'dan gelen narkotik maddelerin geçiş yolları konusunda bölgede üs konumunda olduğunu bildirdi. Gazete, eski Adalet ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın, Türkiye'nin eski başbakanı Binali Yıldırım'ın oğlu Erkam Yıldırım ile birlikte uyuşturucu kaçakçılığını nasıl kontrol ettiğini tartıştı. Yunan gazetesi, “Uyuşturucu taşımacılığı için lojistik rotaların kapatılması ihtiyacı nedeniyle, Türk işadamı [Erkam] Yıldırım, bir ticari faaliyet kapsamında, 2021 yılında Venezüella süt ürünleri için sözleşme imzalamak için üç kez Venezuela'ya gitti” ifadesi ile Yıldırım’ın ticari faaliyet süsü altında uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını yazdı.
İran ve Venezuale’nın ardından Türkiye şimdi Rusya'ya yönelik yaptırımları ihlal etmekle suçlanıyor. Batılı ülkelerin Rusya'ya yönelik yaptırımlarına katılmayı reddettiği için Türkiye, Ukrayna savaşı başladığından beri Rus oligarkların ve zenginlerin yeni yerleşim mekanlarından. Gazeteci Ahmet Nesin, geçen hafta Youtube programında ve Twitter hesabından, Bilal Erdoğan’ın Rus paralarını akladığını söyledi. Erdoğan ve oğlunun 17-25 Aralık’ta evlerindeki milyon dolarları sıfırlama konuşmalarını dünya dinledi. Bilal Erdoğan 2016'da da İtalya'da kara para aklama suçundan soruşturuldu ve televizyon programında Ahmet Hakan’a kara para aklama iddiaları nedeniyle İtalya'dan ayrıldığını itiraf etti. Ancak İtalyan savcılar, Bilal Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunan Türk işadamı Hakan Uzan'ın, 2017 yılının başlarında ifade vermek üzere mahkemeye gelmemesi nedeniyle aleyhindeki davayı düşürmek zorunda kaldı.
Mali Eylem Görev Gücü (FATF), Türkiye’yi gri listeye almadan önceki süreçte, Aralık 2019'da yayınlanan bir raporunda, Türk mahkemelerinin 2017'de 6.000'den fazla kişiyi kovuşturması, ancak yalnızca 115'inin mahkum edilmesi nedeniyle Türkiye'nin terörün finansmanı nedeniyle düşük bir mahkumiyet oranına sahip olduğunu vurguladı. FATF Başkanı Marcus Pleyer’de 2021’de Türkiye’yi gri listeye aldıktan sonra medyaya şunları söylemişti. "Türkiye endişeye sebep olan tüm başlıklarda ilerleme sağlasa da ciddi sorunlar devam ediyor. Özellikle bankacılık, altın ve değerli taşlar satıcıları ve emlakçıların izlenmesinde sorun devam ediyor. Türkiye, kompleks para aklama olaylarına karşı ciddi mücadele ve IŞİD, El-Kaide dahil terörün finansmanına dair önemli adımlar atmalıdır... "
Batı’yı her fırsatta eleştiren Erdoğan bile gri liste kararının ardından “FATF tavsiyelerinin dikkate alınarak, Türkiye'de Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadelede ve Müsadere
Uygulamalarında Etkinliğin Artırılması Strateji Belgesi” hazırlandı demek zorunda kalmıştı. Eski ekonomi bakanı Ufuk Söylemez ise, "30 yıl önce dahil olduğumuz bir uygulama. Son yıllarda varlık barışı gibi uygulamalarla kara para Türkiye’de cirit atmaya başladı. Bu durumu sadece güçlü hukuk ve demokrasi düzeltilebilir" sözleri ile durumun ciddiyetini anlatmıştı.
Türkiye kara para aklamanın cenneti haline gelmişken, ve Varlık Barışı uzatılarak, kaynağı belirsiz para akışının seçimler öncesi daha da hızlanması teşvik edilirken, ileri akıl! Süleyman geçen hafta mağdurlara yardım eden 700 kişiye yapılan ülke genelindeki operasyonların, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Birimi ile Emniyet Genel Müdürlüğü'nün terörle mücadele ve istihbarat birimlerinin sekiz ay boyunca ortaklaşa yürüttüğü soruşturma çalışmalarının sonucu olduğunu söyledi.
Eyy Süleyman, senden ve emniyet güçlerinden, MASAK’ından soracaklar, sekiz aydır Türkiye'ye giren milyarlarca doların izini takip etmedin, AKP’nin gemilerle, özel uçaklarla çaldığı paraları valiz valiz ülkeye tekrar getirirken sessizsin, güvenliğinden sorumlu olduğun limanlar uyuşturu dağıtım merkezi olmuş, bir de zehir paralarından pay alırsın, ama koca Türkiye’nin emniyet orduları ile bebeklerin mamalarına el koyarsın. Ve bunu kara listeye alınışının sene-i devriyesinde yaparsın!.