Cenab-ı Hak dik duranı yalnız bırakmaz… Sabır, sebat ve zikir çok çok önemli… Çünkü başarıya bu üçüyle gidiliyor.
Buyruluyor ki: “Ey iman edenler! Her hangi bir muharip topluluk ile karşılaştığınız zaman SEBAT EDİN ve ALLAH’ı çok çok zikredip anın ki, felah ve başarıya erişesiniz.” (Enfal Suresi, 8/45)
Bu âyet-i kerimenin izahına M. Fethullah Gülen Hocaefendi son bölümündeki ZİKİR’den başlıyor. Çünkü ZİKİR çok mühim. Diyor ki; “Evvela, buradaki Allah’ı ZİKİR kaydından şunlar anlaşılabilir: Önce, normal gündelik hayatta, hususiyle de düşmanla mücadele anında kalben hiç gafleti olmaması vurgulanmaktadır ki, kalben gaflet içine giren herkese bu husus sık sık hatırlatılmalı ve uğrunda mücahede ettiği Rabbini hem kalben hem lisanen anması sağlanarak, insanların ölüp öldürüldükleri yerler bile birer kudsî mabed haline getirilmelidir. (Yani savaş alanları, mücadele verilen her yer Allah Zikriyle aydınlatılmalıdır.)
“İkinci olarak: ZİKİR, aynı zamanda SAVAŞ esnasında ALLAH! ALLAH! ALLAH! diye haykırmadır ve böyle bir tavır, karşı tarafın MORALİNİ olumsuz olarak etkilemede çok önemlidir…. Ve tabii Müslüman cephenin de moralini yükseltme onlara aşk ve şevk pompalamada da… Rica ederim, günümüzde dilin ucuyla, sadece ALLAH! ALLAH! deme eğer bizde gerilim, düşmanda korku hâsıl ediyorsa ki, mutlaka hâsıl ediyor; kalbten coşup gelen ve şuurluca yapılabilen bir zikrin, insana neler kazandıracağı düşünülsün…
Üçüncü olarak. Zafere ermenin Allah’ı zikir ve sebat u devama bağlanması hususuna gelince, o ayrıca üzerinde ciddi olarak durulması gereken bir husustur.
“Demek ki, burada, düşmanla karşılaşan müminlere düşen bir birinin tamamlayıcısı önemli iki husus var:
Birincisi: Kemmî (sayı itibarı ile) ve keyfî (kalite, donanım) boyutları ne olursa olsun her hangi bir savaşan, saldıran güçle karşılaşıldığında, evvela sabır ve ikdam ve sebatla kendi cephemizin moralini yükseltmek, kararlılığımızı göstermek. Sonra da akıllıca ama fevkalâde atak, cesaretli ve azimli görünerek karşı tarafta psikolojik sarsıntı ve çözülmeler meydana getirmek…
İkincisi: Allah’ı çok zikrederek kendi ruh kıvamımızı sağlamak, Ona güvenin hâsıl ettiği görüntü ile karşı tarafı temelden sarsacak bir fütursuzluk sergilemek ve kendi aramızda karşılıklı aynı şeyleri tekrar ederek davranışlarımızın RİTMİNİ, KALB BALANSINA göre ayarlamak… evet bütün bunlar önemli bir başarı ANAHTARI olsa gerek. Aksine SABIR ve SEBAT gösterilmeden, İlahî Âdete (Allah’a değişmeyen düsturuna) göre başarı elde edilemeyeceği gibi Allah anılmadan gafilane vuruşmalarla da zafere erilemez; erilse bile SEVÂBA nail olunamaz. Dolayısıyla da böyleleri için uhrevî felâh söz konusu olamaz.
“Öyle ise hak yolunda gayret edip çalışanlar, şartlar nasıl olursa olsun bir taraftan azim ve ikdam içinde olmalılar, diğer taraftan da hep Allah’a yönelip Onu anmalı, kalbinin bütün samimiyet ve safvetiyle en güçlü olduğu zamanlarda bile kendi havl ve kuvvetinden (gücünden ve imkanlarından) teberri ederek, Allah’ı yâdedip, Onun havl ve kuvvetine sığınmalıdır. Ve ‘Kendi havl ve kuvvetimizden teberri edip, Senin havl ve kuvvetine iltica ediyoruz.’ duası müminlerin ağzından düşmemelidir.” (Kur’an’dan İdrake Yansıyanlar)
Dimdik durarak, sabır ve sebatla Allah’ı zikrederek bu süreci ve koronavirüs musibetini aşmaya çalışmamız gerekmektedir.