Zamana değer kazandıranlar

Safvet Senih

Safvet Senih

28 Şub 2019 10:03
  • Yaşatma duygusuyla hareket eden adanmış ruhlar hakkında yazdığı “Zirvedeki Ruhlar” yazısında Muhammed Fethullah Gülen Hocaefendi şöyle diyor: “Düşünceleri duru, seciyeleri temiz, vücutları dinç, gözleri keskin, bakışları berrak; yürekleri topyekün insanlığa karşı insanî hislerle dolup boşalan, çevrelerine karşı da sevgi, merhamet ve hoşgörüyle çarpan ZİRVEDEKİ  RUHLAR, dünden bugüne tarihî hâdiselere yön vermiş, tarihin yükünü ense kökünde taşımış bir düzine kudsilerdir ki, Zaman Onlarla ve Onların Sundukları Mesajlarla itibarilikten çıkarak değer kazanır, mekân ve mekanın bağrındaki karadelikler onların aydınlık düşünceleri sayesinde Cennet koridorları haline gelir.
    “Tek bir düşünce, tek bir anlayış, tek bir Mâbuda inanç etrafında kenetlenerek, varlık ve birliklerinin şuurunda olmaları onların en önde gelen vasıflarındandır ve bu vasıfla hep zirvelerde dolaşır; şereften şerefe, zaferden zafere, koşarlar.
    “Heyecanlanıp harekete geçmelerini gerektiren herhangi bir sebep olmadığı veya kendi iç dünyaları ile meşgul bulundukları dakikalarda, yüzleri yerde, fevkalâde sakin, uyumlu ve melek oldukları hissini uyandıracak kadar yumuşaktırlar. Vazife başında ve düşünceleri hesabına harekete geçtikleri zamanlarda ise, birdenbire çelikleşirler.”
    Yaşadığımız sürece benzer musibet ve felaketler  karşısındaki durumlarını da Hocaefendi, seneler önce şöyle dile getirmektedir: “Herhangi bir sebeple düzenleri bozulup kuvvetleri dağılsa, şevklerini söndürüp ümitlerini kıracak hâdiseler peşi peşine birbirini takip etse, semalarındaki bütün yıldızlar birer birer dökülüp çevrelerinde karanlıklar kol gezse, zerre kadar sarsılmaz; derhal Yaradan’larına döner, inançla kanatlanır ve muhteşem geçmişleriyle bütünleşerek yepyeni bir şevkle, YENİDEN  DİRİLİR ve yeniden yollara koyulurlar.”
    Seneler önce Nevzat Savaş arkadaşımız Mısır ulemasından birisine Hizmeti ve müthiş inkişafını anlatır. Âlim zât dinler, dinler fakat içinde ukde kalmış havasında bir tavır alır. Ama bu süreçten sonra karşılaşınca, “Nevzat Hoca, içimdeki ukde çözüldü… Siz doğru yoldasınız… Çünkü  sen bana Hizmeti ilk anlattığın  zaman, hiçbir engele, takılmadan, hiçbir ağır imtihana tâbi tutulmadan bu kadar güzelliğin sergilenmesi Allah’ın âdetlerine uygun değil, burada çözülmesi gereken bir problem var, diye düşünüyordum, ama şimdi başınıza gelenlere bakıyorum da isabetli bir yolda, hayırlı bir Hizmette olduğunuzu anlıyor ve sizleri takdir ve tebrik ediyorum.” diyor… 
    Hocaefendi bu zirvedeki ruhların kendi iç muhasebeleri ve Cenab-ı Hak huzurundaki durumlarıyla Hizmetteki fedâkarlıkları ve cefâkârlıkları hallerini şöyle ayırıyor: “Mabudlarıyla baş başa kaldıklarında herbiri incelerden ince birer kalb ve vicdan insanı olan bu yiğitler, er meydanlarında tamamen ayrı bir hâl, ayrı bir hüviyet alırlar.”
    Bu muhabbet fedâilerinin temel prensiplerinden birisini de şöyle izah ediyor: “Nefretten nefret eder, kötülükleri iyilikle savmaya çalışır; hasımlarına karşı dahi âdiliğe tenezzül etmez, hep mertçe davranılar. Mağlup edip dize getirdikleri kimseleri, hiçbir şey olmamış gibi karşılar ve onlara centilmenlikten zevk duyarlar.”

    Kördüğüm hâline  gelmiş çözümsüz problemler karşısındaki tavırlarını da şöyle anlatıyor: “Her işlerinde akıllı ve basiretlidirler… zekâ ve ferasetleriyle, EN  HALLEDİLMEZ  GİBİ  GÖRÜNEN  MESELELERİ  DAHİ  HALLEDER; bedbinlik ve karamsarlık içinde çırpınıp duran sineleri ümit ve azimle şahlandırırlar. Dehâya denk bu üstün fıtratlar, o muhteşem zekâ ve kabiliyetlerini hep millet yararına kullanırlar; kullanırlar da, başkalarına zararlı olmadan fersah fersah  uzak bulunurlar.” 
    Cenab-ı Hakkın ahsen-i takvim üzerine yarattığı insanlığın hayrı ve felahı uğruna, manevî makamların beklentisinden ve füyuzat hislerinden bile fedakârlıkta bulunan bu adanmış gönüller bir özelliğinin de Hocaefendi “Milletlerinin başına gelen bir felâket, onları tâ can evinden vurur; vurur da onlara dünya zevk ve lezzeti adına herşeyi unutturur. Bu felâketi atlatacakları güne kadar da, evlerinde obalarında DİRİLİŞ  NİNNİLERİ söyleyerek gelecek nesillerde mücadele azim ve ruhunu geliştirip, onlara esaret altında zilletle yaşamaktansa, izzetle ölmeyi öğretecek; dün ve bugün kaybettikleri şeyleri onlarda kazanmaya çalışırlar.” diyor. 
    Onların güç ve direnç kaynakları, cansiperane mücadelelerinin dayanma noktaları hakkında da Muhammed Fethullah Gülen  Hocaefendi şunları söylüyor: “Her türlü güç ve kuvvete, her çeşit hıyanet ve ihanete karşı en metin, en sağlam kaleleri de, o durumlardan duru saf inançları ve o inançtan kaynaklanan yüksek heyecanlarıdır. Bu sağlam sığınakları sayesinde, en aşılmaz görünen şâhikaları aşar, en dev engelleri yener, en onulmaz dertlerin üstesinden gelebilirler.
    “Onların meclislerinde gece ve kıştan söz edilmez; en karanlık durumlarda  dahi, onların düşünce dünyalarında, cihanları aydınlatacak ışık kaynakları, karı-buzu yerle bir edecek hararet ve enerji menbaları feveran edip durmaktadır. Onların bu cennet iklimlerinin dışında, yığınlar, ümitsizlik içinde boğulurken, onlar inanç mekiklerini bir başka ümit haliçesinde hareket ettirerek gözlere ve gönüllere ayrı ayrı güzellikler sunar ve ayrı ayrı diriliş yollarını gösterirler.”
    Hocaefendi, bu güzel yolun kaderi ile ilgili karşımıza çıkacak her meseleyi birer birer ele alarak söz ve yazılarında olacakları ve yapılması gerekenleri anlatmış; bunların hepsi yazılı ve çizili. Bize düşen  bu pusula sözleri ele alıp iyi  incelemek ve gereğini yapmak. İşte ben o yazılı ifadeleri sadece yeniden istifadeye sunuyorum. 
    28 Şub 2019 10:03
    YAZARIN SON YAZILARI
    YAZARLAR