Kur'an'da Elektrik

Safvet Senih

Safvet Senih

14 Tem 2021 11:57
  • “O tozup savuranlara. Arkasından yük taşıyanlara. Arkasından cereyan edip kolayca akıp gidenlere. Arkasından işleri taksim edenlere yemin olsun ki, muhakkak size va’d olunanlar bir gerçektir. Şüphesiz ki, hesap vuku bulacaktır...” (Zâriyat Sûresi, 1-6)

    Eski tefsirlerde birinci âyette geçen ifadeler rüzgarlar olarak tefsir edilmiştir. Halbuki zerre ve hareketinden söz edildiği açıktır. Atomların tozarması da elektron akımıdır. İkinci âyette yük yüklenenlere yemin edilmiş. Bu mânâ yük taşıyan bulutlar olarak anlaşılmıştır. Ama bugünün anlayışı içinde negatif elektrik yükünü taşıyanlardır. Üçüncü âyette, kolayca cereyan edenler ifadesi, yelkenli gemiler, bulutlar ve yıldızlar olarak anlaşılmıştır. Halbuki bugün biz bundan bakır teller içinde 300 000 kilometreye yakın bir hızla akan elektrik akımını da anlıyoruz. Dördüncü âyette emri (işi) taksim edenler ifadesi, işleri kullara bölen melekler diye tefsir edilmiştir. Şimdi ise mesele bu mânâ ile beraber baraj ve santrallarda üretilen enerjinin taksimi ile de alâkalıdır. Önceki asırlarda öldükten sonra dirilmeye, yukarıda verilen mânâ isbat yönünden yeterliydi. Fakat günümüzün insanına ölmüş ve zerre zerre dağılmış insanların cesetlerinin ikinci defa diriltilmesine delil getirirken, Cenab-ı Hakkın atomlar ve elektronlar üzerindeki ilim, kudret ve hâkimiyetin açıkca gösterilmesi sonra da “En küçük zerreler üzerinde, Kahhar Kudretiyle, sonsuz ilmiyle hâkim olan Allah, elbette öldükten sonra sizin zerrelerinizi bedenlerinizde toplamaya muktedirdir.” diye bu mânânın da takdim edilmesi günümüze daha uygundur.

    Hem de rüzgar, yelkenli gemi ve gemiye yüklenen yük mânâları âyetlerdeki atıf harfleri yönünden de elektrik mânâsı kadar uygun değildir. Çünkü baştaki yemin cümlesine üç tane “Fe” harfiyle atıf yapılmıştır. Art arda ve intizam içinde olan olaylarda takib ve tertip harfi olan “Fe” harfi ile atıf yapılır. Halbuki bu âyetlerde önceki mânâlar uygun düşmüyor. Çünkü rüzgar çıkmadan önce de yük yüklenebilir. Rüzgar çıkınca hemen gemiyle yola çıkılmayabilir de. Halbuki elektrikte durum tamamen uygun düşmektedir. Bu âyetlerin elektriğin mâhiyet ve fonksiyonunu nasıl veciz bir şekilde ifade ettiğini görmek için basit bir düşünce kâfidir. Allahü Taâlâ buyuruyor ki: “Zerrelerin tozarıp yani sâniyede 300 000 kilometreye yakın bir hızla esen elektrikî rüzgarın, elektronları çekirdekten ayırıp negatif yük elektriğe yükleyerek kolayca cereyan etmesi neticesinde emrin taksim edilmesi, yani barajlarda ve santrallarda üretilen enerjinin çeşitli makineler ve çeşitli işlere taksimi yahut verilen emir ve kumandaların organlara ve makinelere ulaştırılması nasıl doğru ise, yani siz bugünün insanları, nasıl bunları keşfedip öğrenebildiyseniz; vaad olunanlar da yani İslâmiyetin muzaffer olacağı ve öldükten sonra dirilmeniz hakkında verilen haberler de öylece doğrudur. Mutlaka hesaba çekilecek ve karşılık göreceksiniz.”

    “Allah, göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun meseli,  içinde lâmba bulunan bir mişkate (içine meş’ale, kandil konulan oyuğa) benzer. O lâmba bir cam içindedir. O cam da, incimsi bir yıldızdır ki, ne şarka ne garba nisbeti bulunmayan mübarek bir zeytin ağacından tutuşturulur. Onun yağı, kendisine ateş dokunmasa bile ziya verir. Nur üstüne nûr.” (Nur Sûresi, 35)
    Mişkat: Eskiden kale duvarlarında meş’ale konmaya mahsus yere denirdi. Lâmbanın takıldığı oyuk (duy) oluyor.
    Misbah: Kandil, lâmba.
    Zücâce: Cam
    İncimsi yıldız tabiri, ışığı sâbit gelen yıldızlarla, göz kırpar gibi ışık verenlere işarettir. Hem gezegenlerle diğerlerinin arasındaki fark anlatılmış oluyor. Hem de sâniyede 60-70 defadan fazla yanıp sönen lâmbalarımıza, dolayısıyla alternetif akıma işaret edilmiyor oluyor. 
    “Doğuya ve Batıya mensup olmayan bereketli bir zeytin ağacından tutuşturulur.” ifadesi, zeytinyağından başka bereketli bir enerjiye işarettir. Eskiden kandiller zeytin yağından tutuşturulduğundan, o gün bu tabirle, bilinenden başka apayrı bir lâmbanın enerjisi akla getiriliyor. Ne doğuda, ne batıda olmadığına göre demek ki, insanlar için mübarek yeni bir enerjidir. Ateş dokunmadan yanıp ışık vermesinden bahsedilmesi, alevsiz ışık veren bir enerji mefhumuna ihtar etmektedir. 

    Safvet  Senih 

    14 Tem 2021 11:57
    YAZARIN SON YAZILARI