Mü’minlerin en önemli hedefleri Allah’ın (CC)
rızasını elde etmek ve O’nun adını bütün bir cihana duyurmaktır. Asırlar
boyunca bunun peşinden koşulmuş olsa da günümüzde bu derdin sancısıyla oturup kalkanların
sayısı maalesef çok azdır.
Bu derdin sancısını çeken Hizmet insanları bu yolda başlarına gelenlere takılmadan ellerindeki her türlü fırsatları bu uğurda değerlendirmeye çalışmalı, ellerindeki imkânlar neye elveriyorsa bu istikamette kullanmalıdırlar ki günahların ve kötülüklerin her yeri sardığı bir zaman diliminde bu hizmetler onların kurtuluş vesilesi olsun.
İslâm ile temsil edilen değerlere ve onu en güzel bir şekilde yaşayarak talim eden onun peygamberini ve O’nun rehberliğini tanımaya herkesin ve her yerin ihtiyacı vardır:
“Biz tüm kalbimizle, İslâm’ın en kâmil ve eksiksiz din olduğuna, Cenab-ı Hakk’ın bu din sayesinde insanlığa sunduğu nimetlerini tamamladığına ve günümüz insanlığının onun sunduğu mesaja muhtaç olduğuna inanıyoruz. Yine şuna imanımız tam ki, İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallahu aleyhi ve sellem), Cennet’e giden yolları gösteren, bundan dolayı insanlığın mutlaka izlemesi gereken, aldatmayan bir rehberdir. Bu bakımdan O’nun bütün yönleriyle dünyaya tanıtılması gerekmektedir. Biz de bu hayatî vazifeyi ifa etmek üzere yollara düşmüş yolcularız.
Bazı mütemerrit (inatçı) ve mutaassıplar (kendi fikirlerine körü körüne bağlı olanlar) bundan rahatsız olacaktır. Düşmanlığa kilitlenmiş kimseler sizi yolunuzdan döndürmeye çalışacaklardır. Fakat meseleyi sadece bu tür zalim ve mütecavizlere bağlayıp ufku kapkaranlık görmüyoruz. Nitekim şimdiye kadar tanıştığımız ve birlikte olduğumuz insanlar hep takdirlerini ve güzel temennilerini dile getirdiler. Çok az istisna dışında şikâyet edene, rahatsızlık izhar edene rastlamadım. Dolayısıyla sadece negatif şeylere bakıp ümidimizi kırmamalı, karamsarlığa düşmemeliyiz.” (Zamanın Ruhuna Uygun Hareket Etme)
Evet, Hizmet insanlarının insanlığa sunacakları çok önemli ve cevher, elmas ve pırlanta kıymetinde sahip oldukları değerleri vardır. Bunların insanlığa sunulabilmesinin ilk ve en önemli yolu ise onları yaşayarak ve temsil ederek insanlara göstermektir:
“İnsanlığa sunacak bir mesajı olduğunu düşünen adanmışlar, sözleriyle muhataplarına bir şey anlatmadan önce tavır ve davranışlarıyla mükemmel bir temsil ortaya koymaya bakmalıdırlar. Zira söz, bir kısım tabiatlarda rahatsızlıklara sebebiyet verebilir.. sağa sola çekilebilir.. ondan, sizin aklınıza bile gelmeyen manalar çıkarılabilir. Temsil ise güven verir, inandırıcılığı çok daha yüksektir.
Eğer biz Allah’ın insanlığın hayır ve maslahatı için vaz etmiş olduğu ilahî sistemi arızasız ve kusursuz şekilde yaşayabilirsek, insanların etkilenmemesi, büyülenmemesi mümkün değildir. Onca hırpalanmamıza rağmen hâlâ aile düzenimiz, insanî ilişkilerimiz, civanmertliğimiz insanları etkiliyorsa, çok laf söylemeye lüzum yok zannediyorum.
“Gelin şöyle olun, böyle yapın” demek yerine, başkalarını çağırdığımız değerleri cezbedici ve imrendirici bir güzellikte temsil edelim.. bunu, başkası görsün diye değil, kendimiz için, Allah’la olan münasebetimiz adına, kulluğumuzun gereği olarak yapalım.. yapalım ve başkalarının ne yapacaklarının kararını onlara bırakalım.” (Zamanın Ruhuna Uygun Hareket Etme)
Fethullah Gülen Hocaefendi yıllarca insanlara İslâm’ı en güzel yaşayanlara ve güzel temsillere hep sahabelerden ve diğer tarihte yaşamış İslâm büyüklerinden misaller getirerek İslam’ı ve sahip olduğu değerleri ve güzellikleri onlara sevdirmeye çalışmışlardır.
Zamanla, Hizmet insanları içerisinden de çok sayıda dini ve sahip olduğu değerleri çok iyi yaşayıp temsil eden insanlar yetişince, artık örnekleri, bu yaşayan canlı misallerden getirmeye başlamış ve bu durumu “Örnekleri kendinden bir hareket” olarak ifade etmişlerdir.
Bu güzel temsilleri ayrıca söz ile de takviye etmeye ihtiyaç olduğu da göz ardı edilmemelidir. Aynı zamanda, hal ve söz ile ortaya konan bu temsillerle beraber zamanın, çevrenin, içinde bulunulan toplumların kültürlerinin ve önceliklerinin de hesaba katılması lazımdır ki bu temsiller en verimli bir şekilde gerçekleşebilsin.
