Devletin başı sıkışınca kirli işlerini memurlarına dokunulmazlıklar vererek çözmeye çalışıyor. İnsan hakları, özgürlükleri bir kenara bırakıp vatandaşa baskı, yeri gelince kötü muamele, işkence tarihimizde hep oldu.
'İfademi baskı ve işkence altında verdim. Kabul etmiyorum hakim bey'
Yakın tarihimizde 80 darbe dönemi, 90'lı yıllar adliyelerde hep bu ifadeleri duyduk.
Bunca yıl geçmesine rağmen yine gelenekte bir değişiklik yok. Maalesef referansı İslam olan bir iktidar aynı politikayı daha kaba bir şekilde uyguluyor. Şimdi devlet aklı ile hareket etme yerine mafya usulüne sapmış durumda.
Artık insanların bireysel hakları bir kenara mal güvenliği, çoluk çocuğunun güvenliği de yok.
Karakollarda cezaevlerinde yapılan işkenceden bahsetmeye utanıyor insan. Devletin ajansının geçtiği fotoğraflar bütün gerçeği ortaya koyuyor. Gözaltında hayatını kaybeden Gökhan öğretmenin başına gelenler herşeyi anlatıyor. Dirisine işkence yapan devlet maalesef cenazesine de yaptı.
Peki Hükümetin OHAL kapsamında devlet memurlarına getirmeyi düşündüğü dokunulmazlık bu iddiaların üzerini örter mi?
Öncelikle işkencenin mazereti olmaz. Hukukla işkence suçundan kurtulmak mümkün değil. Hak ihlali "hukuk"la meşrulaştırılamaz.
Hem Uluslararası yargı, hem de bizim yargımız aldığı yüzlerce kararda işkencenin, kötü muamele yapmanın hukuk dışına çıkmanın mazeretinin olmadığını ortaya koyar.
Özellikle Yargıtay Genel Kurulu kararı var ki kanun hükmünde geçerliliği var.
(Yargıtay Ceza Genel Kurulunun (CGK) 2002/8191 Esas, 362 Karar ve 15.10.2002 günlü kararında "insanlık suçu" işkence tanımlanıyor. CGK Kararına göre, gerek yargısal kararlarda ve gerekse öğretide, her iki suçta korunan ortak hukuki yarar, bireyler açısından; suçlamaya hedef olan kişilerin yaşama hakkını ve beden sağlığını korumak, anayasal susma hakkını güvence altına almaktır. Yönetim açısından ise; disiplini sağlamak, devlete olan güveni tesis etmek, adaletin saptırılmasını önleyerek gerçekleşmesini olanaklı kılmak şeklinde belirtilmektedir. )
Ayrıca Avrupa Konseyi tarafından 11 Temmuz 2002 tarihinde kabul edilen “İnsan Hakları ve Terörle Mücadele Rehberi”nin IV. Maddesinde şöyle kayda geçmiştir:
“İşkence veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da ceza, her koşulda ve özellikle de gözaltında, sorgulama sırasında ve kişinin terör eylemleri ile suçlanması ya da bu suçtan ceza almış olması durumunda dahi, mahkûmiyet kararına neden olan suçun doğası ne olursa olsun mutlak olarak yasaktır.”
Şimdilerde iktidar işkenceyi , bilgi alma ihtiyacından çok korku veya gözdağı vermek, cezalandırmak ya da otoriteyi tesis etmek amacıyla uygulamaktadır. OHAL kapsamında gelen dokunulmazlık aslında hukukun işlemeye başladığı zamanlar için geçerli olacak. Çünkü şimdi kim hangi makama kötü muameleden dolayı şikayette bulunacak?
Ama hukuk işlemeye başladığı zaman çıkartılan bu kanunun hiç bir önemi kalmayacak.
AİHM kapısı her zaman açık. Türkiye önümüzdeki günlerde hiç olmadığı kadar dava bombardımanı ile karşılaşacak.
İnanın sorguda işkence yapanlar, insanları delilsiz tutuklayanlar er geç yargılanacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. İnanmayan 30 sene sonra Kenan Evren'in düştüğü duruma baksın.