Eğitim hizmetlerimize bir Rus Hanımefendi 8 sene yardım etmişti. “Bana sizlere ait bir isim verin” dedi. Kendi ismi Viktorya imiş. Zaten onun manası zafer ve fetih ile alâkalı onun için Fethiye ismini uygun buldular.
* * *
“Kur’an’da hep ‘Min tahtihâ’ geçer. Sadece Tevbe Suresinin 100. âyetinde ‘Tahtehâ’ olarak geçer. Bunun mânâsı ‘Cennet evleri nehrin üzerinde duruyor’ demektir. Halbuki ‘min tahtihâ’ evlerin, köşklerin alt tarafından nehir gibi sular kaynıyor’ demektir. Elbette ki, nehir ırmak üzerine inşâ edilmiş evler-köşkler daha değerlidir.” (H. E.)
* * *
“Umîmî âhenge uyma, tesanüt, uyum içinde beraber hareket etme, kollektif şuur rehberliğinde yürüme; SES GETİREN BİR İNAYET ÇAĞRISIDIR.” (H.E.)
* * *
“Baş Ağa, Paşa oldu. Ali Paşa’yı ‘Ali General’ diyemedik de ‘General Ali’ dedik.” (M. Niyazi Özdemir)
* * *
Merhum Mehmet Ali Şengül Hocamız demişti ki:
Askerlik yaparken, askeriyenin içinde bir mescitte imamlık yapıp vaiz olarak nasihatlarda bulunuyordum. Bir gün baktım, duvarda bir hareketlilik var. Meğer binanın o tarafı hapisane gibi cezalı askerlerin hapsedildiği tecrit odasıymış. Orada cezalı bir asker var. O da namazlarını Mescidde kılmaya başladı. Bir gün bir komutan teftişe gidiyor. bakıyor ceza odasında kimse yok. Dışarısı halbuki kilitli. Araştırmış ama kimse o cezalıyı görmemiş. Nereye gitmiş acaba diye ararken bu sefer mescide millet namaz kılıp vaaz ederken içeri giriyor. O cezalı asker ayakkabılarıyla mescide giren komutana “Çıkar ayakkabılarını, burası mescid!.’ dedi. Komutan hayretle, ‘Buraya nasıl girdin? Senin ne işin var burada!’ dedi. Asker, ‘Girdim işte… Cezalı asker namaz kılamaz mı? Mescide giremez mi?’ dedi. Komutan, o cezalı askerin harika bir şekilde girdiğini zannettiği için fazla üzerine gitmedi. Zaten o asker de talimdeyken bir subayın ölçüyü kaçırıp mukaddesata dil uzatması, sövmesi sebebiyle silahını çekip üzerine yürümesi üzerine söven subayı bir binaya kıstırmıştı. Neredeyse öldürecekti. Ama birden aklı başına gelip öldürmekten vazgeçmiş onun için katıksız hapis cezası almıştı.”
* * *
M. Fethullah Gülen Hocaefendinin 2001’de söyledikleri sözlerden bazı notları aktarmak istiyorum. “Allah bu arkadaşların kimisini oradan, kimisini buradan toplayıp bu daireyi koydu’ diye düşünmeliyiz. Dolayısı ile her zaman bir yanlışlıkla karşılayabiliriz. Hatta bir yerlerimizden ısırılabiliriz. İşi kış tutalım yaz olursa, ne âlâ… Isırılırsak normal görmeliyiz. Baştan bize ne olursa olsun kimseye el kaldırmamaya ahdetmeliyiz. Ve ahdimize sâdık kalmalıyız. İkbâl peşinde olanlar, bir gün gelip yumruk sallasalar bile gölgemizi dahi bulamamalılar. Bazılarımız kıskançlık hırsıyla bizden koparsa da, onların dedikodusunu Dudu Nineler gibi yapmamalıyız ve işimize odaklanıp yolumuza devam etmeliyiz. Gelecek yıllarda belki sizin beşbin okulunuz olabilir, ama siz ‘Yeter!’ dememelisiniz. Çok zengin bir kültür oluşacak. Yeni bir kültür komprimelerine ulaşacağız. Çağın felsefesine uygun yeniden toplumlar doğacak. Bir yandan hizmet edilirken hiçbir yerde hiçbir kimseye gâileler açılmayacak. Günümüzde zaten hiç kimseye zorla asla bir şey yaptırılamaz. Vicdan yalan söylemez. Dünya vicdanî bir bekleyiş içinde. Sosyologların söylediklerine göre cihanda dine karşı bir dönüş var.
“Belki de belli bir dönemden beri Kur’an’ın bir vâdide insanların başka bir vâdide olması, ülfet ve ünsiyetten uzak yepyeni ve taptaze şekilde Kur’an’a sarılmak için âdetâ İlahî bir senaryonun hazırlanması da olabilir.
“Ayrıca insan fıtratı alıştığı bir şeyi bir anda terkedemez. Bazı kötülükler yavaş, yavaş terkedilecektir. Eğer âheste âheste olmazsa, bazılarının demlerine damarlarına dokunur, o ağırlığı hep üzerlerinde hissedebilirler.
“Hz. Muâviye, Ukbe bin Nâfi’yi zincire vurdu. Ama Yezid Ukbe bin Nâfi’yi kurtardı. Onu istihdam etti. Bu sebeple bundan dolayı, bazıları da Yezidi savunmaya başladılar: “Yezid’in sayesinde Afrika fethedildi” ve benzeri sözler söylendi. Hatta daha ileri gidenler oldu: “Yezid’in yaptığı şeytanlıksa, şeytan bile mübarektir” dediler. Birden şeytan hâşâ kudsiyet kazandı. Yezid’e tapanlar, şeytana tapmaya başladılar. Onun için şeytana tapanlara yezidiler denildi. Şöyle bâtıl bir felsefe de doğdu: “Önemli olan şer’dir; şerre sığınmak lâzım. Güçlü olan kötülük… Öyleyse şerrin yanında olup güç kazanmak gerek!” diyerek şerre şeytana tapmaya başladılar.”
* * *
1Eylül 2015 tarihinde belletmen bir ablamız Tuva’yı anlatırken dedi ki: “Geldik, baktık binada çatlaklar var. Müdür ‘Kusura bakmayın, bu kadar yapabildik’ dedi. ‘Mühim değil, biz o çatlakları gözlerimizle boyarız.” dedik. Bizden önce, erkek hocalar ve belletmenler gitmiş. Belletmenlere, öğrenciler ‘âbi’ diyorlar. Okulun kız bölümü açılınca, kız öğrenciler, ‘ACABA HANIM ABİLER ne zaman gelecek?’ demeye başlamışlar. İlk giden biziz. Bize ABLA demeyi sonra öğrendiler. Bir Rus öğrenci bir kenarda ağlıyordu. Elimde lügat… Onun da elinde bir sözlük. Ama anlaşamayınca ben ağlamaya başladım. O, şaşırdı ve sonra birbirimize sarıldık ve beraber ağlaştık. Bir başka mahzun öğrenci de bana sarılıp ‘Abla ben sana anne demek istiyorum!’ dedi.”