Kırk Ambar 16

Safvet Senih

Safvet Senih

07 Haz 2018 12:32
  • *Bayram Yüksel Ağabey diyor ki: “Üstadımız gece erken kalkar, TEHECCÜD NAMAZINI kılardı. Evradlarını, bütün dualarını sabah namazına bir saat kala bitirirdi. Ellerini açar, uzun uzun dua ederdi. Bu dua bir saat devam ederdi. ‘Hem istikbalde gelecek Nur Talebeleri için dua ediyorum.’ derdi. Üstadımız, yatsı namazını kılınca fazla beklemez hemen yatardı. Mübarek Üstadımızın Isparta’daki evinde baş ucunda beş metre uzunluğunda, bir metre eninde bir ŞECERE vardı. Peygamberimizin (S.A.S.), Âl-i Beytinin isimleri bulunuyordu. Üstadımız ismen duaya çok önem verirdi. ‘Nasıl ki, bir yere mektup attığınızda zarfın üzerine güzel yazarsanız gideceği yere güzel gider, dua ederken de ismiyle zikredilirse, daha iyi olur’ derdi.

    “Üstadımız, ‘Hem gıyâbî (kişinin yokluğunda, arkasından) yapılan dua, derhal makbul olur. Çünkü, ben senin ağzınla günah işlemedin, sen de benim ağzımla işlemedin. Onun için gıyabî yapılan dualar daha makbul olur. DUA BİR İKSİRDİR, toprağı gümüş yapar, gümüşü de altın yapar!’ derdi.

    “Üstad derdi ki: “Risale-i Nur’un gıda ve taam hükmündeki hakikatlarından hem AKIL, hem KALB, hem RUH, hem NEFİS, hem HİS  hisselerini alabilir. Yoksa yalnız akıl cüz’î bir hisse alır, ötekiler gıdasız kalabilirler. Risale-i Nur, diğer ilimler gibi okunmamalı. Çünkü ondaki iman-ı tahkîkî ilimleri başka ilimlere ve maariflere benzemez. Akıldan başka çok insânî lâtifelerin azığı ve nurudur.” (N. Ş. Son Şahidler-3)

    *Tavukların civcivi üç haftada yani 21 günde yumurtadan çıkar. İnsanın bebeği 40 haftada yani 9 ay 10 günde doğar. Filin yavrusu 104 haftada yani iki yılda… Büyük Hizmetlerin doğumları da ona göre olur…

    *Filadelfiya’da tekkesi bulunan ve pek çok Amerikalının hidayetine vesile olan Srilankalı  Bawa Muhyiddin Hazretleri diyor ki: “Kokarcanın tüyleri parlak ve güzeldir. Havalı bir yürüyüşü de vardır. Ama öyle pis bir kokusu var ki, insanlar onun yanından burunlarını tutup geçiyorlar. Eğer kendisinin bu fena ve iğrenç halini bilse, tüylerini yolardı.”

    *Doğrunun alanı dardır. Bâtıl, daha geniş alanda hareket eder. Helâl-haram dinlemez. Her yolu mübah sayar. Şeytan onların yanındadır. Biz, doğru yolda yani bu dar alanda ihlasla yol almak zorundayız. Evet hem yolumuz hem de vasıtalarımızın  da doğru olmak zorundadır.

    *Bir tarikatın zikri sadece, derin derin düşünüp hayrete vararak “Yâa!...” demekmiş. Yeni birisi katılınca iki defa “Yâa!  Yâa!” deyince, kendisini, israfa kelam v.s. de bulunduğu için ikaz etmişler… Hatta, buraya yakışmıyorsun, diye, bir daha içlerine kabul etmemişler.

    *Bu Hizmet, kendisini kuru çubuk ve ırgat görenlerin omuzunda yükselecektir.

