1973 yılında tıp fakültesinde öğrenciyken Fransızca yazılmış bir kitap okumuştum. Kitabın adı: “Bien Vieillir’’ yani “İyi yaşlanmak’’ idi. Bu kitapta yazar, ‘’insanların, ileri yaşlara gelmeden önce, o yaşlarda sağlıkları açısından ne gibi durumları yaşayabileceklerini şimdiden düşünüp ona göre hazırlık yapmalarını’’ tavsiye ediyordu. ‘’Yaşlanınca insanın gözü zor görecek, kulağı zor duyacak, fiziksel aktiviteleri azalacak, sırt ağrıları, bel ağrıları artacak, uyku düzeni değişecek’’ gibi durumlarla karşılaşılacağı izah ediliyordu.
Kitaba göre, kendilerini şimdiden bunları bilerek yaşlılığa hazırlayan insanlar, yaşlandıklarında bunları yaşamaya başlayınca, bu rahatsızlıkları rahatlıkla tolere edebilirler ve hayatlarını daha huzurlu bir şekilde geçirebilirler deniliyordu.
Hazırlık çerçevesinde de, yaşlanmadan önce, yeme içme alışkanlığını en sağlıklı şekilde düzenlemesi ve bunu bir yaşam biçimi olarak sürdürmesi, kilo almaması ve eğer varsa da onları şimdiden uygun şekillerde vermesi, beden ve ruh sağlığını bu şekilde koruması tavsiye ediliyordu. Vücudun bütün sistem ve organları tek tek ele alınıyor ve bunların yaşlanınca problemli hale gelmemesi için nelere dikkat edilmesi gerektiği vurgulanıyordu. Yeteri kadar su içilmesi, vücuda zararlı olabilecek olan gıdaların ve ilaçların alınmaması, spor yaparak eklemlerin ve kasların çalıştırılması tavsiye ediliyordu.
Sağlık
Dünya Sağlık Teşkilatına göre sağlığın tarifi; “bedensel, ruhsal, çevresel ve sosyal yönleriyle tam bir iyilik hali’’ şeklinde tarif edilir. Bu tariften hareketle, bedensel olarak yukarıda anlatılanlar yanında, ruhsal olarak da, insanın geçmişte yaşadığı hadiselerden dolayı bunlara takılıp kalmaması, kafasında durmadan bunları alıp vermemesi, daima pozitif kalmaya gayret etmesi gerekiyor.
Çevre sağlığına dikkat de yine hem organik hem de ruh sağlığı yönüyle ve bunların devamında önemli bir faktördü. Sağlığın tarifinde yer alan, insanın sosyal yönüyle ilgili iyilik hali de, onun başta kendi kendisiyle, aile bireyleriyle, daha sonra da herkesle insani ilişkilerinin yani diyaloglarının da düzenli geliştirilmesiyle ilgili bir durumdur.
Ruh Sağlığı
İnsanın komşusuyla, yakın arkadaşlarıyla ve değişik vesilelerle tanıştığı insanlarla bu diyaloglarını devam ettirmesi de yine o insanın sağlıklı kalmasının önemli faktörlerinden birisidir. Ruh sağlığının muhafazası yönleriyle işte bu faktörlere dikkat eden insan, yaşlanınca da aynen bu çizgide hayatını devam ettirebilir. Özellikle sosyal yönden insani ilişkilerini, yani diyaloglarını yaşlılığında devam ettiremez ise o zaman yalnız kalır ve maalesef günümüzün, yani içinde bulunduğumuz asrın en büyük problemlerinden birisi olan ‘’yalnızlık’’ durumuna düşmüş olur.
Yalnızlık
Özellikle gelişmiş ülkelerde, insanların sağlık problemleri açısından neredeyse %10 oranında yalnızlık problemi başta gelmektedir. Gerek kendi ailesi ve akrabaları, gerekse tanıdığı insanlar tarafından aranmayan veya kendisinin de bunları iradi olarak aramadığı durumlarda oluşan bu yalnızlık problemi, insanda, ruh sağlığının bozulması yanında, bedensel olarak da kalp, sindirim, sinir sistemi hastalıkları gibi hastalıklara sebep olabilmektedir.
