Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Şaban Ayı’nın 15. Gecesi daha başka bir şekilde ibadet ediyor, ayakları şişinceye kadar namaz kılıyor, uzun uzun dua ve zikirde bulunuyordu. O’nun bu hali karşısında Hz. Aişe (ra) annemiz soruyordu: “Ey Allah’ın Rasülü! Senin geçmiş ve gelecek günahların bağışlandığı (yani bütün hayatın boyunca günahtan korunup hiç günah işlemediğin) halde niçin Berat Gecesi’nde bu kadar çok ibadet ediyorsun? Bu kadar ibadetin hikmeti nedir?”
Kainatın Efendisi (sallallâhu aleyhi ve sellem): "Efelâ Ekünü Abden Şekûra!" “Rabbime çok şükreden bir kul olmayayım mı! Sen biliyor musun bu gecede ne gibi hayırlar vardır? Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece yazılır. Kulların rızıkları bu gece tertip edilir. Ve herkesin amelleri ve işleri Allahü Teâlâya bu gece arz olunur.’ (Abdulkadir Geylani, Gunyetü’t-Talibin,77)
Yine Efendiler Efendisi (sallallâhu aleyhi ve sellem) Ramazan dışında, en çok Şaban ayında oruç tutardı. Hz. Aişe (ra): “Ya Rasulallah! Şaban ayı, sana en sevimli gelen aylardan olduğu için mi oruçla geçiriyorsun?” diye sorduğunda: “Evet ya Aişe. Bir sene içinde ölecek her bir nefsin eceli ancak Şaban ayında yazılır. Bu sebeple ben de ecelimin, ben Rabbime ibadet ederken ve bir amel-i salih üzere iken yazılmasını seviyorum.”
“Ya Aişe, bu ayda ölüm meleği kabzedeceklerini yazar. Ben de ismimin oruçlu olduğum bir anda yazılmasını seviyorum.” (Suyuti, Dürrü’l-Mensur) “Allah Teala (bir yıllık) tüm şeyleri Berat Gecesi’nde takdir eder. Kadir Gecesi gelince de bu şeyleri sahiplerine teslim eder.” (Razi, Mefâtîhu’l-ğayb; İbrahim Canan, Kütüb-ü Sitte; Ebu’s-Suud; Elmalı M. Hamdi Yazır, Hak Dini)
“Beraat Gecesi, bütün yılın kutsî bir çekirdeği ve insanlığın kaderinin programı olması açısından, Kadir gecesi gibi mukaddestir.” (Tarihçe-i Hayat) ‘Kadir gecesinde her bir amelin, okunan Kur’an’ın her bir harfinin sevabı otuz bin olduğu gibi, Beraat Gecesi’nde de yirmi bine kadar çıkar. Bu geceler, elli senelik bir ibadet hükmüne geçebilir. Onun için elden geldiği kadar Kur’ân’la, istiğfar ve salavatla meşgul olmak büyük bir kârdır.” (Şualar)
Hz. Aişe, Allah Resûlü’nü (sallallâhu aleyhi ve sellem) Beraat Gecesi’nde, Baki mezarlığında başını gökyüzüne kaldırmış bir vaziyette bulmuştu. Peygamber Efendimiz, Allah’ın rahmetinin bu gecede ne kadar geniş olduğunu anlatmak için Hz. Âişe’ye: “Allah Teala, dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Kelb kabilesinin koyunlarının tüylerinden daha çok sayıda (ateşe müstehak olan) günahkârı bağışlar.’ buyuruyordu. (Tirmizî, Savm; İbn Mâce, İkâmetü’s-salavât)
Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) çok değer verdiği, Yüce Allah’ın rahmetiyle dünya semasına tecelli ettiği böyle bir gecenin, Beraat Kandili’nin manevi atmosferindeyiz. Verimli, feyizli, bereketli ve kutsi bir gece. ‘Mübarek gün ve geceler hakkında kullanılan isimlerin de onlara yüklenen mana ile yakından alakası vardır. Bu geceleri hakkıyla değerlendiren bir insan, isimlerin delâlet ettiği müsemmaya nail olabilir. Mesela Allah’a sağlam bir şekilde teveccüh eden ve ibadet ü taatle O’na yaklaşmaya çalışan biri, Miraç Gecesi’nde manevî bir miraca mazhar olabilir; Berat Gecesi’nde günahlarından temizlenip Allah tarafından beratını alabilir; Kadir Gecesi’nde kadr u kıymetini yükseltebilir.
