Terbiye Sorumluluk Duygusu

Safvet Senih

Safvet Senih

30 Eki 2019 11:03

  • Hocaefendi eğitimde sorumluluk duygusu üzerinde şu gerçekleri  tesbit ediyor: 
    İmamiye kaynaklı bir alıntıyı bu konuda serlevha yapmak istiyoruz. İmam Zeynu’l- bidin ‘Risaletü’l-Hukuk’unda şu tavsiyelerde bulunuyor: -Sa’yinin semeresi çocuğunun senden olduğunu, hayrının ve şerrinin de sana râciolacağını bileceksin.’
    “Hz. Peygamber Aleyhisselatü Vesselama vefatından bir süre önce vefat edeceğini hissettirmişti. Bunun üzerine O  (S.A.S.), bir gün sahabe topluluğuna, ‘Kul, dünya ile âhiret arasında muhayyer bırakıldı da  O, âhireti tercih etti.’ deyivermişti…’  Bu işaretle  anlatılmak isteneni hemen kavramış olan Hz. Ebu Bekir (r.a.): ‘Anam, babam, sana feda olsun ya Resulullah!’ (Müslim, Fedâilu’s- Sahabe, 1)  demiş ve ağlamıştı… Evet o, kulun Hz. Peygamber (S.A.S.)  olduğunu anlamada gecikmemişti. Bundan başka Allah Rasulü (S.A.S.) Veda Haccı esnasındaki bir hutbesinde de yine: ‘Yakında beni sizden soracaklar, tebliğ vazifemi yaptım mı, nasıl cevap vereceksiniz?’ buyurmuşlardı; buyurmuşlardı, zira O, önemli bir vazife yapmıştı ama, bunu hakkıyla yapıp yapmamış endişesi içinde bulunuyordu. Böyle bir endişeye mahal olmadığını icraatı haykırıyordu; oradaki bütün gönüller de hep birden haykırdı, koca meydan onunla yankılandı ve her yanda: ‘Sen vazifeni yaptın, risaletini  (peygamberliğini) tebliğ ettin, sorumluluğunu hakkıyla yerine getirdin.’ İtirafları duyuldu. O da parmağını yukarıya doğru kaldırdı ve üç kere: ‘Allah’ım şâhid ol, Allah’ım şahid ol!’ dedi.
    “O, ümmet dairesinde genişliği olan bir sorumluluğu derin bir endişe ile dile getiriyor ve ashabının, şehâdetini alıyordu. Şimdi acaba bizler de, kendi sorumluluğumuz altında bulunan ve bakıp görmekle mükellef olduğumuz çocuklarımıza karşı ‘Yakında beni sizden soracaklar, nasıl cevap verirsiniz?’ diyebilecek durumda mıyız? Ya da onlardan, ‘Vazifenizi yaptınız’ cevabını alabileceğimizi ümit edebiliyor muyuz? Değilse vay halimize… Onun için büyük İmam Zeynü’l- bidin, ‘Allah huzurunda sen, onlardan sorguya tâbî tutulacaksın’ diyor, sonra da titreyerek, Cenab-ı Hakka yönelerek: ‘Allah’ım, çocuklarımın terbiyesi, te’dibi ve onlara iyilik yapmam hususunda bana yardımcı ol!’ diyor. Zira bir insanın en mühim, en ciddi meselesi, aile efradını insanlık kemâlâtının zirvesine yükselterek onlara ebedî var olmanın hazlarını duyurmaktır.
    “Bazen çocuğumuza hediyeler alır ve onu sevindirmeye çalışırız. Hatta hacca gidip Kâbe veya Rasulullah’ın (S.A.S.) huzurunda bulunduğumuz zamanlarda dahi onları hep gönlümüzde duyarız. Mukaddes işler, en önemli hizmetler bile onları unutturamaz. Aslında çocuklarımızı en iyi hatırlama şekli, onlara İslâmî âdâbı ve Muhammedî (S.A.S.)  âdabı vermek olmalıdır.  hirette onların, ebedî sevinmesine vesile olan böyle bir armağan ölçüsünde başka bir hediye olmasa gerek. Yine İmamiye menşeli bir hadis-i şerifte Rasûl-ü Ekrem (S.A.S.) şöyle buyurur: ‘Çocuklarınıza ikramda bulunun ve onları en güzel şekilde terbiye edin.’ (İbn-i Mâce, Edeb, 3) Evet, Rasûl-ü Ekrem’in (S.A.S.) yolunu ihya istikametinde bir terbiye, çocuğa sunulmuş en büyük bir armağandır.
    Hocaefendinin Muhterem Validesi Refia Hanım, hamilelik döneminde özellikle dışarı daha az çıkıyor, haram nazarla karşılaşmak istemiyordu. Kendi kızlarına, gelinlerine ve çevresindeki bütün hanımlara, ‘ÇOCUK  TERBİYESİ  ANNE  KARNINDA  BAŞLAR’  diye öğüt verecekti ileride “Karnınız büyüdüğü zaman gereksiz yere sokağa çıkmayın, örtülü olsanız bile kendinizi sakının. Yediğinize içtiğinize daha fazla dikkat edin. Haram olan hiçbir şeye el uzatmayın. Gıybet etmeyin Abdestsiz durmayın. Her fırsatta Kur’an ve Cevşen okuyun, salavat çekin, dua edin. Abdestsiz emzirmemeye çalışın.’  İzmir’de yaşadığı yıllarda da yanına gelen ziyaretçilere ‘Çocuklarınızı nasıl yetiştirdiniz, bize neler tavsiye edersiniz.’ diye sorulduğunda aynı tavsiyelerde bulunacaktı. Kendi çocuklarını da her zaman ABDESTLİ  EMZİRMEYE  ÖZEN  GÖSTERMİŞTİ. ‘Çocuk ağlasa bile bırakın hemen abdestinizi alıverin. O ağlamaktan ölmez ama abdestli emzirirseniz çok şey vermiş olursunuz.’ diyordu. Hamur yoğururken bile acıkıp ağlayan çocuğu için, işini bırakıp abdestini alarak emziriyor, o sırada mutlaka dua, salavat okuyordu. Çevresindeki hanımları da bu konuda uyarıyor, ‘Bebeğe süt verirken dünya kelâmı konuşmayın, Kur’an’dan ezberinizde ne varsa okuyun. Hiçbir şey bilmiyorsanız ALLAH!  ALLAH! diyerek emzirin’ diyordu. Zaten bu dediklerini Refia Hanımefendi hep gerçekleştirmişti…

    30 Eki 2019 11:03
    YAZARIN SON YAZILARI
    YAZARLAR