Kavruk toprak toz olmadan önce

Taşkın Deryadil

Taşkın Deryadil

20 Ağu 2017 19:54
  • Ankara’nın yazı sıcak ve kuru olur.

    Güneşin alnında kalırsan kavrulursun. O yüzdendir Ankara insanının renginin ıslanmış yanmış toprak gibi oluşu. 

    Dün öyleydi. Bugün de öyle.

    Toz toprak içinde mahalle maçı yapan bebesinin rengi de kavruk topraktır, dayısının da.

    Minibüsçüsünün rengi de kavrulmuş topraktır, mahalle aralarında pik-up’ıyla karpuz, Çavuş Üzümü satan yerlisinin de…

    Çubuk’da hıyar turşusu vuranın rengi de aynıdır, Atatürk Orman Çiftliği’nde kokoreç pişiren ustanın rengi de.

    Mahalle düğünlerinde elektronik bağlama çalıp milleti oynatan müzisyeninin rengi de topraktır, Hacı Bayram Camii’nin avlusunda oturup güvercinlere simit atan emeklisinin rengi de aynıdır.

    Düğünlerde Ankara Oyun Havaları için ekip oluşturan 18’lik bebelerinin rengi de kavrulmuş topraktır, anasının zorlamasıyla eline kına yakılıp askere gönderilen kuzunun da rengi aynıdır…

    Kavrulmuş toprak.

    Ankara’da ananı-babanı, nineni-dedeni haşre kadar emanet ettiğin toprağın tanımıdır; kavrulmuş toprak.

    Kırşehir’de Sivas’ta, Şanlıurfa’da Diyarbakır’da, Amasya’da Hatay’da, Mersin’de Edirne’de, Aydın’da Van’da, Artvin’de Hakkari’de, Niğde’de Uşak’ta, Kayseri’de Bolu’da aynıdır yüzler.. aynı renktir.


    Kavrulmuş yüzler aynı zamanda hayat tecrübesini de anlatır-dı…eskiden.

    Eskiden, mahallede birbiriyle kavga eden karı kocayı komşular sakinleştirir, arayı onlar bulur, “Aman yapmayın etmeyin, ayıp. Çocuklarınızı düşünün..” derler ve yuvayı kurtarırlardı.

    Hırsızı, haini, kolpacıyı, düzenbazı, üçkağıtçıyı, yalancıyı, kumarbazı, it’i kopuğu ve garibanı…Gözlerine bakınca anlardı Anadolu insanı.

    Garibanın cebine gizlice parasını koyar, karnını doyurur, masumun yanında olur, suçluya güçlü de olsa “sen yanlışsın” der,
    mazlumun sırtına elini koyar onu ayakta tutardı…

    İmdat edene el uzatır, aman dileyene el kaldırmaz, düşene tekme vurmazdı.

    Eskiden.

    Şimdi?

    Ne oldu bu kavruk toprak yüzlü insanlara.

    Ne oldu Anadolu insanına?

    Ne oldu onca acıyla yoğrulmuş tecrübelere?

    Ne oldu yârânlık, ne oldu ahîlik, ne oldu Mevlana’dan öğrenilenler, 

    ne oldu Hz. İbrahim’in makamından içilenler,

    ne oldu Taptuk Dergahında pişen Yunus’dan damıtılanlar, 

    ne oldu Hacı Bektaş’tan, Hacı Bayram Veli’den alınanlar…!

    Yalanmış.

    Hiçbir şey öğrenilmemiş.

    Değilse,
    bir günlük bebekleriyle doğumun hemen ertesi günü elleri kelepçelenip hapishanelere atılan kadınlara sesleri çıkardı.

    Çocuklarını okutan öğretmenlerin,
    evlerine sohbetlere gelen bıyığı yeni terlemiş hocaların,
    hayır hasenat peşinde koştuğunu bildiği esnafların, işadamlarının,
    işinden olan, çalışma izinleri iptal edilen anaların babaların hapislere tıkılmasına sesleri çıkardı.

    “Oğlum asker olsun, kızım doktor olsun, Allah’ın izni ve sizin emeğiniz ve gayretinizle” diyerek çocuklarını emanet ettiği nur yüzlü insanlara “terörist” damgası vurulurken sesleri çıkardı.

    Yıllar boyunca milletten olmayanların devleti ele geçirmesinden şikayet eden ama sonra kendi oğlunun kızının, yeğeninin, kuzeninin devlette memur olup çoğalmasından korkanların, onları terörist diyerek devletten atmalarına sesleri çıkardı.

    Haram yemediklerinden emin olduğu iyi huylu temiz insanların Anadolu’dan sürülmesine, yok edilmeye çalışılmasına, mallarına mülklerine el konulmasına susuyor Anadolu insanı.

    Sesi çıkmıyor Anadolu’nun kavruk toprak yüzlü insanının.

    Güvendiğim dağlara çok olmuş kar düşeli.

    Dağlar baharlanıyor sanmıştım… yanılmışım.

    Düşünüyorum.

    Nasıl oldu bu zulme sessiz kalış ve zalim destekçiliği!

    Bulamıyorum.

    Sadece merak ediyorum;

    Ey Anadolu; ne yedirdiler size?

    Hamurunuzla nasıl oynadılar? 

    Kimyanızı nasıl bozdular?

    Ki hırsızı, haini tanıyamıyor, 
    yalancıyı, müfteriyi bilemiyor, 
    iyilerle kötüleri, hakiki vatanseverlerle gerçek vatan hainlerini, hakiki dindarlarla münafıkları birbirinden ayırt edemiyorsunuz?

    Ne oldu size?

    Kavrulmuş toprak sulanıp yeniden hayat bulmazsa toz olup uçar gider.

    Acı son gözüküyor.

    Taşkın Deryadil

    20 Ağu 2017 19:54
    YAZARIN SON YAZILARI