Nisan 2019 sayılı Çağlayan dergisinde Dr. Kadir Namlı Beyin “Uyuyan Kanser Hücreleri” başlıklı yazısında, en gelişmiş kanser araştırma metodu olan PET taramalarının bile çoğunlukla uykuda olan tümörleri tespit edemediği ifade ediliyor.
Kasım 2016’da mânevî tedavi usulleriyle uğraşan bir zat ile sohbet etme imkânım olmuştu. Mâlum “O vakit meleklere: ‘Âdem’e secde edin!’ dedik ve bütün melekler secde ettiler. Sadece İblis secde etmedi.” (Bakara Suresi, 2/34) âyetini Bediüzzaman Hazretleri şöyle tefsir ediyor: “Kur’an, Âdem Aleyhisselama, meleklerin itaat edip boyun eğmesini; ama şeytanın kibirlenip isyan etmesini zikretmesiyle, insanlara, kâinatın pek çok maddî nevileri ve onların mânevî mümessilleri (melekler gibi temsilcileri) ve müekkelleri musahhar (emre âmâde) olduklarını ve insanların hâssalarının (özel ve ince duygularının) bütün istifadelerine hazır vaziyette ve itaatlı olduklarını bildirmekle beraber, insanların istidat ve kabiliyetlerini bozan ve yanlış yollara sevk eden şerli ve zararlı maddeler ile onların mümessilleri (şeytanlar) ve şeytanlara esir olmuş kötü kimseler, o insanların yükselip ilerleme yolunda ne büyük bir engel, ne müthiş bir düşman teşkil ettiğini ihtar ederek Kur’an-ı Mucizü’l-Beyan, bir tek Âdem’le cüz’î hadiseyi konuşurken bütün kainatla ve bütün insanlıkla ulvî bir konuşma yapıyor.” (Yirminci Söz, Birinci Makam, Birinci Nükte)
Buradan anladığımız kadarıyla kanser gibi şerli ârızaların temsilcileri de şeytanlardır. Bu münasebetle o zat dedi ki: “Mesela akyuvarlar, kanser hücrelerini yok etmek için üzerlerine varınca, hemen kılık değiştirip sağlam hücreler gibi görünüyorlar… Böylece imhâ edilmekten kurtuluyorlar. Bununla da yetinmeyip bütün kanserli hücreleri yani sanki akrabalarını toplayıp diğer sağlam hücreleri işgal edip vücudu çökertiyorlar. İşte bu tip kanserlerin şerli temsilcileri, Kur’an’ın tesirli âyetleri ve duaları okunmak suretiyle bu işgal sonlandırılabiliyor.”
Bu hususta, meselenin bir de Esmâ-i Hüsnâ ile alâkası vardır. Malum Cenab-ı Hakkın isimleri çoktur. Herbirinin diğer isimlerle alâkası vardır. Tek başlarına değil, diğerleriyle beraber girift tecelli ederler. Meselâ Muhyî ismi tecelli edince yanında hemen Semî Basîr, Rezzak gibi isimleri de beraber tecelli eder. Aynı şekilde kelâm sıfatı tecelli edince onunla beraber kadir, şâfi ve nur isimleri de beraber tecelli eder. Onun için bir kelam olmasına rağmen “kün” yani “ol” buyurunca Cenab-ı Hak, istediği şey hemen yoktan var oluyor. Fâtiha Suresi İlahî kelâm olarak okununca bir hidayet rehberi olarak yolları, kalbleri ve vicdanları aydınlatan bir nur olduğu gibi, aynı zamanda maddî-manevî dertlere de şifâ oluyor. Onun için Fâtihanın bir ismi de ŞÂFİYE’dir… Bazı kanser hastalarının Fâtiha okuya okuya şifa bulduklarını da biliyoruz. Hatta, “Eğer Biz Kur’an-ı bir dağa indirseydik, sen o dağı Allah’ın haşyetinden param parça olduğunu görürdün” meâlindeki âyet, habîs urlara okunduğunda küçüldüğüne, hatta yok olduğuna, hiç olmazsa artık ilerlemeyip durduğuna şahit olanlar vardır.
Dr. Kadir Namlı Beyin uyuyan kanser hücreleri yazısına dönecek olursak, “Kanser hücresinin uyuduğunu sandığımız bu dönemde, aslında gizliden gizliye bir faaliyet yürütülmektedir. Kanserin uyku dönemindeki özelliği iyi bilinirse, bu dönemde idrardaki ve kandaki değişiklikler yardımıyla tanınarak uyanmasına fırsat vermeden hakkından gelinebilir. Fakat bunun için, hangi moleküllerin arttığı veya azaldığını tesbit etmek üzere, hassas biyokimyevî tahlilleri yapabilen yeni teşhis cihazlarının geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu konuda başarılı olunursa, doktorlar uykuda yakaladıkları tümörleri çok büyümeden tesbit edip tedavi için hızlı ve güçlü bir planlama yapabilirler.
“Uykudaki kanser hücrelerinin tanındıktan sonra yok edilmelerinde bir sıkıntı daha vardır. Maalesef bu kanser hücreleri uykudayken metabolik olarak aktif olmadıklarından, (diğer bir deyişle, karnı tok vaziyette uyuyan bir fareyi, zehirli yemi yemediğinden dolayı öldüremediğiniz gibi) uykudaki kanser hücrelerini de hedef tahtasına koyup geleneksel kemoterapi ilaçlarıyla öldürülme ihtimali çok düşüktür.
“Son yıllarda yapılan bir çalışmada, uyuyan hücrelerin zayıf noktalara sahip olabileceğine dair deliller elde edilmiştir.”
Elbette bu ilmî çalışmalar olmalı ve devam etmelidir. Ama biz de dua ve maneviyatı da elden bırakmamalıyız. Biliyoruz bazı şerlileri ve şer mümessillerini de Cevşen-i Kebir gibi Esma-i Hüsna dualarının eritip tesirsiz hale getirdiklerini de biliyoruz… Onun için biz de bu çeşit hazinelerden istifadeye devam etmeliyiz.