Haşir Risalesi'nin yazılışı

Safvet Senih

Safvet Senih

03 Tem 2024 09:34
  •          Yirmi Sekizinci  Mektubun  Yedinci Risalesinin   Beşinci İşareti değerlendirecek  olursak:

             Risale-i Nurların bu kadar çok yayılmasına rağmen ibtida ile intihayı birleştirircesine yani en büyük alimle en âmi bir adama; ehl-i kalb bir veli ile en muannid bir filozofa kadar herkesin diz dize, omuz omuza derslerini dinleyip istifade etmelerinin İlahî bir inayet ve Kur’anî bir keramet olduğu anlatılıyor. Ayrıca hangi kitap olursa olsun, böyle derin meselelerden bahsederken mutlaka bazı bahislerinin bir kısım insanlara zarar verdiği bilinmektedir. Onun için İslami ilimlerin bir hârikası olan Muhyiddin-i İbn-i Arabî’nin kitaplarını herkesin okumaması istenmiş, kendisi bile “Bizden olmayan ve makamımızı bilmeyen, kitaplarımızı okumasın zarar görür.” demiştir. Halbuki bu Nur Risalelerini geniş kitleler ve her tabaka insan okuduğu halde bir kötü tesir, bir aksülamel ve bir zihin karışıklığına sebep olma gibi bir durum ve zarar görülmemiştir. Bütün bunların, gaybî bir işaret ve bir inayet-i Rabbaniye olduğu muhakkaktır.

    Altıncı İşarette, Üstad Hazretleri hayatının akışını, başından geçenleri aslında tamamen Kur’an’a hizmet edecek şekilde hazırlanmış bir program olarak görüyor ve değerlendiriyor. Yazılan eserlerin, dışarıdan değil ruhundan doğan bir ihtiyaca binaen ani olarak ihsan edildiğini söylüyor. Sonra da bunların günümüzün yaralarına bir devâ olduğunun anlaşıldığını ifade ediyor. Bu ise elbette İlahî bir inayet ve ikram olabilir.

    Onun için bizim kalkıp “Haydi bir Rahman tefsiri yazalım veya Yasin Suresini bir tefsir edelim” diye hiçbir ihtiyaç yokken sırf yazmak için birşeyler ortaya koymamız bereketli bir hizmet olmaz. Kütüphaneleri süsleyen bir nesneden pek ileri gidemez. Günümüzün ruhuna tercüman olamayan ve ihtiyaçlarına cevap veremeyen bir sürü kitap bir an için parlasalar da bir saman alevinden ileriye geçememişlerdir. Risaleler ise asrımızı ve gelecek asırları tenvir etmeye inşaallah devam edecektir...


    Haşir Risalesi olan 10. Söz’ün yazılışı şöyle olmuştur: Ankara’da Maarif Şûrâsı toplanmış, dinden kopardıkları programlarındaki dinsiz görüşleri, talebelere nasıl kabul ettireceklerine dair yaptıkları istişârî toplantıda, felsefe dersleriyle, öldükten sonra dirilme olmayacağının talebelere anlatılmasına karar vermişler. Bu kararın alındığı günlerde Üstadımız Haşir âyetini Eğirdir Gölü kenarında kırk defa okur ve Barla’ya döndüğünde Haşir Risalesini kaleme alır. Daha sonra İstanbul’da basılarak (Haşir Risalesi), Meclis’te mebus olan bir zâta gönderilir. Bu zat, Meclis kapısında adı geçen Maarif programını hazırlayanlardan birisi ile karşılaşır. Kitabı gören şahıs: “Said Nursi, istihbârâtiyle bizim çalışmalarımızdan haberdar oluyor ve bize karşı eserler yazıyor.” der. Bu haberi Üstad’a Kâzım Karabekir Paşa bildiriyor. Üstad da şöyle diyor: “Kardeşim! Maarif Şûrasının böyle bir karar aldığından haberim yoktu. Onların kararına göre Cenab-ı Hak, Haşir Risalesinin yazılmasını bana ihsan etmiş. Yoksa ben kendi arzum ve hevesimle yazmış değilim; ihtiyaca binâen yazıldı.” (N. Şahiner, Son Şahitler, 4. cilt 158. sayfa) 
    03 Tem 2024 09:34
    YAZARIN SON YAZILARI