İnsanın kendisinin bu durumlara düşmemesi açısından, sağlıklı ve daha gençken, ileride kendisini bekleyen bu tehlikeler yönüyle şimdiden tedbirler alıp hazırlıklı olması, kendisinin daha sağlıklı ve huzurlu bir yaşlanma dönemi geçirmesini sağlayacaktır.
Sevgi-Saygı
Benzer şekilde insanlar yine yaşlanmadan önce, bir bakıma önemli bir yatırım gibi başta kendi aile bireyleri olmak üzere tanıdığı bütün insanlara sevgi, saygı ve ilgiyle ile yaklaşıp, her konuda onlara yardımcı olmaya gayret eder, onlar nezdinde kredi kazanırlarsa, bu insanlar da onların yaşlılıklarında tabii bir karşılık olarak onlara sevgi ve saygılarını gösterirler. “İyi yaşlanma’’ kitabının yaklaşımı ve ana fikri bu şekilde idi. Bunlar güzel ve doğru tespitler. Bu kitapta eksik olan iki konu daha vardır.
Kader İnancı
Bunlardan ilki, insanın Allah'a inanma şartlarından birisi olan kadere inanmasıyla, sağlığın tarifindeki dört faktörden biri olan ‘’ruhen sağlıklı kalmasıyla’’ ilgilidir. Kadere inanan bir insan, Allah'ın kendisine verdiği akıl fikir ve tecrübelerden istifadeyle bütün sebepleri yerine getirdikten sonra, başına gelebilecek olan her hadiseyi, kader inancıyla, sükunetle ve rasyonelce karşılayabilecek, böylece her an, ‘’niçin bunlar başıma geldi’’ şeklindeki düşünce girdaplarından kurtulabilecektir. Eğer bu özelliğe, yani kadere inancına sahip olmazsa, işte o zaman da durmadan geriye sarmalar devam edip gidecek ve bu da ruh sağlığını menfi yönde etkileyecektir. Ruh sağlığı etkilenince bu sefer bedeni teşkil eden organlarla bağlantı kurulacak ve başta ülser olmak üzere, ‘’psikosomatik’’ denilen bir takım rahatsızlıklar yaşam kalitesini bozacaktır. Bu durum da insanı, hem gençliğinde hem de yaşlılığında çok ciddi bir şekilde menfi yönden etkileyecektir. Yani ‘’iyi yaşlanma’’ değil maalesef ‘’kötü yaşlanmanın’’ kaldırım taşları döşenmiş olacaktır.
Ahiret İnancı
Bir diğeri de, insanın yaşlılık dönemine kendisini kadere inanma yönünde hazırlaması yanında, yaşlılığından sonra öleceğini ve ölümden sonra da ahirette sonsuz bir hayatın da var olduğunu bilmesinin, ve hazırlıklarını ona göre yapmasının önemi de belirtilebilseydi, o zaman kitap daha değerli bir hale gelebilirdi.
O zaman, insanın aklını başına alması, aklıyla fikriyle, Allah'ın kendisine vermiş olduğu geçici dünya hayatını sağlıklı geçirebilmesi, öbür aleme hazırlanabilmesi, onu hem yaşlılığında hem de yaşlılıktan sonra kendisini bekleyen öbür alemde, huzurlu ve mutlu edecektir. Buradaki seçim de insanın kendi iradesine bırakılmıştır.
Gelin biz de bu çerçeve içinde, ‘’iyi yaşlanma’’ konusunu öncelikle kendimiz anlayıp yaşama yanında, bu dünyada herkesin insanca yaşaması, haksızlıklara ve zulümlere uğramadan sağlıklı kalması ve ahirete de hazırlıklı olunması şeklinde ele almamız ve yaşatma ideali çerçevesinde, başkalarının da hem bu dünyayı, hem de öbür dünyayı göz önüne almalarına ve o şekilde yaşamalarına vesile olmaya çalışalım.