Bol bol dua edip ilahi inayet bekleyelim

Safvet Senih

Safvet Senih

08 Tem 2017 14:51
  • O mübarek gecede büyük mağdur şunları söyledi: 
    “Madem bu gece KADİR GECESİ biliniyor, istediklerimizi Cenabı Hakk'tan isteyelim. İçinizi dökün, vereyim buyuruyor. Bol bol dua edelim. Bizim için en önemli neyse onu ısrarla isteyelim. Bizler, ‘Allah’ım dünyadan giderken ne olur İslam'ın ağlayan yüzünü güldür!’ diye dua edelim..''

    Sabah mukabelesinde ise şöyle dedi: “Kalem süresi 51 ve 52. ayetleri okuyan nazardan muhafaza olur.

    Bunu şunun için arz ettim; Bazıları ‘nazar diye bir şey yoktur’ diyor. Sahih hadiste dendiği gibi; nazar haktır, deveyi kazana, insanı mezara yollar... Hakka Sûresi de,  Abdülbâsıt merhumun enfes okuduğu yerlerdendir; öyle birkaç yeri enfes okur, birisi de Hakka'dır. Bende bandı da vardı, çok dinlerdim, hatta Kestanepazarı'nda tahta kulübenin önüne teybi koyar açardım. Vehbi hoca gelir dinler, aynen onun gibi okurdu. ” 

    Sabah mukabelesinden sonra Gazali'den Arapça namaz bahsi okunuyordu, dedi ki:  
    “Kuru şekilcilik, formalite kulluğumuzu boğmuş, ruh yok, derinlik yok. Asker gibi, kuru emirleri yerine getirme gibi yat, kalk, hazır ol! Namaz, oruçta böyle eda ediliyor formaliteler ağında. Duyarak, hissederek değil. Huşu, haşyet, görüyor gibi namaz kılma, etrafını unutma... Var mısınız böyle namaz kılmaya?''

    “Bu günlerde çok temkinli olmakta fayda var. Kuvve-i maneviyeyi kırmamak lazım ama temkin, tedbir elden bırakılmamalı; bu adamlardan her şey beklenir. Her yerde Afrika'da Asya'da Avrupa'da hatta burada çok kötü planları var. Mukabelelerde de gördük, üç yerde Kur'an ı Kerim'de “Zernî’: Bana bırak onun işini" buyruluyor. 
    “Şu sıralar dünyanın her yerindeki arkadaşlar -hatta buradakiler- çok dikkatli, temkinli olmalı. Bunlardan her şey beklenir. Her yere kaçırma, suikast için kötü niyetli adamlar gönderiyor. Elimizden duadan başka bir şey gelmiyor.”

    "Hizmet bir vesile, asıl olan ALLAH'IN rızası. Hizmetteki şekil bizi Allah'a yaklaştırmalı. Öncelikle manevi donanım katlanmalı, Hizmet değil de, onu açmak, bunu açmak esas iş olursa, Hizmet insanının manevi donanımı, kalb ve ruh hayatı tâli iş olur. İşte orada Allah'tan kopukluk başlar!!!''

    ''Hizmet ettiğini sanıyor yaptığı işleri yeterli görüyor bazıları... İbadet-i taat ve manevi beslenmeyi göz ardı ediyor. Ve kazanma kuşağında kaybediyor!''

    “Allahın inayeti yakın… İntizarın (beklentinin) ızdırabını yaşıyorum. Bilemezsiniz, öyle bir parlak dönem geliyor ki… Tamamen hayrette bırakacak. Ama bunu ancak sabredenler, sabit kadem kalanlar görüp, duyacak ve haz alacaklar. Ama savrulup gidenler iki büklüm olup apışıp kalacaklar."

    Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’dan akılcı bir filozof tam istifade ettiği gibi, sıradan bir insan da ondan tam yararlanır. Meselâ Kur’ân, Hz. İbrahim’in Nemrut karşısında müdafaasını verir ve şöyle dediğini nakleder: 
    “Benim Rabbim O’dur ki, yaşatır ve öldürür.” 
    Evet, ihyâ ve imâte eden O’dur. Yani hayatı da ölümü de yaratan O’dur. Aslında hayat da bir muammadır, ölüm de… Yani hayat bir kısım uzvî fonksiyonların icrasından ibaret olmadığı gibi, ölüm de bu mekanizmanın ta’til-i esgâl etmesi demek değildir. Hayat, bir sırr-i ilâhîdir. Hayatın esas cevheri ruh, Allah’ın bir nefhası ve cansızlar âleminde rahmet tecellîsidir. Ölüm ise Allah’ın Mumît ismiyle tecellîsinden ibarettir. Yoksa ölüm, Allah’ın “Hayy” ismiyle tecellî etmemesinin neticesi, yani bir çözülme ya da inhilal değildir. Allah ile mahlukat arasındaki irtibat daimîdir. O bir an bile mahluklarından inayetini eksik etmez. Burada Kur’ân’ın hükmü çok açıktır.
    Fakat inat ve küfürde ısrar edip diyecektir ki, “Ben de diriltir ve öldürürüm.”

    Dikkat edilmezse burada bir kısım avam kimseler aldanabilirler. Yani Nemrut ufak tefek göz bağcılığı ile öldürme ve diriltmeyi taklit etmeye yeltenerek, halkı kandırabilir. Hz. İbrahim bunu sezerek müteakiben taklidi imkânsız olan bir hususa dikkat çeker. Öyle ki, Allah’tan başkasının bunda herhangi bir müdahalesi kat’iyen söz konusu olamaz. Onun için Hazreti  “İbrahim: ‘Allah, güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir!’ deyiverdi.” [Bakara Sûresi, 2/258] İşte bu olayı M. Fethullah Gülen Hocaefendi aktardıktan sonra, “Bahar Neşidesi”  kitabına karşı “O bahar hiç gelmeyecek”  diyenlere karşı da bu meseleyi hatırlatarak “Güçleri yetiyorsa, Baharı engellesinler  bakalım” dedi…

    Safvet Senih 
    08 Tem 2017 14:51
    YAZARIN SON YAZILARI