*Şiir bizi alıp bir yere götürmeli.
*Diyetçilerimiz evde rejim, dışarıda hücum .
*Siyasetimiz mahşer gibi; herkes diyor, “Nefsî! Nefsî!”
*Vahiy mesajı, sıcak alâka hattı.
*Yedi kat semanın, yedi isim ile alâkası olabilir: Hayat, ilim, semi, basar, irade, kudret kelam… Ayrıca o isimlere mazhar peygamberlerle de alâkası vardır. Mesela, Hz. İsa Aleyhisselam hangi semâda ise, orada kudret sıfatı hâkimdir. Çünkü Hz. İsa Aleyhisselam Kadir ismine mazhardır. Hz. Musa Aleyhisselam hangi semada ise, orada Kelam sıfatı hâkimdir. Diğer sema katlarındaki Peygamberlerin de mazhar oldukları isim ve sıfatlar hâkimdir.
*Mazlum ve mağdurun günahı aranmaz; o her zaman korunmaya ve himayeye muhtaçtır.
*Norveç’te bir arkadaşımız dedi ki: “Bize, siz, ‘Dağlarda, tepelerde, yeşilliklerde hep ezan okuyun. Hem de ezanı derin okuyun. Niyetinizde de Hz. İbrahim Aleyhisselamın insanları Kâbe’ye davet düşüncesi olsun. Aynen onun bu çağrıyı herkesin ruhu işitecek diye okuması gibi okuyun.” demiştiniz. Ben de öyle yerlere varınca, devamlı ezan okuyordum. Bunun üzerine rüyamda Hz. Bilal’i Habeşiyi gördüm. Büyük ve siyah bir lokomotifi sürüyor. Ayağını da bir fren gibi kullanıyordu. Fren yapınca da ateşler çıkarıyordu. Kendisine, ‘Efendim, elinizi Peygamber Efendimizin (S.A.S.) eli yerine öpüyorum.’ deyip öptüm. Tarifi imkansız bir haz aldım. Her halde müezzinlerin piri olduğu için okuduğum ezanlardan ruhaniyeti, haberdar olmuş ki, benim rüyama girdi.”
“Nefis ve bencillik kokusu olan yerde kokuşma olur. Birbirlerine itiraz ve red edenlerin olduğu yerde bereket yok olur. Karşılıklı tartışma başlayınca, hemen ‘Toplantı ve konuşmalar bitmiştir.’ deyip oturum kapatılmalıdır. Çünkü Cenab-ı Hakkın böyle bir topluluğa iltifat, inayet ve teveccühü olmaz.”
*“Hizmet, Kâbe vitesli, Medine direksiyonlu…”
*“İnsanlığın, hizmet edip, minnet etmeyenlere ihtiyacı var.”
*“Anlarsa, uzağım yakınımdır; anlamazsa yakınım da uzağımdır.” (Fakirullah Hazretleri)
*“Ben, ben duygusunun bir ucundan bir kenarından inanç problemi vardır.”
*“Peygamber Efendimiz (S.A.S.) ümmetinin içine tefrika, iftirak girmesin diye ayrılık fitnesinin kalkması için dua etmiş. Fakat her duası kabul olduğu halde bu duası kabul olmamıştır. Çünkü ittifak, tesanüd ve tefrikadan, ihtilaftan kurtulma ancak İRADENİN HAKKINI vermekle elde edilecek nimetlerdendir.”
(Fakat bir sohbette büyüğümüz, Müzdelife’de hac sırasında yapılacak duanın buna faydası olabileceğini de söylemişti.)
*Cehaletin şifası, soru sormaktır.
*Günah taşı bile karartır.
*“Yusuf Aleyhisselam, köle olarak satılırken kardeşlerine ‘Lâ tesrîbe… yani: Bugün sizi kınıyacak, serzenişte bulunacak değilim’ deseydi bir şey ifade etmezdi. Ama bu sözü Mısır’da Sultan iken söyleyince bir mânâ ifade etmiştir.”
*“İnsan insanın kurdudur” sözüne karşılık “insan, insanın uzvudur” sözü de vardır.
*Okuduğumuzu dokuyalım.
*Eğer ile meğer, bir gün, keşke olur.
*“Biz bir insan-ı kâmil ismine lâyık şahs-ı mânevînin âzalarıyız.” (Bediüzzaman Hazretleri)
*“Hasbî olalım, hesabî olmayalım.”
*Teşkilat-ı Mahsusanın görevlisi, yabancılara diyor ki: “Bakın bu mazlumlar sırtından vurulmuş. Bizim gibi görevlileri bırak, bizim eşkıyamız bile adamı sırtından vurmaz… Bu durum gösteriyor ki, bunları vuranlar bizden değil. Yani siz katilleri bizim dışımızda, daha doğrusu kendi içinizde arayın.”
*“Tevbe, şahıslara münhasırdır ama İSTİĞFAR öyle değildir; başkaları için de istiğfar edilebilir.”
*“Bir Hıristiyan profesörü: ‘Dünyada sizden başka kimsenin yeni bir şey vereceği yok’ dedi. Bunları söylerken gözleri yaşarmıştı.” (M. A. Ş.)
*“Her Risale, bir güneştir. Uzaktan bakınca küçük bir yıldız gibidir ama okuyunca güneş olduğu anlaşılır.”
“Dünyasına, dünyasına…
*“Dünya benim diyenin / Gittik dün yasına”
*“Sessiz kalmayalım ama sesimizi de ayarlayalım.”
*“Akla ihtiyacımız yok!’ sözü gücün tuğyanıdır. Başarı küstahlığı, kendine aşırı güvene sebep olursa, yeni yanlışlara vesile olabilir. Eğer danışmanlar, şımartacak övgüler dizer dururlarsa, artık söz dinlemez hale gelirler. Sonra darlık ve tahammülsüzlük başlar.”
*“Bizim, Cenneti anlamamız, başı bacakları arasındaki yumurta içindeki civcivin, kabuğu dışındaki âlemi anlaması kadar bir şey olabilir.”
*“İstihdam kahramanları, en başta Mezheb İmamlarıdır. Mücedditler… Müctehidler… Bunlar gerçek dehâ sahipleridir. Hem de kudsî dehâ…”
*Artık günümüzde dehânın yerini, ortak akıl ve kollektif şuur almıştır.
“Tahir Büyükkörükçü Hocamız diyor ki: “Kur’an’ın hâmili, ilminin âmili ve hikmetinin kâmili olan hâfızları, toprak çürütmez. Çünkü Kur’an’da İsm-i Âzam var. Onu ezberleyenler, ilmiyle âmil, hikmetiyle kâmil olunca altın gibi oluyor. Toprak, altını çürütmez. Zaten Cenab-ı Hak, Peygamberlerin bedenini de toprağa haram kılmıştır.”
“Bu okunan Kur’an da, peki ağlaması nerede?”
Kırk Ambar’dan bir avuççuk… Ama biz de bize düşeni yerine getirmemiz gerekir.