1980’de 12 Eylül darbesinden sonra, darmadağın olmak
üzere olduğumuz çok sıkıntılı bir
zamanda, yani Aralık 1980’de Sızıntı dergisinin baş yazısında, M. Fethullah Gülen
Hocaefendi şöyle diyordu. (Daha sonra da, söylediklerinde ne kadar haklı
olduğunu zaman göstermişti. Şimdi de yine niye haklı çıkmasın ki):
“Büyük ve ciddi istihaleler arifesinde bulunuyoruz. Toplum sancı sancı üstüne kıvranıp duruyor ve yeni bir şeyler doğurma eşiğinde… Yıllar yılı binbir paradoksla kendine has çizgiden uzaklaşmış yığınlar, gelecek hakkında oldukça endişeli ve ümitsiz. Yürekler dermansız, zihinler fakir.. ilhamlar sevimsiz…
“Ruh dünyası böyle sarsık ve istikbâli iç içe kaos, canı dudağında perişan kitleler, dizlerine derman, yüreklerine fer bekliyorlar…
“Fert, ümitle varlığa erer; toplum onunla dirilir ve gelişme seyrine girer. Bu itibarla, ümidini yitirmiş bir fert, var sayılamayacağı gibi, ümitten mahrum bir toplum da felç olmuş demektir.”
‘Nefsime zulmettim.’ dedi ve dirildi. Şeytan ise, gönlünden akıttığı kan ve irin içinde bocaladı durdu ve nihayet boğuldu…”
“Ümit ve azimle coşan bir Berberi köle, Herkul sütunlarına yeni bir nâm getirmiş ve denizaşırı ülkelerin efsânevî kahramanı olmuştur. Ve yine ümitle yıldırımlaşan genç bir serdar, çağlarla oynamış ve beşer tarihinde pek az insanın elde edebileceği yüceliklere ermiştir.”
“Ümitle uzun yollar aşılır, ümitle kandan irinden deryalar geçilir ve ancak ümitle dirliğe ve düzene erilir. Ümit dünyasında mağlup olanlar pratikte de yenilmiş sayılırlar. Ne yiğitçe ve çalımla yola çıkanlar vardır ki, iman ve ümit zaafından ötürü, yarı yolda kalmışlardır.”
“Solmayan renge, sönmeyen ışığa, batmayan güneşe Dilbeste olan bir ruhtur ki, gecesi sabah aydınlığında, gündüzü cennet bahçelerinde gibi rengarenktir. Böylelerinin, karanlık bilmeyen ufuklarında güneşler kol gezer ve değişen mevsimler farklı manzaraların büyüleyici meşherleri gibi birbirini takip edip durur.”
“Bin bir ümit tomurcuğunun tebessüm ettiği ve binbir tohumun toprağın altında kara düşecek cemreyi beklediği gibi şu günlerde, ümitten mahrum gönüllere, ümit dileklerimle…”