Ortak Noktaları Öne Çıkarma
İşte bundan dolayıdır ki hakkı tebliğ, temsil ve göstermede kullanılacak metotlar ve üsluplar çok büyük bir öneme sahiptirler. Öncelikle hak ve hakikatin ulaştırılacağı insanlarla olan mesafeyi kapatabilecek ortak noktalar üzerinden hareket edilmelidir.
Eğer muhataplar dini meselelere veya açıklamalara sıcak bakmıyorlarsa o zaman ortak insani değerler üzerinden gidilebilir:
“Öncelikle, muhatapla aramızdaki ortak noktalar öne çıkarılmalı, daha çok onlar üzerinde durulmalıdır. Zira her şeyden önce aradaki uçurumun kapatılmasına ihtiyaç vardır. Sizin anlattıklarınızla kendi düşünce sistemleri arasında bir kısım koordinatlar yakalarlarsa, söylenenleri daha kolay kabul ederler. Bunun için de muhatabın tâbi olduğu din, içinde yetiştiği kültür ortamı, bilgi seviyesi ve hissiyatı göz önünde bulundurulmalı ve reaksiyona sebebiyet vermeyecek bir üslup tercih edilmelidir.
Eğer muhatap olduğumuz insanlar dine karşı mesafeliyse, evrensel insani değerler üzerinde durabilir, birçok meselemizi onlar üzerinden anlatabiliriz. Hastalar Risalesi, İhtiyarlar Risalesi, İktisat Risalesi gibi konulara öncelik verebilir, hemen herkesin şöyle böyle dikkatini çekecek mevzular seçebiliriz. Eğer namaz, oruç, zekât, hac ve kurban gibi ibadetleri anlatmamız gerekiyorsa, bunların hikmet ve maslahat yönlerini öne çıkarır, şahsî ve içtimai hayatımıza bakan faydalarını ele alabiliriz.” (Zamanın Ruhuna Uygun Hareket Etme)
Eğer muhataplar İslâm ve peygamberi üzerinden hakikatler ifade edildiğinde reaksiyon göstereceklerse isimlerden bahsetmeden, yani İslâm ve peygamberinin adı verilmeden İslâm’daki şekliyle ulûhiyet, rubûbiyet ve haşir gerçekleri orijinal halleriyle takdim edilip onların kabulüne sunulabilir:
“Farklı din mensuplarıyla yapacağımız görüşmelerde, onların da üzerinde ittifak ettiği inanç esasları üzerinde durabiliriz. Bütün dinlerde şöyle böyle bir yaratıcı fikri mevcut olsa da hiçbir dinde Zat-ı Uluhiyet, İslâm’daki gibi isim ve sıfatlarıyla detaylı bir şekilde ortaya konulmamıştır. Farklı ad ve unvanlarla Allah’tan bahsetseler de, onların ulûhiyet ve rubûbiyet hakikatleri hakkındaki düşünceleri, İslâm’ın ortaya koyduğu ölçüde ve mükemmeliyette değildir. Muhataplarımızın seviyelerine göre, anlayabilecekleri bir şekilde onlara bu konularda bilgi verilebilir.
Her din mensubu, kendi peygamberinin en üstün olduğuna inandığı için İnsanlığın İftihar Tablosu’ndan bahsetmemiz onları rahatsız edebilir, bu konuda itiraz ileri sürebilirler. Dolayısıyla onlarla bir araya geldiğimizde, mutlak manada nübüvvet hakikati üzerinde durma ve peygamberlere ait vasıfları anlatma daha faydalı olacaktır.
Aynı şekilde Hıristiyanlık ve Yahudilikte net çizgileriyle ortaya konulmuş ve İslam’da olduğu derecede çerçevesi belirlenmiş bir haşr u neşr akidesi yoktur. Siz, Kur’ân demeden, Allah Resûlü’nden bahsetmeden âyet ve hadislerde anlatılan hususları net bir şekilde ortaya koyduğunuzda zannediyorum gönül rahatlığıyla kabul edeceklerdir.” (Zamanın Ruhuna Uygun Hareket Etme)
Arkadaşlık ve Dostluk Bağlarının Kurulması
Ulaştırılmak istenen değerlerin ve hakikatlerin karşı tarafta kabulü açısından kurulacak sevgi, arkadaşlık ve dostluk köprülerinin kurulması çok önemlidir ve ancak bu şekilde bir takım ön kabullerin ve şartlanmışlıkların önü alınabilecektir:
“Anlatılan hususların tesirli olması için, muhataplarla ciddi arkadaşlık ve dostluk bağlarının kurulması da çok önemlidir. Karşılıklı ziyaretlerde bulunarak, hediyeleşerek, yardımlaşma ruhuyla hareket ederek, hiçbir şekilde feda edilmeyecek ve vazgeçilmeyecek yakın arkadaşlıklar tesis etmeliyiz. Bu konuda olabildiğince civanmert ve centilmen davranmalıyız.
Önyargıların silinip gitmesi ve insanların birbirini dinleyecek hâle gelmeleri adına kurulacak dostlukların çok büyük önemi vardır. Bunu yapabildiğimiz takdirde, sunacağımız mesajlar onlar nazarında daha değerli hâle gelecektir. Unutmamalıyız ki Efendimiz’in sunduğu mesajın, içinde yaşadığı toplum tarafından hüsn-ü kabul görmesinin en önemli sebeplerinden biri, nübüvvetinden önceki dönemde emniyet ve sadakat timsali olarak bilinmesi ve herkesçe sevilmesidir.” (Zamanın Ruhuna Uygun Hareket Etme)
İnşallah sonraki yazıda devam edelim…