Sömürgeciler kendi ticaretleri için binlerce sanatkârın kolunu kesmişler. Bunun üzerine Oxford mezunu olan Mahatma Gandi halka “İngiliz mallarını boykot edeceğiz!” diyor. 71 gün hiçbir şey yememiş. Raflardaki bütün malları boykot yüzünden satılmamış, öylece kalmış. Sivil itaatsizlikle halk direnince, sömürgeci valileri kimse dinlememiş. Gandi’nin tensibiyle herkes bir keçi edinmiş, bir de tahtadan bir çanak, Keçi’nin kılından bir şilte. Pamuktan bir entari… Derisini altına alıp seriyorlar. Hepsi bu… Bu tutum sömürgecileri dize getirmiş. Böylece koskoca bir ülke istiklaline kavuşmuş.
İşte Ali ihsan Tola Ağabey de hiçbir şey yemeden 71 gün yemek yemeden durmasını da “O sırra bağlıyor ve diyor ki:
“Gandi ve Hindistan kurtulduğu gibi biz de kurtuluruz. 71 gün yememek olabilir mi? Olur. İşte 71 gün yemek yememedeki Sır O! Ben akıldan fikirden mi bahsediyorum. Yemem de yok, içmem de yok. Benim bu halimi gören Dr. Tahsin Ağabeyim bir telaşa kapıldı. “Eyvah ölüyor! Ne yapacağız? Hastaneye götürelim?” diyor. Ben adımı bile unutmuşum. Ankara’dan dört arkadaşıyla, dört milletvekili ile gelmişler. Hastaneye gitmek istemeyişimi anlayınca beni Üstadın yanına, Çam Dağı’na yatak döşek öylece götürdüler…
Zübeyir “Adın ne?” diyor. “Bilmiyorum!” diyorum. Ali Efe’nin Jeep’ine binip gitmiştik. Varıp Üstad’ın elini öptük. Üstad bana “Keçeli onları korkuttun:’ dedi. Tahsin Beylere döndü:
“‘Âli İhsan’ın muhakemesi falan gayet yerinde… Ne istiyorsunuz ondan?’ dedi. Onlar Üstad’a: “Efendim, yemiyor… İbadetten kalkmıyor. Şahsi kemâlât yapıyor. Halkın içine girmiyor. Mütemadiyen İmam Gazalî’nin kitaplarını okuyor. Efendim insan olarak yanına geliyoruz, kabul etmiyor’ dediler. Üstad da ‘Peki…’ deyip bana döndü. ‘Âli İhsan, Efendimiz (S.A.S.) sana orucu (71 günlük) açman için HURMA gönderdi. İşte paketin içindeki hurmalarla orucunu açabilirsin.’ dedi. Ben hurmaları avuçladığım gibi ağzıma attım. Dr. Tahsin Ağabey bana “Ne yapıyorum? Bir anda yersen, büzüşen kuruyan bağırsaklar, böyle yüklenirsen, patlatırsın.” dedi. Arkadaşları yere kapandılar, yemeyeyim, diye. Ama ben birer tane de onlara verdim… Üstad ise onlara ‘Bir daha Âli İhsan’a karışmayın. Bunu serbest bırakın. ‘Ne yedin? Ne yemedin?’ diye sorup durmayın.” dedi.
“Ben de hurmaları yemeye başladım… Daha önce şöyle demiştim: ‘Nuraniyet kesbeden zatlar, kalb ve ruhun derece-i hayatına girenler çok yedi mi? Zayıflamaya başlar. Çünkü onlar gıdalarını Allah’ın nurundan, tesbihattan, evrad-u ezkârdan aldıklarından, onlar yemeseler de yaşarlar. Onlara bunu söyleyince, susmuşlardı. Üstad Hazretleri, en büyük ampülü taktırıp ‘Nurdan israf olmaz’ buyururmuş. Oradan gıdasını aldığı gibi, gündüzleri de ‘Aç-susuz kalırım, fakat havasız yaşayamam.’ buyurmaları herhalde güneşin nurundan şarj eden piller gibi… Nuraniyet kesbeden zâtlar, madde ve mânâ dengesini Kur’an’dan aldıkları için güneşten gıdalarını da alırlar.”
“Esas meseleye gelecek olursak, Hindistan’ın sömürgecilikten, bağımsızlık kazanması, işte Gandi’nin 71 günlük orucu ile kendisini feda etmesi neticesi, nasıl kurtulmuşsa, öyleyse biz de onu yapabiliriz. Milletvekillerden, akademisyenlerden, Diyanetten, halktan insanlar benzeri tavır ve davranışları da zâlim hükümdar karşısında dilsiz şeytan olmaktan çıkıp gerçekleri dile getirmek suretiyle… Gandi’nin ‘sivil itaatsizlik’ prensibiyle kanuna uygun olarak, terör ve anarşiye meydan vermemek şartıyla üzerlerine düşeni yapmak suretiyle gadir ve zulümlerin üstesinden gelinebilir.
Üstadımızın Âlî İhsan diyerek  harfini çekerek telaffuz ediyordu. Onun âli ve yüce bir talebe ve şakirt olduğunu ifade ediyordu.