Tevafuk

Safvet Senih

Safvet Senih

29 Oca 2025 02:03

  •          Bu Hizmet’te tevafuklar, Hizmetin bir nevi kerametidir. Üstad tevâfuku şöyle izah ediyor:

    Tevafuktaki gaybî müdâheleyi bir mektupta size böyle bir temsille beyan etmiştim. Mesela, benim avucumda nohut, leblebi, üzüm, buğday gibi maddeler bulunsa, ben onları yere atsam, üzüm üzüme, leblebi leblebiye karşı sıralansa hiç şüphe kalır mı ki, elimden çıktıktan sonra gaybî bir el müdâhale edip sıralamasın? İşte harfler ve kelimeler o maddeler (gibi)dir; ağzımız o avuçtur.” (Barla Lâhikası, 160. Mektup)

    “Cenab-ı Hak, kemâl-i rahmetinden iki senedir ciddi hakikatlara nisbeten,  yemişler, fâkiheler nevinden lâtif tevâfuklar ile zihinlerimizi taltif etti, zihnimizi neşelendirdi. Kemâl-i merhametinden o tevâfukat-ı lâtîfe meyveleriyle, ciddi bir Kur’anî hakikata sevk etti ve ruhumuza o meyveleri gıda ve azık yaptı. Hurma gibi, hem meyve, hem azık oldu; hem hakikat, hem ziynet ve meziyet birleşti. Kardeşlerim bu zaman da dalâlet ve gaflete karşı pek çok manevî kuvvete muhtacız. Maatteessüf, ben şahsım itibariyle çok zayıf ve müflisim. Hârika kerametlerim yok ki, bu hakikatları isbat edeyim ve kudsi bir himmetim yok ki, onunla kalpleri celbedeyim. Ulvî bir deham yok ki, onunla akılları emrime musahhar kılayım. Belki, Kur’an-ı Hakimin dergâhında, bir dilenci hizmetçi hükmündeyim. Bu inatçı ehl-i dalâletin inadını kırmak ve insafa getirmek için, Kur’an-ı Hakîmin sırlarından bazan meded isterim. Kur’an’ın kerâmetleri olarak, tevafuklarda İlâhî bir ikrâm hissettim, iki elimle sarıldım. Evet Kur’an’dan süzülen İşârâtü’l- İ’caz’daki ve Haşir Risâlesinde katî bir işareti hissettim. Emsalleri bulunsun bulunmasın, bence Kur’an’ın kerâmetidir. İşârâtü’l- İ’caz’ın bir sayfasına dikkat ettik; satırların başında bütün harfler ikişer ikişer olup, hârika bir intizam ile harflerin konulduğunu gördük. Onuncu Söz’de tevafuk’a sebep (3,4,5,6) rakamları, herbirisi 13’te ittifakları; o 13’ün de, Altıncı ve Sekizinci, mahrem Dördüncü Remizlerde mühim bir esrar anahtarı olduğunu gördük. Bunda şüphemiz kalmadı ki, kağıt üzerinde daima kalacak bir Kur’anî kerâmettir, İlâhî bir ikrâmdır ve doğrudan doğruya, Risalenin ve Haşre imanın tasdikine bir imzâ telâkki ettik. Havada uçmak, su üzerinde yürümeye benzemiyor. Onlar muvakkat, hem şahsın kemâline ve iradesine, belki istidrâca verilebilir. Doğrudan doğruya hakikate – bilhassa bu zamanda- hizmet edemiyor.” (Barla Lâhikası, 115. Mektup)

    İkinci İşarette iman ve Kur’an hizmetinde müthiş bir dayanışma ve birliğin bulunması, samimi bir gayret, şevk ve fedâkarlıkla Nur Talebelerinin birbirleriyle kenetlenmesi bir kerâmet olarak değerlendirilerek: “Evet, velâyetin kerâmeti olduğu gibi, hâlis niyetin dahi kerâmeti vardır. Samimiyetin dahi kerâmeti vardır. Bilhassa, Allah için olan bir kardeşlik dâiresindeki kardeşlerin içinde, ciddi, samimi tesanüdün çok kerâmetleri olabilir. Hatta şöyle bir cemaatin şahs-ı mânevisi kâmil bir veli hükmüne geçebilir, inayetlere mazhar olur. (...) Elbette, böyle mübarek bir cemaatte, gaybî tevafuklardan daha ziyade kuvvetli gaybî bir işâret var ve ben görüyorum, fakat herkese ve umuma gösteremiyorum.” deniliyor.

    Mektubat’ta bir rüya münasebetiyle ilgili olarak Bediüzzaman Hazretleri şöyle diyor: “O cemaat; telsiz âletlerin âhizeleri (alıcıları) hükmünde, bütün dünyaya ders işittirmek istemek işâreti ve hakikatı ise, inşaallah tamamiyle sonra çıkacak. Şimdi efradı birer küçük çekirdek iseler de, ileride Allah’ın muvaffak kılması ile yüksek birer ağaç hükmüne geçerler. Ve birer telsiz telgrafın merkezi olurlar.” (28. Mektup, 1. Mesele)

    29 Oca 2025 02:03
    YAZARIN SON YAZILARI