Cenab-ı Hak Ankebut (örümcek) Suresi’de buyuruyor ki: “Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı gönderdik, onlara dedi ki: “Ey benim halkım! Yalnız Allah’a ibadet edin, âhiret gününü bekleyin ve ülkede fesatçılık yaparak düzeni bozmayın!’ Fakat onlar kendisini yalancı saydılar. Bunun üzerine müthiş bir zelzele, kendilerini kıskıvrak yakalayıverdi, oldukları yerde çöke kaldılar. Âd ve Semud halklarını da imhâ ettik. Siz ey (Mekke’liler) bunu, kalan ev harabelerinden anlıyorsunuzdur. Şeytan onlara yaptıkları kötü işleri süsledi ve onları yoldan çıkardı. Halbuki onlar aklı fikri yerinde, açıkgöz kimselerdi. Karun’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da helak ettik. Musa kendilerine belgelerle, mucizelerle geldi, ama onlar o ülkede kibirlendiler, büyüklük tasladılar, fakat hükmümüzden kurtulamadılar. Onlardan her birini kendi suçu sebebiyle cezaya çarptırdık. Kiminin üzerine taş yağdıran bir Kasırga gönderdik, kimini korkunç bir gürültü bastırıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmedi, onlar asıl kendi kendilerine zulmettiler. Allah’tan başka hâmî, sığınacak tanrı edinenlerin durumu, tıpkı kendine yuva yapan örümceğin haline benzer. Halbuki en çürük yuva, örümcek evidir. Keşke bu gerçeği (Mekke müşrikleri) bir bilselerdi. Allah, onların kendisinden başka hangi varlıkları tanrılaştırıp yalvardıklarını elbette bilir. O, aziz ve hakimdir.” (29/ 36-42)
Allah’tan başkasına sığınanlar ve yalvaranların durumunu izah için getirilen bu temsil çok güzel ve parlak bir benzetmedir. Çünkü örümcek ağı çok kötü ve tehlikeli bir sığınaktır. Ona sığınan sinekler için bir ölüm tuzağıdır. Her örümcek her gün kendi ağırlığının yedi kat sinek yer… Örümcek ağına gelip kendisini aşılayan erkek örümcek hemen kaçmaya başlar. Çünkü ağı ören dişi örümcek aşılamadan sonra ona saldırır. Yakalarsa onu da yer bitirir. Onun için bazılarının bu ağ mezarı olur, bazılarının bacaklarını koparır. Talihliler de kurtulabilir. Bundan güzel bu gerçeği anlatabilen bir temsil olabilir mi?
“Örümcek bir ev yaptı, ev edindi” buyrulurken “ittehazet” dişil bir ifade ile mesele anlatılıyor. Buradan örümcek ağını örenin dişi örümcek olduğunu anlıyoruz. Kur’an’ın nâzil olduğu dönemde kimse, ağları, erkek mi, yoksa dişi örümcek mi örüyor, bilinmiyordu. Şimdi 40 binden fazla örümcek çeşidi keşfedilmiştir. Bu çeşitlerin hiç birinde dişi örümcekten başka bir erkek örümceğin ağ ördüğüne dair hiçbir olaya rastlanmamıştır. Bu gerçek Kur’an’ın bir mucizesidir…
Üçüncü olarak, âyet, “ittehazet beyten” (bir yuva, bir ev edindi) diyor. “Beyten” (ev, yuva) yerine “hayten” bir denilseydi, ev değil ip, ağ ipi olurdu. Ama bu sefer ilmî, fennî gelişmelerle çatışmış olurdu. Çünkü örümcek evi, en çürük, evdir. Ama örümcek ağının ipi ise en sağlam iptir. Hatta o incelikteki çelik iplerden bile çok daha kuvvetlidir. Hatta örümcek ağı ipinden günümüzde ameliyatlarda kullanılmak isteniyor. Bu da günümüzde anlaşılan ilmî-fenni bir gerçek… Bu açıdan yine Kur’an’ın asırlar sonra ancak anlaşılabilen bir mucizesidir…
Dördüncü bir husus şudur: 41. Âyetin son cümlesi “Lev kânû ya’lemûn” (Yani, eğer Mekke müşrikleri, “Eğer evlerin en çürük evin, örümcek evi olduğunu bilselerdi bu cinayete teşebbüs etmezlerdi.” demektir. Çünkü bu âyet Mekke’de nazil olmuştur. Yani, Hicret’ten önce inmiş bir âyettir. Dolayısı ile Hicret sırasında tahakkuk edecek bir olaya mucizane işaret ediyor. Üstad Hazretleri On Dokuzuncu Mektub’un On Beşinci İşaretinin Birinci Şubesi’nin Birinci Hadisesi’nde şöyle diyor: “Mânevî tevâtür derecesinde bir şöhretle, Resul-i Ekrem (S.A.S.), Ebu Bekri Sıddık ile, müşriklerin takibinden kurtarmak için sığındıkları Hira Mağarası’nın kapısında iki nöbetçi gibi, iki güvercin gelip beklemeleri ve örümcek dahi, perdedar gibi, harika bir tarzda, kalın bir ağ ile mağara kapısını örtmesidir. Hatta, Kureyş müşriklerinin reislerinden, Resul-i Ekrem’in (S.A.S.) eli ile Bedir Savaşı’nda öldürülen Ubeyy bin Halef mağaraya bakmış. Arkadaşları demişler: “Mağaraya girelim.” O demiş: “Nasıl girelim? Burada bir ağ görüyorum ki, Hz. Muhammed doğmadan bu ağ yapılmış gibidir. Bu iki güvercin işte burada duruyor. Adam olsa, orada dururlar mı?” İşte o müşrikler örümcek ağına mağlup oluyorlar.