Hazreti Ali (radıyallâhu anh), Beraat gecesinde evinden dışarıya çıkarak semaya doğru bakıyor: “Muhakkak ki Davut aleyhisselam, bu gecede işte tam şu saatte dışarı çıktı ve başını semaya dikti ve şöyle dedi: “Bu saat, Allah’ın dua edene mutlaka icabet ettiği, istiğfar edeni muhakkak bağışladığı bir saattir.’ diyordu. İnsanın bu tür gecelerin feyiz ve bereketinden istifade edebilmesi için, Allah’ın bu gecelerde ekstra bir teveccühü ve umumî bir rahmet tecellisi olduğuna, liyakate bakmaksızın bu gecelerde kendisine teveccüh eden herkesi rahmet ve mağfiretiyle kuşatacağına inanması, heyecanla şahlanması ve affedileceği beklentisiyle Allah’a yalvarıp yakarması gerekir.’ diye ifade ediyor Hocaefendi.
Allah Teâlâ, merhametiyle yine kullarına seslenecek bu gece: ‘Benden mağfiret, bağışlanma dileyen yok mu, onu affedeyim! Rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. Başına bir musibet gelen yok mu, hemen sağlık ve afiyet vereyim.’
Diliyoruz Rabbim! Bağışlanma istiyoruz, af u mağfiret diliyoruz!
‘Günahlar bizi dilsiz hale getirdi.
İsyanlarımızın çokluğu bizi mahcup etti.
Gafletimizin çokluğu sesimizi kıstı.
Bütün bunlardan dolayı Senin rahmet kapını çalıyor ve mağfiret kapında Şeyh Abdülkadir Geylani'nin makbul, munis sesiyle Sana yalvarıyoruz:
Ey Rahmeti her şeyi kuşatan!
Ey her şeyin iç yüzü elinde ve emrinde olan!
Ey hiçbir şeyin kendisine zarar ve fayda veremediği!
Kendisine hiçbir şeyin galip gelemediği; kendisinden hiçbir şeyin gizli kalamadığı;
Kendisine hiçbir şey ağır gelip yormayan;
Hiçbir şeyden yardım dilemeyen;
Hiçbir şey Kendisini, başka bir şeyle meşgul olmasından alıkoymayan;
Hiçbir şey Kendisine benzemeyen;
Hiçbir şey Kendisini aciz bırakamayan Allah’ım!
Bizim bütün günahlarımızı öyle bir bağışla ki bizi hesaba çekeceğin hiçbir şey kalmasın!
‘Ey her şeyin perçemi elinde olan;
Her şeyin anahtarı yanında olan;
Ey her şeyden evvel var olan;
Kendisinden önce hiçbir şeyin olmadığı,
Varlıkların geçmesinden sonra da var olan;
Her şeyde üstün ve her şeyin üstünde olan;
Yaratıkların görüşlerinden ve ilimlerinden saklanan;
Hiçbir gözün idrak edemeyeceği, hiçbir vehmin kuşatamayacağı;
Hakimiyet ve kudretle kullarına galebe edip onlar istese de istemese de iradeettiği cihete yöneltip istediği gibi yöneten Allah’ım!
Bizim bütün günahlarımızı bağışla! Çünkü Senin her şeye gücün yeter!
Ey olmuş olanı, olmakta olanı ve gelecekte olacak şeyleri bilen;
Kendisine kainatta hiçbir şey gizli kalmayan ve ilmi küçük-büyük, zahir-batın her şeyi kuşatan;
Her şeyi tam olarak kuşatan;
Her şeyi tam ve eksiksiz bir şekilde gören;
Her şeye şahit olan;
Her şeye lütfuyla muamele eden;
Her şeyden hakkıyla haberdar olan Allah’ım!
Bizim bütün günah ve hatalarımızı öyle bir bağışla ki bizi hesaba çekeceğin hiçbir şey kalmasın! Çünkü Senin her şeye gücün yeter!
