1967 yaz tatilinde bizi M. Fethullah Gülen Hocaefendi bizi eski vaizlik şehri Edirne’ye hem de daha önce kendisinin kaldığı eve gönderdi. Orada 25 gün kaldık. Bir ara oradan Eski Camiin iki imamından birisi olan Ekrem Hoca ile İstanbul’a gittik. Oradan Şemseddin Yeşil Efendinin konuşmasına gittik. Nurânî bir zat, konuşuyordu, bilhassa gençler ve tesettürlü hanımefendiler de dikkatle dinliyorlardı. Arada bir vecize gibi cümleler dökülüyor, hatta onların üzerinde altlarını çizer gibi tekrarlıyor ve dinleyicilerin büyük çoğunluğu o vecizeleri hemen defterine yazıyorlardı. Bakıyordum o sözler Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Risale-i Nur Külliyatından alınma idi. Daha sonra bu iktibaslar hakkında Üstad’ın izin verdiğini öğrendim…
Kastamonu Lâhikasını tekrar mütalaa ederken şu ifadeler bana yukarıda anlattıklarımı hatırlattılar: “İstanbul dostları münasebetiyle, meşhur bir vaiz benimle görüşmek için gelmiş, görüşemeden gitmiş. Bir zata yazılan bir mektubun bir sureti size gönderiliyor; belki oradaki bazı adamlar, bu adam gibi, o hitaba muhtaçtırlar.”
“İstanbul’a uğrayan Risale-i Nur şâkirtleri senin gayret ve ciddiyetini ve tesirli vaazını bize haber verdiler. Senin gibi metin ve hâlis bir zâtı, Risale-i Nur dairesinde görmek istiyorum.
“Bilirsin ki iki elif ayrı ayrı olsa iki kıymeti var; bir çizgi üstünde omuz omuza verse, on bir kıymet aldığı gibi, senin tesirli nasihatinle hazırladığın hizmet-i imaniye tek başıyla kalsa, şimdiki ittifak halindeki hücumlara karşı dayanması çok müşkül. Eğer Risale-i Nur’un hizmetine iltihak etse, o iki elif gibi, on belki yüz on bir kıymetinde ve kuvvetinde olacak ve karşıdaki ittifak etmiş dalâletlere karşı dayanacak.
“Bu zaman, ehl-i hakikat için şahsiyet ve enaniyet zamanı değil. Zaman, CEMAAT ZAMANIDIR; cemaatten çıkan bir şahs-ı mânevî hükmeder ve dayanabilir. Büyük bir havuza sahip olmak için, bir buz parçası hükmündeki enaniyet ve şahsiyetini o havuza atmak ve eritmek gerektir. Yoksa, o buz parçası erir, zâyi olur; o havuzdan da istifade edilmez.
“Hem mûcib-i taaccüp ve hem teessüf etmeye sebeptir ki: Ehl-i hak ve hakikat İTTİFAK’daki fevkalâde kuvveti ihtilafla zâyi ettikleri halde; ehl-i nifak ve ehl-i dalâletin meşreplerine zıt olduğu halde, ittifaktaki ehemmiyetli kuvveti elde etmek için ittifak ediyorlar. Yüzde on iken, doksan ehl-i hakikatı mağlup ediyorlar.”
Şemseddin Yeşil Efendi Kastamonu’dan sonra Üstad ile beraber Denizli Hapsine almışlardı. Ankara’daki dostlarının iltimasıyla hapisten erken tahliye olmuştu.
Üstad Denizli Mahkemesinden beraat edip mecburî ikamet olarak Emirdağ’a gönderildi. Şemseddin Yeşil Efendinin Şeyh Salih Yeşil Efendi, Üstad Emirdağ’da iken İçişleri Bakanı Hilmi Uran’a şöyle bir mektup yazmıştı: “Yazıları yanlış telakki ve tefsirlere uğratılmakla senelerden beri çember içinde yaşatılan ve sâfî, samîmî bir insan ve Müslümanlıktan başka hiçbir maksadı bulunmayan Bediüzzaman Molla Said namlı masumun, ya bulunduğu yerde veya Ankara’ya nakil ile orada hayat ve huzurunun muhafazası için sırf insaniyet namına yazılmış olan bu mahrem ricanameyi bizzat okumak nezaketinde bulunur ve genç zamanında yaptığı, unutulan hizmetlerine mükâfaten ihtiyar halinde bu adamı serbest bir ölüm hayatına kavuşturmak lütfunu diriğ buyurmazsanız, zât-ı keremkârlarına en büyük hürmetlerimi sunar, minnettarınız olurum.” (…) Şair-i meşhur Akif Bey merhumun rivayetine nazaran, Mısır’ın en mâruf ulemasından olan ve Batı’nın müteaddit lisan ve felsefesine âşina bulunan Üstad-ı azam Abdülaziz Çaviş’in yirmi küsur sene evvelisi El-Ehram gazetesindeki Said hakkında yazdığı ‘Fatînü’l-Asr’ başlıklı makalesini okuyan ve kendisiyle bizzat görüşen ilim adamları, bu zatın fıtraten ilmî kudretini ve İlahi mesleğini takdir edebilirler. Sayın beyim, Kürdlük sözüyle türlü hakarete hedef olan Molla Said, seciyetin takdire şayan bir Türk âşığını ve İslamiyet hâdimidir. Bundan memleketimiz ictimâen zarar değil, mânen fayda görecektir. Ben, namus ve şerefim nâmına şehadet ederim ki, Molla Said, katiyen temiz bir adamdır. Milliyetini, memleketini candan seven; Erzurum’un eski milletvekillerinden bacağı kesik Yeşil Oğlu Mehmed Sâlih.”