Müceddide İtiraz

Safvet Senih

Safvet Senih

06 Ağu 2020 11:04
  • Bir hadis-i şerifte haber verildiğine göre, Allah Celle ve Âlâ, her yüz sene başında bir Müceddid gönderir ve bu Müceddid, o günün Müslümanlarının ihtiyacına göre hareketini tanzim eder; zayıflayan dini bağları takviye etmek, gafilleşen halk topluluğunu dikkate ve şuura kavuşturmak gibi vazifesini yaparak halkın muhtaç olduğu dini cereyanı teessüs ettirdikten sonra hizmetinin mükafatına kavuşmak için kendisi huzur-u İlahiye gider, fakat davasını geride yetiştirdiği imanlı mücahidler devam ettirirler.

    İşte İmam-ı Gazzali bu mücedditlerden biridir. “İhyâü’l-Ulûm”u bugün dahi büyük bir takdirle okunmaktadır. Ancak her müceddidin karşısında birkaç müterizin bulunması öteden beri âdet olduğundan, Gazzali’nin bu itirazcılarının içinde biri vardı ki, zehir zenberekti doğrusu. Gazzali’nin en büyük ve en kıymetli eseri olan “İhyâu’l-Ulûm”u, değil okumak; evinde, kütüphanesinde  dahi bulundurmanın büyük günah olduğunu iddia ediyor, içinde “Resul-i Ekrem”in sünnetine aykırı hükümler var” diye diretiyordu. Hatta bu iddiasına o günkü halkı da inandırmış olacak ki, kucak kucak toplattırdığı İhyâü’l-Ulum’ları bir odaya depo ettirmek imkanını dahi  bulmuştu. Artık muhitte tek İhyâü’l-Ulum kalmadığına kani olunca, bir gece yatsı namazından sonra cemaate kararını açıkladı:

    “Yarın sabah namazına erken geliniz, hep birlikte kitapların bulunduğu depoya gidecek ve içinde sünnete muhalif hükümlerle halkı dalalete sevk eden bu bid’at dolu eserleri yakacağız.”

    Muhitin âlimi olarak tanınan bu zat, şimdiye kadar halk üzerinde kazandığı itibarına dayanarak tasavvurunu gerçekleştirmek üzere geldiği evinde, kitapları nasıl yakacağını düşünerek uyukladı. Az mı uyudu, çok mu uyudu, girdiği rüya âleminde nur yüzlü iki genç gelerek:

    “Biz Resulullah’ın jandarmasıyız, seni götürmeye geldik, gitmemekte ısrar edersen zorla götüreceğiz, kalk bakalım” dediler.
    İtiraza zaman bırakmadan da apar topar mescide getirdiler. Bir de ne görsün!  Bakar ki, mihrabda Resulullah Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz iki yanında Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali (Radiyallahü anhüm) oturmuşlar, karşılarında İmam-ı Gazzali ile konuşuyorlar. Birden şaşıran muarızı da yanlarına çağırıyorlar.

    İmam-ı Gazzali Hazretleri elindeki “İhyaü’l-Ulum”u Resulullah’a uzatarak şöyle konuşuyor:

    “Ya Resulullah, bu İhyaü’l-Ulum’u acizane ben yazdım ve içinde sünnetine aykırı bir ifadede bulunmadım sanıyorum. Bu kardeşimiz ise  İhyaü’l-Ulum’da Resulullah’ın sünnetine aykırı hükümler var, diye etrafta şâyi etti; halkın gece-gündüz okuyup istifade ettiği eserleri bir odaya depo ettirerek yarın sabah yakmaya karar verdi. Lütfen bir nazar buyurun. Sünnetinize aykırı, yanlış bir ifade kullandığım cümle varsa tashih buyurun ben de yaptığım hatadan dolayı tevbe istiğfar edeyim.”

    Bu sözlerden sonra Gazali şöyle devam ediyor:

    “Eğer sünnetinize uymayan yanlış bir ifade yoksa, bu kardeşimizden davacıyım, iftira edenlere vurulan dayağın buna da vurulmasını istiyorum.”

    İhyaü’l-Ulum’u şöyle bir gözden geçiren Resulullah, Ebubekir’e, o da diğerlerine vererek hepsi de tedkik ettiler ve Sünnete aykırı bir hüküm bulunmadığına karar verdiler. Bu durumda müfteri olduğu sabit olan muterize dayak vurmak üzere ayağa kalkan Hazret-i Ömer, birkaç kırbaç vurduktan sonra, Ebubekir’in şöyle bir teklifi ile karşılaştılar. 

    “Ya Resulullah, gerçi bu kardeşimiz kitapta olmayan bir hatanın varlığını iddia etmişse de, maksadı yine Sünnetinizi korumaktır, niyeti doğrudur, izin verirseniz bu kadar kâfidir, affedelim.”

    Efendimiz kendisine ait olan hakkını helal ettiğini, gerisini Gazzali’nin bileceğini ifade ettiler. Gazali’nin de muvafakatı üzerine Hazret-i Ömer’in (r.a.) elinden kurtulan ve cüz’î ilmine güvenerek bir müceddidi itham eden muarız, mescidden çıkıp gitti.

    Sabah namazında cemaatın beklediği muarızın, şiddetli hasta olduğu haberi duyuldu. Ziyaretçiler sırtında simsiyah kamçı izlerinden muzdarip bulunduğunu, geceki vurulan kamçıların ciğerlerine kadar tesir etmiş olduğunu hayretler içerisinde müşahede ettiler.

    Sıhhatine kavuştuktan sonra tevbe istiğfar ederek “İhyaü’l-Ulum”u okumaya başlayan Hoca Efendi, bu vadide o kadar ilerledi ki, kısa zamanda İhyaü’l-Ulum’a şerhler, haşiyeler yazacak kadar yükseldi. Bu hikayesini  de yazdığı eserlerine kaydeyledi.

    Bir rivayete göre, âhir ömründe kamçı izleri yeniden açıldığından, “vefatı, Müceddide itirazı yüzünden yediği kamçılar sebebi ile oldu” dediler. (Ahmed Şahin,  Tarihin  Şeref  Levhaları) 

    Safvet Senih 
    06 Ağu 2020 11:04
    YAZARIN SON YAZILARI