Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin yanında hizmetinde bulunmuş, Ceylan, Bayram Ağabeylerin anlattıklarına göre, “Risale-i Nurlardan ders yapıldıktan sonra “DERS BAKLAVASI” adı altında mutlaka yanında bulunan meyve, baklava gibi tatlılardan bir şeyler dağıtırdı. Hiçbir şeyi yoksa, üzüm dağıtırdı. Yani kuru üzümlerden birer tane olsun herkese verirdi. Şimdi bir tanecik üzüm deyip geçmeyelim. Efendimiz (S.A.S.) “Bir YARIM HURMA ile, bir GÜZEL SÖZ ile olsun, ateşten korunmaya çalışın” (Buhârî) buyurmuştur. Bu nasihat üzerine Hz. Âişe (R. Anhâ) bir gün, bir üzüm tanesini sadaka olarak vermiş, “Bunda bile nice ZERRE AĞIRLIĞI vardır.” (İbn-i Kesir) diyerek, Zilzâl Suresinin son âyetlerine işaret etmiş ve o kadarcık bir hayrın bile, mutlaka mükâfat göreceğini hatırlatmıştır: “Zerre ağırlığınca hayır yapan onu görür.” (Zilzal Suresi, 99/7)
Malum Harun Reşid’in hanımı Zübeyde Hatun, çok hayır hasenat yapmış, Mekke-i Mükerreme’den Arafat’a kadar su kanalları döşetmiştir. Ama vefatından sonra birisi onu rüyasında görmüş ve ona demiş ki: “Dünyada Allah için bu kadar büyük hayırlar yaptın, kim bilir Allah sana Cennet’te ne yüksek bir makam bahşetti!” O şöyle cevap vermiş. “Evet doğru, Cenab-ı Hak bana yüce makam ihsan etti ama, onu yaptığım hayır müesseselerinden dolayı değil de, bir gün bulunduğum mecliste ilâhiler okunuyor, kasideler söyleniyordu. Saz çalan hanımlar sazlarına vurdukları sırada minareden bir ezan sesi yükseldi. Ben hemen “Susun, EZAN SESİNİ dinleyelim!” demiştim. Sorgu sualden sonra bana denildi ki: “Sen, EZAN’a karşı gösterdiğin saygı sebebiyle bağışlandın.”
Bir menkıbede deniliyor ki; Hz. Ömer (R.A.) vefat ettikten sonra Hz. Abbas (R.A.) onu rüyasında görmek arzusunda bulunuyor. Ama ancak altı ay sonra rüyada görebiliyor. Niye görüşemedik diye sonra Hz. Abbas’a “Hesabım yeni bitti.” diyor. Tekrar soruyor: “Ya Ömer! Cenab-ı Hak seni hangi amelinden dolayı affedip bağışladı?” Cevaben Hz. Ömer diyor ki: “Bir gün sokağa çıkıp bakmıştım ki, bir çocuk bir kuşu yakalamış, elinde hırpalıyor. Hemen onun yanına vardım, biraz para vererek o kuşu satın aldım, azat ederek salıverdim. İşte o amelimden dolayı kurtulduğumu söylediler.” (Şemseddin Sivasî, Menkıb-ı Cihar-ı Yâr-i Güzin)
İmam Şiblî Hazretleri'ni vefatından sonra rüyada görüyorlar ve hâlini soruyorlar. Diyor ki: Cenab-ı Hak, beni huzuruna kabul etti ve hangi amelinden bağışlanmamı ümit ettiğimi sordu. Ben de pek çok amellerimi sayıp döktüm. Cenab-ı Hak ‘Hiçbiri değil! Seni, soğuk bir gecede bulduğun ve cübbenin altına sokarak ısıtmak suretiyle merhamet ettiğin o kediden dolayı bağışladım’ buyurdu.
Peygamber Efendimiz'in (sas) iyilik adına yapılan hiçbir şeyi hakir ve küçük görmeyin buyurduğu üzere, insanlara tebessüm etmek, yollardan insanlara sıkıntı veren şeyleri kaldırmak, elindeki bir kova sudan ihtiyacı olan kimselerin kaplarına su boşaltmak gibi hayırları ve iyilikleri hor görmememizi tavsiye ediyor. M. Fethullah Gülen Hocaefendi de “Bundan dolayıdır ki, maruf (hayır, iyilik) sayılan hiçbir şeyi küçük görmemelisiniz. Sizin kurtuluşunuzun hangi amele bağlı olduğunu bilemediğiniz için elinize geçen her fırsatı bir beraat fermanı gibi kabul etmeli ve onu değerlendirmeye çalışmalısınız. (…) Bunların birisiyle siz de kanatlanır, eskilerin UÇMAK dedikleri, Cennet’e uçarsınız. Madem ki, sizin için rahmetin taşmasına vesilelik edecek son damla, kilidin şifresini çözecek son rakam ve sevap kefesinin ağır basmasını sağlayacak tek zerre mesabesindeki amelin hangisi olduğunu bilmiyorsunuz, öyleyse her hayırlı işe ‘Acaba bu mu?’ şeklinde yaklaşmalısınız.”
İnşaallah bu hakikatlerden ders alır ve en uygun yaklaşma ve yaklaşımlarla küçük büyük demeden iyilikler yapmaya çalışınız.