Bir kadim dostumun gönderdiği bir bilgiyi sizlere arzediyorum:
Asım bin Sâbit Medineli ilk müslümanlardandır. Hicretten sonra Hz. Peygamber onunla Abdullah b. Cahş arasında kardeşlik bağı (muâhât) kurdu.
Bedir Savaşı’nda müşriklerin elebaşılarından Ukbe b. Ebû Muayt’ı öldüren Asım, Uhud Savaşı’nda müslümanlar dağıldığında Hz. Peygamber’in yanında kaldı. Bu savaşta azılı müşrik kadınlardan Sülâfe’nin iki oğlunu öldürdüğü için Sülâfe onun başını getirene yüz deve vereceğini vaad etmiş, ayrıca kafatasıyla şarap içmeye yemin etmişti.
Asım b. Sâbit ok atmakta maharet sahibi olduğu için müslümanlar arasında Hz. Peygamber’in okçusu olarak da ün yaptı. Onun kumandasında yedi (veya on) kişilik bir heyet, istek üzerine Hz. Peygamber tarafından muallim olarak Adal ve Kare kabilelerine gönderildi. Bu heyet, Kureyş’in Uhud’dan sonra müslümanlara bir daha saldırıp saldırmayacağını öğrenmekle de görevliydi. Yolda, adı geçen kabilelerin elçilerinden biri, müslümanlarca öldürülmüş olan Hâlid b. Süfyân’ın intikamını almak için fırsat kollayan Lihyânoğulları’na -önceden yaptıkları bir anlaşmaya göre- gizlice haber ulaştırdı. Bunun üzerine Lihyânlılar’dan yüz kadar okçu, Mekke ile Usfân arasındaki Recî‘ suyu yakınlarında müslümanları kuşatarak teslim olmalarını istedi. Ancak Asım b. Sâbit, “Allahım! Peygamberini durumumuzdan haberdar et!” diye dua ettikten sonra teslim olmayı reddederek savaşa girdi.
Önce ok, sonra mızrak, daha sonra da kılıçla savaşan Asım müşriklerden bir kişiyi öldürmüş, iki kişiyi de yaralamıştı. Çantasında yedi ok bulunduğu, her biriyle bir kişi öldürdüğü de rivayet edilmiştir. Çetin bir mücadele sonunda, “Allahım! Ben ilk günler senin dinini korudum, sen de bugün benim cesedimi koru!” dedi ve ardından şehid oldu.
Asım’ın başını Sülâfe’ye götürüp yüz deveyi almak isteyen Lihyânlılar, âniden üzerlerine saldıran arılar yüzünden onun naaşına yaklaşamadılar. Arıların dağılması için geceyi beklemeye mecbur kalan Lihyânlılar bu defa da birdenbire yağmaya başlayan yağmurun meydana getirdiği sellerin Asım’ın naaşını sürüklemesiyle emellerine kavuşamadılar. Asım’ın cesedi daha sonra da bulunamadı.
Bu hadiseden dolayı Asım “Hamiyyü’d-debr” (arıların koruduğu kişi) lakabıyla meşhur olmuştur.
AŞAĞIDA ASIM BİN SABİTİN KIRIM DA İSLAM BİLGİNİNDEN EDİNDİĞİ KUTSAL BİLGİYİ NOTALARA DÖKEN ASLEN KIRIMLI OLAN NİCKHOLAS RİMSKY KORSHAKOF’un The Flight of the bumblebee eseri bu esintinin ürünüdür .
BİBLİYOGRAFYA Bernar grun Sf:114(İngilizce)
BİBLİYOGRAFYA “Megazî”, 28.(Asım’ın biyografisi)
Büyük ve ünlü bir şaheser olan Mehmed Akif’in Çanakkale şiirinde bu mübarek şehid’in ismi şöyle geçiyor.
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi;
“O benim sun’-i bedî’im, onu çiğnetme” dedi.
Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek
Çanakkale şiiri - Mehmet Akif
Daha önce de üzerinde durulan bu mesele için bir grup Tatar dostumuz benim ziyaretime gelmişti. Ben kendilerini bu kadim dostuma yönlendirdim. Aradıkları kaynak konusunda onları bilgilendirdi. Asıl ismi Şehrazat olan meşhur müzisyene daha sonra Korshakof ismi verilmiş, böylece Tatar asıllı bir Müslüman olduğu maalesef unutturulmuştur.
Bizim “Bizden birşey olmaz” diye ümitsizliğe kapılanlara ümit ve moral gücü aşılamak için böyle gerçekleri ortaya koymamız da gerekiyor.
Merhum Fuat Sezgin Hocamız bilim tarihini kökten değiştirecek çalışmalar da bu neviden gerçekler olduğunu unutmayalım.