Üstad Bediüzzaman Hazretleri diyor ki: “Sure-i Fethin, 27. 28. 29. yetlerinin çok mucizelik vecihleri vardır. Mucizeli beyan Kur’an’ın on çeşit küllî mucizelik vecihlerinden, gaybtan haber verme hususu, şu üç âyette yedi-sekiz vecihle görünüyor.
“BİRİNCİSİ: ‘Allah, Peygamberinin rüyasını elbette doğru çıkaracaktır’ (48/27) âyeti, Mekke’nin fethini, vuku bulmadan evvel katiyetle haber veriyor. İki sene sonra haber verdiği tarzda vuku bulmuştur.
“İKİNCİSİ: ‘Allah sizin bilemediğiniz şeyleri bildiğinden ondan önce, yakın bir zafer nasip etti” ibaresi ifade ediyor ki: Hudeybiye Sulhu, gerçi, zâhiri İslâm aleyhinde görülmüş ve Kureyşliler bir derece gâlip görünmüş olduğu halde mânen Hudeybiye Sulhu”, M NEVÎ BÜYÜK BİR FETİH hükmünde olacak ve diğer Fetihlerin de anahtarı olacak diye haber veriyor.
“Gerçekte, Hudeybiye Sulhü ile gerçi maddî kılıç, kılıfına muvakkaten konuldu. Fakat Kur’an-ı Hakim’in şimşek gibi elmas kılıncı çıktı, kalbleri, akılları fethetti. Sulh münasebetiyle birbiriyle karışıp görüşerek beraber oldular. İslamiyetin güzellikleri, Kur’an’ın nurları, inat ve kendi ırkına aşırı bağlılık perdelerini yırtarak hükmünü icrâ ettiler. Meselâ, bir harp dâhisi olan Hâlid bin Velid ve bir siyaset dâhisi olan Amr İbnü’l- s gibi, mağlubiyeti kabul etmeyen zâtlar, Hudeybiye Sulhü ile tecellisini gösteren Kur’anî Kılıç onları mağlup edip, Medine-i Münevvere’ye tam bir boyun eğme ile İslâmiyete gönül rızasıyla, tamamen teslim olduktan sonra Hz. Halid’in bir Seyfullah (Allah’ın kılıcı) şekline girdi ve İslâmî fetihlerin bir kılıncı oldu.
“Mühim bir sual: Kâinatın iftihar tablosu, lemlerin Rabbinin Habîb’i Resul-i Ekrem’in (S.A.S.) Sahabelerinin, müşriklere karşı Uhud Savaşının nihayetinde ve Huneyn Savaşının başlangıcında mağlup olmalarının hikmeti nedir?
“Elcevap: Müşrikler içinde, o zamanda Sahabelerin saffında bulunan Sahabelerin en büyüklerine mukabil gelecek Hz. Hâlid gibi çok zâtlar bulunduğundan şanlı ve şerefli olan istikballeri nokta-i nazarında bütün bütün izzetlerini kırmamak için, İlâhî hikmet, gelecekte yapacakları hasenat ve iyiliklerinin acele bir mükafâtı olarak mâzide onlara vermiş, bütün bütün izzetlerini kırmamış. Demek mâzideki Sahabeler, müstakbeldeki Sahabelere karşı, mağlup olmuşlar. Tâ o geleceğin Sahabeleri, kılıçların şimşeğinin korkusuyla değil, belki gerçeğin parıltısının şevkiyle İslâmiyete girsin ve fıtrî akıl dolu cesaretleri çok zillet çekmesin.”
ÜÇÜNCÜSÜ: “Korku duymayarak” kaydı ile, haber veriyor ki: ‘Sizler mutlak bir emniyet içinde Kâbe’yi tavaf edeceksiniz.’ Halbuki Arap Yarımadasındaki Bedevî kavimler, çoğu düşman olmakla beraber Mekke etrafı ve Kureyş kabilesi büyük bir kısmı düşman iken, yakın bir zamanda hiç korku duymadan Kâbe’yi tavaf edeceksiniz şeklindeki haberle; Arap yarımadasını itaat altına ve bütün Kureyş’i İslâmiyet içine ve tam emniyet verilmesine, delâlet edip haber verir. Aynen haber verir. Aynen haber verdiği gibi meydana gelmiştir.
“DÖRDÜNCÜSÜ: ‘Bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak dinle gönderen O’dur.’ (48/28) ifadeleri tam bir kesinlikle haber veriyor ki: ‘Resul-i Ekrem’in (S.A.S.) getirdiği din, bütün dinlere gâlip gelecek.’ Halbuki, o zamanda yüzer milyon tebaası bulunan Hıristiyan, Yahudi ve Mecûsi dinleri, Roma, Çin ve İran hükümeti gibi yüzer milyon tebaası bulunan cihangir devletlerin resmî dinleri iken, kendi küçük kabilesine karşı tam galip gelemeyen bir vaziyette bulunan Muhammed-i Arabînin (S.A.S.) getirdiği din, umum dinlere gâlip olup bütün devletlere muzaffer olacağını haber veriyor. Hem gayet açıklıkla ve kesinlikle haber veriyor. İstikbal, Kur’an’ın o gaybî haberi, Atlas Okyanusundan, Hint Okyanusuna kadar İslâm kılıcının uzamasıyla tasdik etmiştir.”
(Bediüzzaman Said Nursî, Yedinci Lem’a)