Afrika’da bir ülkeden bir ülkeye gidiyordum. Uçakta koridor tarafındaki yerime otururken pencere kenarında bir kitap okuyan gence selam verdim. Yerime oturduktan sonra kendimi tanıttım, o da kendisini tanıttı. Ülkesinde bir üniversitede doktorasını yeni bitirmiş ve akademisyen olarak çalışıyormuş. Değişik konuları konuştuk. Uçağın gittiği ülkede ben inecektim, o aktarmalı olarak başka bir ülkeye gidecekmiş. Gideceği ülkeye ben de üç gün sonra gidecektim.
Bu genç arkadaşıma, üç gün sonra benim de o ülkeye geleceğimi, biletini eğer üç gün daha erteletebilirse o ülkeye geldiğimde beraber olabileceğimizi ve birlikte ziyaretler yapabileceğimizi söyledim. O da ‘’olur ben bu akşam size haber veririm’’ dedi. Nitekim benim mailime ‘’biletini ayarladığını ve üçüncü günün sonunda nerede kalabileceğini’’ sordu. Ben de gidilecek şehirdeki arkadaşımıza, bu arkadaşımızın telefonunu ve adını verdim. Misafirimize bir otelden yer ayırtıldı ve arkadaşımız misafirimiz o otele getirdi. Üç gün sonra o ülkeye gittiğimde bir öğretmen arkadaşımızın evinde kahvaltı yaptık ve bu genç akademisyen arkadaşımızla tanıştık. Üç çocuğu varmış. Anne babası ve eşinin anne babası da aynı şehirdelermiş.
Sonra o ülkedeki okulumuzu birlikte ziyaret ettik, sınıfları, laboratuvarları dolaştık. Okulu çok beğendi. Laboratuvarlarla ilgili de ‘’Bizim üniversitemizdeki laboratuvarlardan bile daha donanımlı bir okul, sizleri tebrik ediyorum’’ dedi. Öğretmenlerimizle tanıştı. Dünyanın değişik ülkelerinde açılmış olan Türk okullarından mezun olup, gerek oralardaki gerekse bulundukları ülkedeki üniversitelerden mezun olan öğretmenleri dinledi.
Beraberce o ülkedeki işadamlarını, ülkenin İleri gelen insanlarını, üniversiteleri ve başkentin önemli yerlerini birlikte ziyaret ettik. Akşam yemeklerini, öğretmen ve işadamı arkadaşlarımızın evlerinde yedik, onlarla tanıştık. Ülkedeki ziyaret edilen meşhur yerlere gittik. Kahvaltılar da çok verimli geçti. Üçüncü günü akşamı arkadaşımızı ülkesine dönmek üzere uğurladık.
Bu genç akademisyen arkadaşımız ülkesine döndükten sonra çok detaylı bir teşekkür mektubu gönderdi. Ben de oradaki arkadaşlarımızla paylaştım. Sonraki zaman dilimlerinde mesajlarla düzenli haberleştik. Bir gün önce bir akademik programa davet için hazırlanan yazı ve afişleri gönderdim. Bana hemen mesajında, bunları almaktan çok memnun olduğunu yazdı. Aynı zamanda derin bir üzüntüsünü de benimle paylaştı. Geçen ay eşini beyin tümörü nedeniyle yapılan ameliyat esnasında kaybettiğini ve yine yakın bir zamanda kayınpederinin de vefat ettiğini, bütün bunlar için de kendisinin çok üzgün olduğunu yazdı. Ben de kendisine baş sağlığı ve sabır diledim. Fransızca olarak şu mesajı gönderdim;
“Değerli kardeşim…,
eşinin ve kayınpederinin vefatından dolayı senin adına çok üzüldüm. Seni gerçekten kardeşim gibi seviyorum. Empati yaptığımda, şu anda yaşadığının kolay bir hadise olmadığını anlıyorum. Allah yardımcın olsun, sana sabır versin.
Bu dünya bir imtihan dünyası. İnsanın başına her şey gelebiliyor. Aynı zamanda bu dünya geçici bir dünya. Asıl olan öldükten sonraki gidilecek olan ahiret dünyası. Bu açıdan da meydana gelen hadiseleri kader açısından ele almak gerekiyor. Demek ki senin kaderinde böyle şeylerle karşılaşmak varmış. Asla kendini bırakma, “bu da benim kaderimmiş “diye düşün. Öldükten sonraki ahiret denilen hayat, sınırlı bir hayat değil, sonsuz bir hayat. Aslında herkesin, kendisini her zaman, buna göre hazırlaması gerekir. İnsanın başına ne zaman neyin geleceği belli değil. Bütün dinlerde bu yaklaşım ve kader anlayışı detaylar farklı da olsa aslında aynen bu şekildedir.
Annene, babana, kayınvalidene, çocuklarına benim özel selamlarımı söyle. Ben de Allah‘ın sana sabır ve kolaylıklar vermesi, bu işin üstesinden gelmen için dua edeceğim. Zaten sen inançlı bir insansın. Bu yazdıklarımı da kaderin anlamını bildiğin için rahat anlarsın. Her zaman bana yazabilirsin.
Allah’a emanet ol, Allah yardımcın olsun.”
Bu arkadaşım, benim bu mesajımdan dolayı çok memnun olduğunu, demek ki yalnız olmadığını, burada anlatılanların kendisine ilaç gibi geldiğini ve buna benzer düşüncelerimi kendisiyle paylaşırsam kendisinin bu sıkıntıları daha rahat atlatabileceğini yazdı. Ben de düşüncelerimi samimiyetle kendisiyle paylaşacağımı yazdım.
Bu yeni yaşadığım örnekle bir kez daha şunu anladım ki, dini, dili, rengi, milleti, düşüncesi ne olursa olsun insan olma ortak faydasından hareketle herkesle tanışılmalı. Daha sonra da bu tanışma geliştirilmeli, irtibat devam ettirilmeli. Gelişen durumlara göre kim bilir yeni tanışılan bu insanın bizlere ne gibi diyecekleri vardır onlardan ne gibi alacaklarımız vardır, onların da bizden kim bilir ne gibi alacakları olabilir.
Bu irtibat, düzenli olmalı, asla ihmal edilmemeli. Küreselleşen bir dünyada artık ulaşım ve iletişim araçlarıyla herkesle bir şekilde diyalog kurulabiliyor. Diyalog geliştirilebiliyor. Kurulmalı ve geliştirilmeli de.
Bir yol arkadaşlığı ile başlayan bu serüven, halen devam ediyor. Kim bilir daha nerelere kadar varacak ve ne güzelliklerle karşılaşacağız bilemiyoruz. İnsanlarla irtibatta ve diyalogda yolları çoğaltmak lazım. Bu yolları kullanmak lazım. Allah, her konuda olduğu gibi bu konularda da herkese farklı ve güzel fıtratlar, karakterler ve yaklaşım yolları vermiş. Yeter ki insan bunları hakkıyla değerlendirebilmeli. Fırsatları kaçırmamalı.
Daha nice yol arkadaşlıklarına vesile olması için...