    *Üstad Hazretleri Cenab-ı Hakkın isimlerinin yetmiş bin tecelli derece ve mertebelerinin olduğunu söylüyor. Hadis-i Şerifte “Cenab-ı Hakkın, yetmiş bin perde ve hicap ötesinde” olduğu ifade ediliyor. Müslim hadisinde ise “Bu perdeler olmasa, azamet-i İlâhiye karşısında her şey mahvolur” buyuruluyor.

    *Bayram Yüksel Ağabeyimiz diyor ki: “Üstadımız, muallimler ziyarete geldiklerinde onlarla çok fazla alâkadar olurdu. ‘Şu zamanın dindar bir muallimine eski zamanın velileri nazarıyla bakıyorum, çünkü eski zamanda dinî terbiye ebeveyn (anne-babaya) verilmişti, bu zamanda o vazife muallimlere verilmiş. Muallimin iyisi çok iyi, fenası da çok fena. Çünkü masum çocuklar muallimlerine çok dikkat ederler. Âdetâ mıknatıs gibi hocalarından ne görürse iyiyi de fenayı da çekerler. Muallimin iyisi minare başında, kötüsü kuyu dibindedir. Muallimler için ortası yoktur, ya âlâ-yı illiyyinde veya esfel-i sâfilindedirler. Ortası yok.’ derdi.”

    *Fransız kanunlarının % 70-80’inin İmam Mâlik Hazretlerinin Muvatta isimli kitabından alındıklarına dair ciddi iddialar var, hukukçuların araştırmaları gerekir…

    *Horoz ezan okuyor. Diktatör ruhlu birisi gelip “Bir daha okumayacaksın! Yoksa seni keserim!” diyor. Horoz ezan okumaktan vazgeçiyor. Bu sefer adam gelip “Tavuk gibi, gıd gıd gıdak! Diyerek bağıracaksın. Yoksa kafanı koparırım!” diyor. Horoz bu sefer başlıyor yumurtlayan tavuklar gibi gıdaklamaya. Adam bununla da yetinmiyor. Tekrar bir gün gelip “Artık bundan sonra yumurta yumurtlayacaksın. Eğer yumurtlamazsan kendini yok bil” diyor. Horoz nasıl yumurtlasın ki!.. Elbette o diktatör ruhlu kişi de biliyor ki, horoz böyle bir şey yapamaz. Muhali talep ediyor.  Esas maksad, ne edip edip, horozu suçlu hale getirip kafasını kesmek. İş işten geçtikten sonra horoz diyor ki: “Nasıl olsa kesecekmiş. Keşke ezan okusaydım da, o yüzden kafamı kestirmiş olsaydım. Hiç olmazsa, itibarımı korumuş olurdum. Şimdi itibarsız zelil ve rezil bir şekilde ölüp gidiyorum.”

    *Ali Rıza Bozkurt, diziler üzerine bir çalışma yapmış ve bir tespitte bulunmuş. Akademik bir çalışma ile bu tespiti ortaya koyup patentini de almış. Onun bu tespitine göre, belli bir zamandan sonra artık bıkkınlık ve matlaşma meydana geliyor, heyecan yavaşlıyor. İşte tam o sırada mantıkî boşluk meydana getirmeyecek şekilde sürpriz ve makul bir çıkış yapmak gerekiyor. Yoksa diziler seyredilmiyor. Aslında yaşadığımız bu süreç, Hizmet’te işte böyle sürprize, yepyeni aşk, ve şevk ve heyecana vesile oluyor. Bıkkınlığı, matlaşmayı önledi. Yunus Emremizin dediği gibi: “Biz her gün yeniden doğarız; bizden kim usanası…”

    Kırk Ambarın bu ürünleriyle, yeni bir heyecana vesile olacak gıdalar sunmak gayretimiz inşallah boşa gitmez. Yazılanlar  bir işe yarar.  
    Safvet Senih 
    07 Haz 2018 12:32
    YAZARIN SON YAZILARI