Kâinat bir ağaç; elementler gövdesi, ağaçlar yaprakları, hayvanlar çiçekler, insanlar meyveleri… Üstad Bediüzzaman Barla’da Arapça olarak yazdığı Nur isimli eserinde diyor ki: “Bil ki: Ey hayvan, sakın nebâtâta karşı büyüklük taslamaya kalkma. Çünkü o kardeşlerindeki sanat zenginliği sendekinden daha mükemmeldir. Görmüyor musun: Bütün hayvanat cinslerinin etlerine yakın veya benzer olduğu halde; meyve cinslerinin, hatta nevilerinin, hatta sınıflarının etleri birbirinden farklı ve çeşitlidir. Bu da gösteriyor ki, Kudret kalemi onlarda pek zarif bir şekilde işlemiştir.
“Hem hayvan ve insanın neslindeki bereket yedi ise, nebâtat ve ağaçlarınki yetmiş, yedi yüz, yedi bindir. Dikkat çekicidir ki, balık hissiyatın zaafı sebebi ile bitkilere ilhak edilmiştir. Bu hal işaret ediyor ki, bitkilerin dâneleri gibi onlar da yenilmek içindir. Bu da onlardaki hayır ve öneme alâmettir. Aynı şekilde, senin (ey hayvan) bitkilerden ve ağaçlardan olan kardeşlerin, kendilerine hizmet olunan tevekkül ederek bulundukları yerde duran varlıklardır. Hem kendilerinin, hem de pek kalabalık olan yavruların (meyvelerinin) rızıkları onlara gelir. Öyle ki, güya her bir ağacın kökleri rahmet hazinesine bitişiktir; oradan onlara açılan bir menfez vardır. O menfezlerden, onların muhtelif hâcetlerine uygun olan rızıkları İlâhî Rahmet onlara taksim eder; İncirin yavrusuna hâlis bir süt, Narınkine tertemiz bir şerbet, zeytinin evladına mübarek bir yağ, cevize nurlu bir yağ verir ve hâkeza… İşte bu, saygı duyulması istenen bir âyettir… İşte, ey kibirli hayvan! Nebatâtın sana böyle üç mertebe tercih edilmesinin sebebi, senin enaniyetin, hırsın ve iradendir. Onun için teslim ol ki, selâmet bulasın…”
“İnsan zayıf olarak yaratılmıştır.” (4/28) Ey insan! Sakın hayvanâta karşı büyüklük taslamaya kalkma. Çünkü senin diğer hayvanların üzerine çıkmana sebep, zaaf ve aczinden ibarettir. Tıpkı bir çocuk gibi ki, anne ve babası ile büyük kardeşleri üzerinde âcizliğinin kudreti ve zaafının kuvvetiyle hükmeder. Sen hayvanat içinde, hayatının lüzumlu şeylerini elde etme hususunda kendinden daha âcizliğini görüyor musun? Senin hayatının muhafazası için tecrübe yoluyla veya ders almak suretiyle yirmi senede ancak eline geçen levâzımat, hayvanın eline yirmi günde, bazan yirmi saatte, bazan da yirmi dakikada geçiyor. Hatta hayvanlardan bir fert, hayvanî hayatın muhafazası hususunda sizden yardımlaşma halindeki bir cemaate tek başına eşit olabiliyor. Buna karşılık, bilhassa İslamiyet ve ubudiyette bulunan insanlığın kemâl, cihetinden de sizin bir ferdiniz, onların çok nevilerine müsâvî gelmektedir.
“Ey insan ve ey ene! Sen hayvanatın en aşağısından daha aşağı, daha zelil ve daha âciz de olabilirsin; bütün hayvanat türlerinin en aziz ve en mükemmeli de olabilirsin. Artık dilediğini seç… Hal böyle olduğuna göre, âcizliğini ve zayıflığını bile ve anla ki, senin kudretin ve kuvvetin, ancak Mâliki’nin nezdindeki dua ve ağlayışın adıdır.”
“İnsanın sanat eserleri diye iftihar ettiğin şeye gelince: Bunlar da O’nun ilham eserdir, yaratması ve ikramıdır. Cenab-ı Hak, bu suretle, pek garip bir güzellik ortaya koymalı, pek acip bir kitabet icat etmek ve aslî nimetlerin insan hevesinin hendesesiyle mezcedilmesinden hâsıl olan nimetlerini taddırmak için, âleme yayılmış olan muhtelif nimet çeşitlerini seninle bir arada, toplamıştır.” (Mesnevi-i Nuriye, Nur, 6. Ve 7. İ’lemler)
“Çiçek açan herbir ağaç, umumî bayram olan baharın içindeki hususî bayramında ve resmi geçit-misal bir anda yeşillenmiş âzâlarını en süslü müzeyyenatla süslemiş. Tâ ki, onun Sultan-ı Zülcelâli, ona ihsan ettiği hediyeleri, lâtif güzellikleri ve lütufları ve nurânî eserlerini müşâhede etsin. hem İlahi sanat sergileri olan yer yüzünde ve bahar mevsiminde, rahmetinin bezemelerini halkın nazarına teşhir etsin… Ve ağacın yaratılış hikmetini insanlara ilân etsin. İncecik dallarında ne kadar mühim hazineler bulunduğunu ve Rahmanî ihsanların meyvelerinde ne derece mühim defineler var, olduğunu göstermekle İlahî Kudretin mükemmeliyetini göstersin.” (Nur, 510. Sayfa)