Allah’ım! Kötü amel ve bayağı arzularımızdan;
Senin celalinin izzetine, İzzetinin celaline, saltanatının kudretine, kudretinin saltanatına sığınıyoruz!’
‘Ey kendisine sığınanları koruyan Allah’ım!
Bizi şeytani arzulardan kurtar, beşeri kirlerden temizle!
Peygamberin Hazreti Muhammed’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) hakkıyla sevmeye muvaffak kılarak, gaflet pasından ve cehalet evhamlarından temizle!
Böylece bizde enaniyet kalmasın ve her şeyimiz Allah için, Allah adına, Allah yolunda ve Allah tarafından olsun ki; Allah’ın nimeti sayesinde ihsan deryalarına dalalım! Allah’ın yardımına mazhar olalım, Allah’ın inayetiyle nasiplenelim, Allah’tan alıkoyan her şeyden yine Allah’ın himayesiyle korunmuş olalım!’
Ey nurların nuru!
Ey sırları bilen;
Ey gece ve gündüzü evirip çeviren;
Ey Melik, Ey Aziz!
Ey Kahhar, Ey Rahim!
Ey Vedud, Ey Gaffar!
Ey gaybları bilen!
Ey kalpleri ve gözleri halden hale çeviren!
Ey ayıpları örten!
Ey günahları affeden!
Bizim günahlarımızı affet!
Bütün çıkış kapıları kapanan ve darda sıkıntıda kalanlara,
Doğruların yolunu tutmak kendisine güçleşenlere,
Ömrünün günleri gelip geçtiği halde nefsi gaflet, günah ve faydasız amel sahalarında başıboş gezmeye devam eden kimselere merhamet et!
Ey Kendisine dua edildiğinde kabul eden, Ey hesabı çabuk gören!
Ey Kerim, Ey Vehhab!
Hastalığı artan, şifası güçleşen, çaresi azalan, belaları artan ve Sen’den başka sığınak ve ümidi olmayanlara merhamet et!
Allah’ım üzüntü, tasa ve şikayetimizi sadece Sana arz ediyoruz!
Allah’ım! Sen’den bir şey isterken tek hüccetimiz bizim aciz, fakir ve muhtaç oluşumuzdur. Hazırlığımız da elimizin boş oluşu ve çaremizin tükenmişliğidir.
Allah’ım Senin cömertlik denizinden bir damla bizim bütün ihtiyaçlarımızı karşılar ve bizi zengin eder. Senin af dalgalarından bir zerre bize yeter.
Ey çok sevilen ve kendisine yönelenlere ve tövbe edenlere muhabbet eden Vedud! Ey Vedud! Ey Vedud!’
İkâbından affına sığınırız, gazabından rızana sığınırız, Senden Sana sığınırız. Sen izzet ve celal sahibisin. Zatını sena ettiğin gibi Seni sena etmekten, ululuğuna yaraşır beyanlarla Sana kulluğumuzu sunmaktan ve Sana azametine yakışır sözlerle içimizi dökmekten aciziz. Allah’ım! İsmimizi bahtiyar kullarının adlarını kaydettiğin Saidler Divanı’na yazmış isen, o yazıyı orada sabit eyle. Şayet, talihsiz zavallı kulların adlarının yazıldığı Şakîler Defteri’ne yazılmışsa ismimiz, bahtına düştük, kurbanın olalım, ismimizi o bahtsızların arasından silip salih kullar zümresine dahil eyle. Çünkü Sen Kitab-ı Kerim’inde şöyle buyuruyorsun: “Allah dilediğini siler, iptal eder, dilediğini de sabit bırakır. Bütün kitapların aslı O’nun indindedir.” (Ra’d 19/39) İlahi! Mükerrem Şaban ayının ortasında, “her türlü hikmetli işin belirlenip yazıldığı ve onaylandığı” şu Beraat Gecesi’ndeki büyük tecellin yüzü suyu hürmetine, bizim bildiğimiz veya bilmediğimiz bütün belâları üzerimizden kaldır, def et! (Hata kabilinden olup) sadece Senin bildiğin şeylerimizi bağışla, bizi affeyle. Zira yegane Aziz ve yegane Kerim Sensin!.. Amin Ya Muin!