“Kaderin Çağrısı” kitabında Niyazi Sanlı, yokluklar içinde başarı mazhariyetine ulaşan Adanmış Ruh’lu öğretmenleri anlatıyor:
Zamboanga adasındaki köylerden toplanan öğrenciler arasında son derece başarılı olanlar da vardı.
Al İkram, Tolerance High School'un açıldığı ilk yıl kaydedilen ve daha sonra elde ettiği başarılarla adından söz ettiren o öğrencilerden biriydi. Matematik öğretmeni Fatih Bey’in rehberliğinde matematik olimpiyatlarına hazırlandı Al İkram. Önce Zamboanga birincisi oldu. Sonra Mindeneo bölge birincisi, sonra da Filipinler genelinde yapılan matematik yarışmasında yedinci olmayı başardı. O tarihe kadar bütün yarışmalarda Çinliler birinci oluyordu Zamboanga’da. Al İkram’ın yaptığı bu derece sayesinde okula teveccüh giderek arttı. Herkes güvenmeye başlamıştı.
Al İkram; Filipinler tarihinde bütün kategorilerde herhangi bir yarışmada derece alan ve yurtdışında ülkeyi temsil eden ilk Müslüman olarak tarihe geçti. En önemlisi de, Allah’ın ikramı olarak zihinlerde yer etti.
Yerimiz Yok
Ferhat Bey’in bir hayali vardı. O günler sinema şeridi gibi zihninde dönüp duruyordu. Bir gün gelecek öğrenciler bahçeye sığmayacak, insanlar bu okulun kıymetini takdir edecek, kayıt yaptırabilmek için kuyruklara girecekti. Ferhat Bey de müdür odasında oturup öğrenci kaydetmek ve okula çocuğunu kaydettirmek için araya adamlar sokan insanlar olduğunu görecek, sonra da onlara şunu diyecekti:
Kontenjanlarımız maalesef doldu. Yerimiz yok efendim!
Çok geçmedi ve hayal ettiği gibi oldu. Müracaatlar her yıl artarak devam etti. Okulun eğitim kalitesi, terbiye sistemi kulaktan kulağa yayıldı. Öğretmenlerin fedakârlığı, öğrencilerle ilgilenmeleri, öğrencilerin kısa sürede ruh, kalp ve zihin olarak müspet manada değişimleri kimsenin gözünden kaçmadı.
Dil, din, ırk, sosyal statü farkı olmadan herkese eşit mesafede eğitim verilmesi, saygı ve sevgi duyulması dünyaya hüsn-ü misal teşkil edecek boyutlara ulaştı.
Ferhat Bey, beş yılın sonunda hayalindeki neredeyse her şeyi yaşamıştı. 90 öğrenci almak için bir sınav yapıldı ve bir iki puanla sınavı kaybeden öğrencilerin velileri araya adam sokarak çocuğunu okula kayıt yaptırabilmek için sıraya girdiler.
Bir kere daha sınava girsin efendim, vesaire…
daha fazla para vermek isteyenler geri çevrilmişti.
Koskoca beş yıl geride kalmıştı. İlk günlerin zorlukları, sıkıntıları, elemleri lezzete dönüşmüş, tatlı birer hatıra olarak zihinlerdeki ve tarihteki yerini almıştı. Terin topuktan çıktığı günler tecrübe hanesine yazılmıştı. Okul ilk mezunlarını vermiş, artık fidanlar çiçek açmış, meyve vermek üzere dallanıp budaklanmıştı.
Ve Ferhat Bey altıncı yılın kayıtlarını da yaptıktan sonra başka bir ülkede yeni bir ocak tüttürmek üzere Nepal’e gitti. Geride ise hatıralar kaldı.
Barış Adası
Bir ülkede yabancı olarak yaşamak başlı başına zor bir iştir. Büyük fedakârlık gerektirir. Dünyanın en güvenli ülkesinde bile yabancılar kendilerini güvende hissetmez ve tedbirli ve temkinli davranma mecburiyeti hisseder. Yabancı bir ülkede siyasileri ikna edip bürokrasiyi aşarak okul açmak başlı başına büyük bir başarıdır. Bunu yaşayanlar ve çilesini çekenler anlayabilir sadece. Kanun ve nizamı bilmezsiniz, bürokrasinin mantığını ve işleyişini çözene kadar epey zaman ve emek harcamak zorunda kalırsınız. Diyelim okulu açtınız. Oraya öğrenci bulabilmek, uzaktan bakıldığı kadar kolay değildir. Kimse canından aziz bildiği çocuğunu güvenmediği insanlara emanet etmez. Hele de söz konusu olan eğitim ise, emin olun, bütün anne babalar dünyanın her yerinde kılı kırk yararlar. Hizmet ve mensupları; dünyanın 160 ülkesinde olduğu gibi Filipinler’de de okullar açtılar. Bütün sebepleri yerine getirip çileyi ve ıstırabı şakaklarında yaşayarak açtılar. Geceleri uykusuz kalarak açtılar. Dua ile açtılar. Allah’ın izni, inayeti ve himayesi ile açtılar.
Bin bir zorlukla açılan okullar, verdikleri kaliteli eğitim sayesinde ülkenin üst düzey yöneticilerinin çocuklarını da bu okullara kaydetmeyi başardılar. Bu da yetmedi, ülkenin en ücra köy ve varoşlarında yaşayan çocukları dünyanın çeşitli ülkelerinde düzenlenen bilim olimpiyatlarında altın madalyalar kazandırdılar.
Filipinler’deki Tolerance High School, 2012-2013 eğitim yılının Eylül ayında, Amerika’nın bazı üniversite ve vakıfları tarafından “Dünya Barışına Katkı Ödülü”ne layık görüldü. Haber, okul idarecilerine iletildi. Onlar da Filipinli yetkililerle görüştüler. Milli Eğitim Bakanı, bu ödülü okul adına almaktan gurur duyacağını belirterek Amerika’ya gitti ve sadece ödül törenine katılıp geri döndü. Bakan Bey orada yarım saat süren bir de konuşma yaptı.
Sokaktaki insanlarda dahi ciddi bir Amerikan hayranlığının hissedildiği Filipinler’de, alınan bu ödül günlerce konuşuldu ve halk nezdinde Türk Okulu’nu önemli bir konuma getirdi.
Bakan Bey, ödülünü aldığı okulu bizzat yerinde görmek için Zamboanga’ya geldi. Yemekler yendi, tatlılar ikram edildi. Okul gezildi. Akabinde Amerika’da verilen ödülü, okul müdürü Yasin Bey’e küçük bir törenle takdim etti. Ardından da şunları söyledi:
Ben bu ödülü vermeye bıkmam, ama siz almaya bıkar mısınız, bilemem. Ben sizi tebrik ediyorum. Sizler, dünyanın her yerinde olduğu gibi Zamboanga’da da barış köprüleri kuruyorsunuz.
koyu bir Katolik papaz olan Bakan Bey, daha sonra Hizmet mensuplarının düzenlediği Ramazan iftar programına katılmış ve tarihî bir istekte bulunmuştu:
Filipinler’deki tüm adalara Türk Okulu istiyorum!