Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Muhakkak ki, Allah ve melekleri Peygambere hep salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona SAL T edin ve tam bir içtenlikle SEL M verin.” (Ahzab Suresi, 33/56)
“Salavâtın bu kadar çokça hikmeti ve salâtla beraber selamı zikretmenin sırrı nedir?” şeklindeki bir soruya Üstad Bediüzzaman Hazretleri şöyle cevap veriyor: “Resul-i Ekrem Aleyhisselama salavat getirmek, tek başıyla bir Hakikat TARİKATIDIR. Resul-i Ekrem Aleyhisselam nihayet derecede rahmete mazhar olduğu halde, nihayetsiz SALAV T’a ihtiyaç göstermiştir. Çünkü Resul-i Ekrem Aleyhisselam bütün ümmetin dertleriyle alâkadar ve saadetleriyle nasibedardır. Nihayetsiz istikbalde, ebedü’l-âbâdda, nihayetsiz ahvalde mâruz ümmetin, bütün saadetleriyle alâkadarlığının ihtiyacındandır ki, nihayetsiz SALAV T’a ihtiyaç göstermiştir.
“Hem Resul-i Ekrem, hem abd (kul) hem resul (peygamber) olduğundan, ubudiyet (kulluk) ciheti ile SAL T ister, risâlet (peygamberlik) cihetiyle SEL M ister ki; Ubûdiyet halktan HAKK’a gider, mahbubiyet (Allah’ın sevgisini kazanmaya) ve rahmete mazhar olur. bunu Es-SAL T ifade eder. Risalet HAK’tan halka bir elçiliktir ki, selâmet, teslim ve memuriyetinin kabul ve vazifesinin icrasında muvaffakıyet ister ki, SEL M lâfzı onu ifade ediyor.
“Hem biz Seyyidina (Efendimiz) lâfzıyla tâbir ettiğimizden, diyoruz ki: Yâ Rab! Yanımızda elçiniz ve dergâhınız da elçimiz olan reisimize merhamet et ki, bize sirayet etsin.” (Barla Lâhikası, Mesâil-i Müteferrika)
“Elfü elfi SAL TİN ve elfü elfi SEL MİN aleyke yâ Resulullahı’ cümlesi namaz tesbihatında okunurken inkişaf eden lâtif bir nükteyi uzaktan uzağa gördüm. Tamamını tutamadım; fakat işaret nevinden bir-iki cümlesini söyleyeceğim. Gördüm ki, gece âlemi, dünyanın yeni açılmış bir menzili gibidir. Yatsı namazında o âleme girdim. Hayâlin fevkalâde inkişaf ve inbisatından ve insânî mâhiyetin bütün dünya ile alâkadarlığından koca dünyayı o gecede bir menzil (konak yeri) gibi gördüm. Canlı varlıklar ve insanlar o derece küçüldüler, görünmeyecek derecede küçüldüler… Yalnız o menzili şenlendiren, ünsiyetlendiren ve nurlandıran tek Muhammed Aleyhisselamın Mânevî Şahsiyetini müşahede ettim. Bir adam yeni bir menzile girdiği zaman, menzildeki zâtlara selam ettiği gibi ‘Binler selam Sana Yâ Resulullah!’ demeye bir arzuyu içimde çoşar buldum. Güya bütün insanlar ve cinlerin adedince selam ediyorum. Yani sana bağlılık ve bîatımı yeniliyorum ve memuriyetini kabul edip getirdiğin kanunlarına itaat ve emirlerine teslim oluyorum. Ayrıca taarruzumuzdan selâmet bulunacağını SEL M ile ifade ediyorum. Sonra dünyanın parçalarından şuur sahibi varlıkları olan umum cinleri ve insanları konuşturup, her birerlerinin nâmına bir selamı, zikredilen mânâlarla takdim ediyorum.
“Hem o (mübarek Zât) getirdiği Nur ve hediye ile, benim bu dünyamı tenvir ettiği gibi herkesin bu dünyadaki dünyalarını nurlandırıp aydınlatıyor ve nimetlendiriyor diye o hediyesine şükredip bir mukabele nevinden ‘Binler SALAVAT Sana insin!’ dedim. Yani ‘Senin bu iyiliğine karşı biz mukabele edemiyoruz, belki Yaradanımızın rahmet hazinesinden gelen ve semâvat ehlinin adedince RAHMETLER Sana gelmesin niyaz ile şükranımızı izhar ediyoruz mânasını hayalen hissettim.
“O Zât-ı Ahmediye Aleyhisselam ubudiyet cihetiyle halktan Hakka teveccühü hasebiyle RAHMET mânasındaki SAL T’ı ister. Risalet cihetiyle Hak’tan halka elçiliği haysiyetiyle SELAM ister. Nasıl ki, cinler ve insanlar adedince SEL M’a lâyık cinler ve insanlar adedince umumî biat yenilemeyi takdim ediyoruz. Öyle de semâvat ehli adedince, rahmet hazinesinden her birinin nâmına SAL T’a lâyıktır. Çünkü getirdiği NUR ile her bir şeyin kemâli görünür ve herbir mevcudun kıymeti tezâhür eder ve her bir mahlukun Rabbânî vazifesi müşâhede olunur ve her bir sanat eserindeki İlâhî Maksatlar tecelli eder. Onur için her bir şey, lisân-ı hâl ile olduğu gibi, lisan-ı kâl olsaydı Essâlâtü ve’sselamü aleyke ya Resulullah! Diyecekleri kati olduğundan biz umum onların namına: Elfü elfi SALATİN ve elfü elfi SEL M’ın aleyke yâ Resulullah, bir adedi’l-cinni ve’l-İnsi ve adedi’l-Meleki ve’n-Nûcumi mânen deriz. (Yirmi Sekizinci Lem’a)